Atatürk karşıtı sözler çıldırttı... Arap hesaplar bu yalanı paylaşıyor

Bursa'da, sokak röportajları gerçekleştiren "Sen ne dersin" isimli bir YouTube kanalında ilginç bir Atatürk tartışması yaşandı. Görüntülere yansıyan tartışma bir ara hararetlenerek kavganın eşiğine geldi...

Bursa'da gerçekleştirilen bir sokak röportajında, vatandaş "75 bin Mehmetçiği esir verdi" diyerek Mustafa Kemal Atatürk'ü eleştirince mikrofon tutan muhabir ile vatandaş birbirine girdi.

Vatandaşın, "Filistin cephesinde ordu komutanıyken Gaziantep'e kadar 250 kilometre kaçıp 75 bin tane Mehmetçiği esir veren kimdi? Ben miydim? Kimdi ordu komutanı?" sözleri sonrası YouTube kanalının muhabiri, "Sana dalmamak için zor duruyorum" sözlerini sarf etti. Ayrıca söz konusu sözler Araplar tarafından sosyal medyada da paylaşılması dikkat çekti.

Bursa'da, sokak röportajları gerçekleştiren "Sen ne dersin" isimli bir YouTube kanalında ilginç bir Atatürk tartışması yaşandı. Görüntülere yansıyan tartışma bir ara hararetlenerek kavganın eşiğine geldi.

Röportajda konuşan bir vatandaş, "Filistin cephesinde ordu komutanıyken Gaziantep'e kadar 250 kilometre kaçıp 75 bin tane Mehmetçiği esir veren kimdi? Ben miydim? Kimdi ordu komutanı?" dedi.

MUHABİR: ATATÜRK DÜŞMANISIN

Muhabir ve kamera arkasındaki kameraman Mustafa Kemal'i eleştiren vatandaşın sözünü, "Atatürk düşmanısın" ifadeleriyle sert bir şekilde kesince vatandaş, "Atatürk düşmanlığıyla alakası yok. Sen o zaman tarihi bilmiyorsun. Tarihi oku ondan sonra gel" dedi.

Mikrofonu tutan kişiyse uzun süre "sen Atatürk düşmanısın" ifadelerini tekrarlayarak vatandaşın yalan söylediğini iddia etti.

VATANDAŞIN "İNGİLİZ KOMUTANA KILICINI TESLİM ETTİ" SÖZLERİ SONRASI GERGİN ANLAR

Ordu komutanının Atatürk olduğunu belirten vatandaşın, "Gaziantep'te gelip de İngiliz komutanına kılıcını teslim eden de oydu" ifadeleri sonrası çılgına dönen YouTube kanalının muhabiri, "Bak söylediklerine dikkat et. burada sana dalmadığıma da şükret. Neyse hadi yürü git buradan. Sen Atatürk düşmanısın hadi Romanya'ya git" ifadeleriyle tehdit etti.

"HANİ DEMOKRASİ VARDI, FİKRİMİ SÖYLEME HAKKINA SAHİBİM"

Sözlerine, "Bak söylediklerinden dolayı çok rahatsız oldum" diyerek devam eden muhabire yanıt veren vatandaş, "hani demokrasi vardı. Fikrimi söyleme hakkına sahibim" dedi. Muhabir de "ne demokrasisi" karşılığını verdi.

"BAK AMCA SABIR TÜKETİYORSUN"

Muhabir, "Atatürk'ü sevmeyebilir ama saygısızlık yapıyor. Atatürk'e hain diyor ya" dedi. Vatandaş da "Atatürk'e hain demedim. Gaziantep'te kim teslim oldu? Bana onu söyle. Tarihi oku da gel" yanıtını verdi. Muhabir de, elini savurarak, "Hadi git buradan iftiracı. Mısıroğlu'nun iftiralarını gelip burada söylüyorsun. Bak amca sabır tüketiyorsun. Sevmeyebilirsin Atatürk'e saygısızlık yapmaya hakkın yok" sözlerini sarf ederek vatandaşı eliyle itti.

