ZeytinciyeSuriye darbesi

Özlü sözlerden birini çok beğenirim. “Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır!” der. Başbakan’ın Suriye politikasının, Ege’nin zeytinyağı...

Özlü sözlerden birini çok beğenirim.

“Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır!” der.

Başbakan’ın Suriye politikasının, Ege’nin zeytinyağı üreticisini vurduğunu duyunca bu söz geldi aklıma.

Tayyip Erdoğan, Suriye muhalefetine destek vererek, 800 km. sınırımızı kevgire çevirdi ya, işte oradan kamyonlar dolusu kaçak Suriye zeytinyağı Türkiye’ye akmış/akıyormuş.

Az boz değil! Gelen zeytinyağının geçen yıl 50-60 bin ton olduğu sanılıyor. Bu yıl da aynı olay devam ediyormuş.

Zeytinyağında bizim hedef üretimimizin 200-250 bin ton olduğunu düşünürseniz, ürettiğimizin en az %25 kadarı da kaçak olarak geliyormuş demek…

Üstelik bu yıl beklenen zeytinyağı üretimi geçen yılın oldukça altında olacağı için Suriye’nin kaçak yağının yüzdesi artacak demektir.

Üretici, emeğinin hakkını alabilmek için ürettiği zeytinyağının fiyatının biraz daha yukarı çıkmasını beklerken Ayvalık yöresi sızma zeytinyağının fiyatı daha da azalmış.

Geçen yıl 5.60 TL iken bu üretim yılının başında bu fiyat 4.70’e düşmüş.

****

Kasımın 1-3 günleri arasında Ayvalık’ta ‘Zeytin Hasat Şenlikleri’ vardı. Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen ile Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gençer el ele vererek güzel bir organizasyon gerçekleştirdiler.

Adında ‘şenlik’ sözcüğü olsa da, daha çok zeytin ve zeytinyağı üreticisinin sorunları konuşuldu.

Her biri ayrı bir başlık olabilecek sorunların bir bölümünü şöyle özetlemek olası.

1-Zeytin üreticisi küsmeye başladı. Çünkü ürettiğinin hakkını alamıyor. Bu çok büyük bir tehlikedir. Aşını zeytinden çıkaramayan çiftçi başka şeylere yönelebilir.

2-Zeytinyağımıza yeni pazarlar bulmak zorundayız. Geçen yıl zeytinyağı ihracatımızın artma nedeni İspanya’nın yaşadığı üretim çöküşüydü. Bize kalıcı pazarlar lazım. Yoksa zeytinyağımızı satamayabiliriz.

3-İtalyanların kendi malları diye sattıkları sızma zeytinyağının sadece %10’u kendi zeytinlerinden. 3 dolara bizden dökme zeytinyağı alıyorlar. Sonra da bunu ambalajlayıp 7 dolara satıyorlar.

4-Zeytin ağacı sayısı son yıllarda 100 milyondan 160 milyona çıktı. Elbette bu çok önemli. Ancak, üretilecek zeytin ve zeytinyağı içerde ve dışarıda satılamazsa üretici zeytin diktiğine pişman olabilecektir.

(Bu konuda Tarım Bakanlığı’nın geleceğe korkuyla baktığı anlaşılıyor. Çünkü artacak olan üretimin ne olacağı konusunda bir politikaları yokmuş.

Ne içler acısı bir durum, değil mi? Zeytinciden ve zeytinyağından kaçan, zeytin ağaçlarının artmasında korkan bir Tarım Bakanlığı’na sahibiz bugün!

5- Zeytin ve zeytinyağı üst kuruluşu olan “Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi”nin parasal olarak çok güçsüz olduğu bu nedenle de toparlayıcı rolünü oynayamadığı konuşuldu toplantılarda. Oysa zeytin üreticisini, işleyiciyi, dışsatımcıyı ve içe yönelik tüketimi artırabilecek sektörleri bir araya getirecek güçlü bir iradeye ihtiyaç var.

Güçlü olmanın üç önemli bacağı ise; para, bilgi ve yönetim gücü…

KAÇAK YAĞIN PRİMİNİ KİM ALMIŞ OLABİLİR?

Açık olarak tartışılmasa da, kaçak yağın kimler tarafından alındığı ve ne yapıldığı herkesçe sorgulanıyor.

Öyle ya, az buz değil, tam 60 bin ton giriyor bu ülkeye Suriye’den…

Bu ‘ucuz’ (ve belki içeriği de tartışmalı) zeytinyağını alanların ‘müstahsil makbuzu’ keserek devletten prim almadıklarını kim iddia edebilir.

Kilosuna geçen yıl 50 kuruş prim verildiğine göre, kötü niyetli birileri 60 bin tondan 30 milyon TL prim almış olabilir. Kendi bu yağı üretmiş gibi… Elbette bu rakam bile verdiği başka büyük zararların yanında çok küçük kalır.

Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, kaçak zeytinyağı konusunda canı yananların başında geliyor. Çünkü Türkiye’nin en büyük ve tutarlı üretici kooperatifi olan Tariş Zeytin’in ortakları canından bezmiş. Özellikle de Suriye yağı ülkeye geldikten sonra.

Sorulan sorulardan birine kimsenin tatmin edici yanıt vermemiş olması ilginçti.

“Gelen kaçak yağın bir bölümü yurt dışına satılmışsa, bunu kimler yapmış olabilir?”

Sanki oradakilerden bazıları bir şeyler biliyor da, “zülfü yare dokunmamak için” konuşmak istemiyorlarmış gibi geldi bana…

Sakın iktidara yakın birileri, zeytinyağını yeni keşfetmiş olmasınlar?

Hem üstelik devletten de prim alındığını görünce…

RTÜK ZEYTİNYAĞI TANITIMINA YASAK KOYMUŞ!

CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam, Ayvalık’ta zeytinyağcıların yaptıkları toplantılardaydı.

Ülkemizde yıllık kişi başı zeytinyağı tüketiminin 2 litreden bile az olduğu, bunun en az üç litreye çıkarılmasının gerektiği söylenince hemen söz aldı.

“Geçen yıl bütçe görüşmeleri sırasında Tarım Bakanı’na zeytinyağının ülkemizde özel tanıtıma alınması için bir çalışma yapılmasını önerdim. Eğer zeytinyağımız ‘kamu spotu’ ile ve milli yağımız olarak topluma tanıtılırsa olumlu sonuçlar alabileceğimizi söyledim.

Sayın Bakan, bana bu konuda gereğini yapacağının sözünü verdi. Bana o zaman sanki samimiymiş gibi gelmişti, ama ne bir tanıtım ve ne de kamu spotu göremedik!” dedi.

Sayın Susam konuşurken yanımda oturan Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gençer kulağıma;

“Balıkesir AKP Milletvekili Ali Aydınlıoğlu’ndan duydum. Bu tanıtıma RTÜK karşı çıkmış,” dedi.

Önce şaşırdım. Zeytinyağı tanıtımına RTÜK neden karşı çıksın ki?

En sağlıklı yağın zeytinyağı olduğu dünyanın dört bir yanında bilinmiyor mu ki?

Ben olayı Susam’a anlatınca, muzırcasına gülümsedi.

“RTÜK’ü aşmanın kolay bir yolu var,” dedi.

“Bir zeytinyağı şişesinin başına türban benzeri bir kapak taksınlar, görsünler o zaman RTÜK nasıl aşılırmış!”

Prof. Dr. Suat Çağlayan

Odatv.com

zeytinyağı Suriye arşiv