Yiğit Bulut'un “İki tabancam var" çıkışının altında aslında ne var

Adı, Yiğit Bulut… Doğan Grubu’nda yıllarca çalıştık; hiç sohbet etmedik. Bir gün, Prof. Dr. Yalçın Küçük evimize getirdi; tanıştık. Mantı yedik. Ve...

Adı, Yiğit Bulut…

Doğan Grubu’nda yıllarca çalıştık; hiç sohbet etmedik.

Bir gün, Prof. Dr. Yalçın Küçük evimize getirdi; tanıştık. Mantı yedik. Ve büyük bir puro yaktı; ardından Recep Tayyip Erdoğan hakkında hayli sert olumsuz sözler sarf etti.

O konuştukça biz evde bulunanlar birbirimizin gözüne baktık; “üzerimize doğru gelen çığ’ın farkında mıydı?” Cemaat’in operasyonunu bekliyorduk, çünkü yandaş medya her gün adımızı yazıyordu; “tutuklanacaklar” diye.

Biz Odatv’ciler habercilikten vazgeçmedik.

Yiğit Bulut dönek oldu; ve tüm dönekler gibi ilk yaptığı gibi döndüğü yere küfür etti; yalan konuşmaya başladı. Hanefi Avcı’nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabını benim kaleme aldığımı yazdı.

Silivri Cezaevi’ne atıldık ve iddianamenin özünü, Hanefi Avcı’nın kitabını benim yazdığım yalanı oluşturdu.

Bu girişi yapmamın nedeni Yiğit Bulut’un artık bilinen kişilik zafiyetini anımsatmak değil.

Geçen günlerde söylediği söz üzerinde, -hep yapıldığı gibi- sadece alay etmek için duruldu. Oysa, sözleri önemliydi; danışmanı olduğu Saray’ın ruh halini yansıtıyordu. Şöyle dedi:

“İki tabancam var. Bolca da mermim var. Ben ölmeden, beni vurmadan, ben asılmadan bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın kılına kimse dokunamaz. Beştepe’nin kapısından kimse giremez…”

Bu sözleri bizim evde yıllar önce mantı yerken duymuştum! O dönem de bizlere ne kadar “yiğit” olduğunu göstermek istiyordu!

Şimdi ise Erdoğan’ın gözüne girmek istiyor. Tamam. Ancak…

Yiğit Bulut’un sözleri bir gerçeğin de dışa vurumu değil mi?

Şöyle…

ENİŞTE ÖPÜCÜĞÜ

Biliyorum, Yiğit Bulut; ülkemizde alay konusu…

Sözlerine hiç değer verilmiyor; yukarıdaki önemli ifşaatı bile karikatür oldu.

Fakat… Şu hakikatin üzerinde durmamız gerekmiyor mu; “bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?” Bakınız… Yiğit Bulut eline neden iki tabanca alacağını şöyle açıkladı:

“Dışarıda birileri bir şey tezgahlıyorsa,

“Demokrasi dışı planlar yapılıyorsa…”

Yiğit Bulut’un sözleri; Hürriyet gazetesinin, Mursi haberini verirken -güya Erdoğan’ı kastederek- “yüzde 52 ile seçilen Cumhurbaşkanına idam” manşetine yanıt mı?

Olabilir… Ama…

Güzel bir söz var; “şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler!”

Bu “yiğitlik taslayan” sözlerin kodlarını çözmeliyiz: Çünkü…

Türkiye’nin önemli bir gündemi nedense medyada pek yer almıyor:

Genelkurmay’da neler oluyor?

Örneğin… Cemaatçi olduğu belirtilen bin-binbeşyüz subayın tasfiye edileceği konuşuluyor.

Başta Jandarma olmak üzere tasfiye operasyonunun yapılacağı söyleniyor.

Genelkurmay’ın, bu Cemaatçi temizliğe karşı olduğu bir gerçek. Açıklamaları (kimine göre bahaneleri) mealen şu:

“Geçmişte (Ergenekon-Balyoz vd) delilsiz hukuksuz büyük operasyonlar yapıldı; yine benzer duruma düşmek istemiyoruz!”

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel arasında bu konuda soğukluk olduğu dile getiriliyor.

Kısa bir süre önce Erdoğan’ın, Özel’in süresini uzatacağı yazılıyordu. Ne olduysa Necdet Özel, yorulduğunu belirterek affını istedi ve teamüllerin uygulanmasını istedi.

Teamüllere göre, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar Ağustos Şurası’nda Genelkurmay Başkanı olacak.

İyi de…

Aynı Necdet Özel, geçtiğimiz yıllarda istifa ederse durumun “kötü” olacağını söylememiş miydi?

“Kötü”den kastı neydi?

Demek meselenin bir başka ayağı daha var…

SARAY’IN RUH HALİ

Evet, Türkiye gizli gündeminin iki konusu var:

Biri; TSK’da Cemaat’e yönelik operasyon olacak mı?

İkincisi; Ağustos’ta Yüksek Askeri Şura’dan ne karar çıkacak?

Çok tartışılan her iki mesele de seçim sonrasına ertelenmiş görünüyor.

Biliniyor ki:

Ağustos’taki Şura kararları, ordu içindeki Cemaat’e yönelik operasyonun da belirleyicisi olacak! Ve bu da Haziran seçimlerinden sonra belli olacak…

Bu nedenle Şura için, Saray ile Komutanlık arasında gizli bir kapışma yaşandığı belirtiliyor.

Kritik soru; kim genelkurmay başkanı olacak?

Necdet Özel, teamülleri işaret ederek “Hulusi Akar” diyor.

Peki ya Erdoğan kimi işaret ediyor?

Genelkurmay Başkanlığı için yoğun kulis yapılıyor. Kulislerin tek konusu “kimin Cemaatçi” olduğu üzerine. Hulusi Akar hedefteki komutan; “Cemaatçi” olup olmadığı konusunda çeşitli spekülasyonlar var.

Teamüller uygulanmazsa Necdet Özel ve komuta kademesinin istifa edeceği söyleniyor!

Diğer yanda (Cemaatçi Fuat Avni gibi kimileri) Erdoğan’ın, komuta kademesinin tümünü emekli edeceği iddia ediliyor.

Artık su yüzüne çıktı ki; -başta Davutoğlu olmak üzere- AKP’liler, Cemaat ile özde değil sözde mücadele ediyor. Bu çevreler, “Cemaat’in yaramaz çocukları bir takım haltlar yedi ama cezalarını çektiler; artık bu işi sonlandıralım” görüşünde.

Erdoğan “tamam” dese, Pensilvanya ile hemen uzlaşılacak.

Erdoğan üzerindeki “Cemaat sopasından” kurtulmak istiyor! Meseleyi şahsi görüyor; Cemaat’in kendine darbe girişiminde bulunduğunu ve fırsatını bulurlarsa yine harekete geçeceklerini düşünüyor. Üstelik…

Yakın çevresi, TSK içindeki Cemaatçi subayların Ağustos Şura’sında önemli yerlere gelerek kendilerine darbe yapacağını söylüyor! Ciddi ciddi, “Cemaatçi genç subayların rahatsız” olduğunu konuşuyorlar!

İşte… Yiğit Bulut’un sözlerini bu açıdan da değerlendirmek gerekiyor.

Yani…

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Odatv.com

tabanca arşiv