Vatandaş da Mustafa isimli birini kaynak gösterdi ve oradan uzaklaştı.

TARİH KİTAPLARI VATANDAŞIN İDDİALARINI ÇÜRÜTÜYOR

Atatürk, 5 Temmuz 1917’de merkezi Diyarbakır’da bulunan 2. Ordu Komutanlığından İstanbul’da kurularak, Filistin Cephesi’ne intikal ettirilen 7. Yıldırım Ordusu Komutanlığına atandı.
Mustafa Kemal, Yıldırım Orduları Grup Komutanı Alman Mareşali Falkenhayn ile sorunlar yaşayınca istifa ederek İstanbul’a gitti.
Mareşal Falkenhayn, Filistin Cephesi’nde başarılı olamayınca, 25 Şubat 1918’de Başkomutan Vekili Enver Paşa tarafından Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığından alınarak, yerine eski Çanakkale Cephesi Komutanı Mareşal Liman Von Sanders atandı.
Mustafa Kemal, 7 Ağustos 1918’de 5. Mehmet Reşat’ın ölümü üzerine Padişah olan 6. Mehmet Vahdettin tarafından bizzat 7.Ordu Komutanlığına tekrar görevlendirilmişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun Almanya’nın organize ettiği İttifak Blok’una katılarak, Birinci Dünya Savaşı’na girişinden sonra, Ahmet Cemâl Paşa komutasında Süveyş Kanalı’nı geçerek Mısır’ı geri almak, İngiltere’nin Kral Yolu (Hindistan Yolu)’nu kesmek ve Almanya üzerindeki İtilaf Blok’unun baskısını azaltmak amacıyla başlattığı Kanal Harekâtları, başarılı olamadı. Müteakiben, Mekke Emiri Şerif Hüseyin ile oğulları, Ali, Faysal, Abdullah ve Zeyd tarafından Hicaz (Mekke ve Medine)’da çıkartılan Arap İsyanıyla koordineli olarak yürütülen İngiliz taarruzu, Sina Yarımadası’nı geçerek Filistin’e intikal etti.
Filistin Cephesi’nde görevli Yıldırım Ordular Grubu, (4, 7, 8. Ordular ve Mondros Mütarekesi’nden sonra 2.ordu) Gazze Muharebeleri, Şeria Muharebeleri ve Nablus Meydan Muharebesi sonunda bozguna uğramış, sırasıyla; Dera, Şam ve Halep’e kadar çekilmişlerdir. Daha sonra, Milli Mücadele kadrosunun temelini teşkil edecek olan Mustafa Kemâl (Atatürk), Mustafa İsmet (İnönü), Mustafa Fevzi (Çakmak), Ali Fuat (Cebesoy), Refet (Bele), Fahrettin (Altay) Paşalar ve Osmanlı birliklerinin çoğu Filistin Cephesi’nde General Allenby tarafından sevk ve idare edilen İngiliz Ordusuna karşı savaşmışlardır. 7.Ordu Komutanı Mustafa Kemâl Paşa, 26 Ekim 1918’de Halep kuzeyinde İngiliz ve Arap Ordularının taarruzunu durdurmayı başardı.
Konunun en geniş özeti böyleyken, gözümüzden kaçan bazı bölümleri eklemek için Filistin Cephesi’nin üzerinden son bir kez daha geçmemiz gerekir. Öncelikle Atatürk, savaşın bitimine iki ay kala ikinci kez Filistin Cephesi’ne atandığı sırada, Atatürk’ün önemli bazı sağlık sorunları vardı. Birincisi; böbrekleri taş dökmesi nedeniyle büyük sancılar çekmesiydi; diğeri de zaman zaman sıtma hastalığının nüksetmesiydi. Bunun dışında ordunun, gerekli yiyecek ve askeri teçhizat sıkıntıları da vardı. Askerlerin bölge iklimine uygun giyecekleri yoktu. Sıcaktan dolayı askerler eriyip gidiyordu. Bununla beraber, süvari birliklerinin atlarına verilecek yiyecekleri olmadığı gibi, kendilerinin de yiyecekleri yoktu. Hayvanlar otlatılamıyordu. Otlatılacak ne bir alan kalmıştı, ne de durumları vardı.
Filistin Cephesi’nin bu duruma düşmesinin diğer büyük nedenlerden bir tanesi de; Enver Paşa’nın Alman ordusuna mensup komutanlara olan inancı ve güveniydi. Atatürk, her bulduğu fırsatta bu durumu dile getirse de, Osmanlı ordusundaki Alman etkisi azaltılmadı. Alman generaller taarruz etmekten yanaydılar ancak, Atatürk savunmadan yanaydı. Çünkü İngiliz ve Fransız birlikleri sayıca oldukça üstünlerdi. Askeri teçhizatları da cabası… İngiliz orduları Filistin’e girdikten sonra Yıldırım Orduları büyük bir şekilde bozguna uğradı. Ordudan firar edenler oldu. Ordunun morali tükenmişti. İşte bu noktada durumu düzelten Atatürk’ün büyük maneviyatını ve dehasını bir daha göreceğiz.
Atatürk, diğer ordularla koordinasyon sağlayarak manzarayı tahlil ettikten sonra, orada tutunulamayacağını görüyor. Yıldırım Ordularının bölgede tutunabilmesi için yerel halkın desteğine de ihtiyacı vardı. Fakat bölgedeki çoğunluk Arap nüfusundan oluşuyordu. İngilizler Arapları örgütlediği için Araplar, çeteler halinde Türk halkına ve Osmanlı ordusuna karşı saldırılar düzenliyordu. Yani, Araplar Türkleri düşman olarak görüp çete savaşlarıyla İngilizlere ve Fransızlara destek veriyordu. Araplar, hastaneleri bile basıp insanları katlediyordu.
Atatürk, diğer ordular ile koordineli bir şekilde toplayabildiği kadar asker ve bölgede bulunan yerel Türk halkı ile geri çekilme harekâtını gerçekleştirmişti. Bu geri çekilme, Toroslara kadar sürdü. Fakat Şam’a gelindiğinde Cemâl ve Cevat Paşalar orduyu bırakıp İstanbul’a kaçtılar. Liman Von Sanders, Atatürk cepheye yeni geldiği zamanlarda Adana’ya gitmişti. Adana’da bir otel odasından vaziyeti idare etmeye çalışıyordu. Ancak cephe ile ilişkisini tamamen kesmeden önce Liman Von Sanders, Murat Palas Oteli’nde Atatürk ile görüşüp Yıldırım Orduları kumandanlığını Atatürk’e bırakmıştı. Ayrıca, Liman Von Sanders kimi paşaları da geri göndermişti. Gerekçe olarak da; kendilerine artık ihtiyaç kalınmadığı gibi bir kanı ileri sürmüştür. İsmet Paşa da hastalandığı için cepheden ayrılmıştı.
Önemli başka bir durum vardır ki; Atatürk’ün günde ortalama iki saat uyuyarak ve hasta bir şekilde elli sekiz gün boyunca bu geri çekilmeyi gerçekleştirdiğidir. Buradan anlaşılan; diğer paşaların firardan başka bir şey yapmadığıdır. Elli sekiz gün boyunca süren bu geri çekilme harekâtında Atatürk ve emrindeki insanlar, birtakım zorluklarla karşılaştıkları için geri çekilme daha da zorlaşmıştır.
Bu zorluklar; zaman zaman Arap çetelerinin, İngiliz uçaklarının saldırılarına maruz kalmalarıyla İngiliz Ordusunun, Yıldırım Ordularını arkadan çevirerek ordumuzun çatışmalara girmek zorunda bırakılmasıdır. Bu saldırılardan sağ kalanlar ile Atatürk Toroslara kadar geri çekiliyor ve orada kuvvetli bir direniş hattı kurduruyor. Zaten Atatürk’ün de istediği buydu. En büyük önem teşkil eden kısım ise; Toros dağlarından geçen tren yolları ve tünellerdir. Atatürk burada keşif gezileri düzenliyor. Antep’te Mehmet Saraç Çavuş ile karşılaşıyor ve oradaki yerel halkı örgütleyerek vaziyeti anlatıyor (bakınız: Atatürk’ün Kilis’e gelişi – 58 GÜN Belge Roman). Atatürk, halkın ileri gelenleri ile birlikte savaşa karşı bir sivil direniş de örgütlüyor. Atatürk, bu örgütlenmeyi bütün Toroslara yayıyor. Örgütlenmiş halk, Toroslardaki tren yolları geçitlerini tutarak bir tane düşman askerini geçirmiyorlar. Bunun yanı sıra, İngilizler ve Fransızlar İskenderun’dan karaya çıkmaya çalışmışsalar da İskenderun Limanını tutan Yüzbaşı Ahmet Halit, büyük bir direniş göstererek İngiliz ve Fransız askerlerini Yıldırım Orduları dağıtılana kadar karaya çıkarttırmıyor.
Ne yazık ki bu sürede Mondros Mütarekesi imzalanıyor. Bunu imzalayan padişah Vahdettin, Mondros Mütarekesi koşullarını hayata geçirebilmek için, yani Anadolu’nun işgal yolunun açılabilmesi için, Atatürk’ün elinde bulunan orduları lağvediyor. Yani, ordular dağıtılıyor. Ancak bu durumun olmaması için Atatürk, İstanbul ile (Vahdettin) telgraflaşıyor ve burayı bırakmayacağını net bir şekilde belirtiyor.
Fakat kendisi padişah olmadığı için orduların dağıtılmasına mani olamıyor. Bu durum gerçekleşince Atatürk büyük bir söz söylüyor: “Ordularımı elimden aldınız, ama halkımı elimden alamazsınız!”. Dediği gibi de oluyor… Bu örgütlenme, Kurtuluş Savaşı başlangıcını oluşturmaktadır. Atatürk, Ali Fuat Paşa’ya verdiği talimatlar ile lağvedilen ordu silahlarının bir kısmını gizlice direniş hattında yaşayan yerel halka dağıtıyor, bir kısmını da Maraş’a yolluyor.
İşte resmi kitaplarımızda yer almayan asıl Filistin Cephesi böyledir! Buradan çıkarmamız gereken önemli sonuçları sıralarsak:
1.Atatürk kendi sağlığının uygun olmamasına, koşulların hiç de iyi olmamasına ve diğer paşaların orduyu bırakıp kaçmalarına rağmen, ordularını ve bölgede yaşayan Türk Halkını terk etmeyi bir an bile düşünmüyor. Bu da Atatürk’ün milletini ne kadar çok sevdiğinin göstergesidir.
2.Atatürk, halka gerilla savaş taktiklerini öğreterek, Kurtuluş Savaşı’nın direnişini başlatmış oluyor.
3.Atatürk İstanbul ile yaptığı telgraf görüşmelerinde, Toroslarda kurduğu direniş hattında savaşabileceğimizi ve düşmanı durdurabileceğimizi birçok kez net bir şekilde ifade ediyor. Eğer Vahdettin, Yıldırım Ordularını dağıtmak yerine, söylediklerini gerçekleştirmesi için Atatürk’e destek verseydi; Mondros Mütarekesi ve devamı olan Sevr Antlaşması, o koşullarda hayata geçirilemezdi. Atatürk bunu bildiği için sürekli telkinlerde bulunuyordu.

Odatv.com

Atatürk