'Yeteeeer' diye haykırıyorum artık

Hırsız gibiler... Atatürk’le özdeşleşen Çankaya Köşkünün forsunu-yıldızlarını saygısızca söküp götürüyorlar. Değerlerimize, anılarımıza...

Hırsız gibiler... Atatürk’le özdeşleşen Çankaya Köşkünün forsunu-yıldızlarını saygısızca söküp götürüyorlar. Değerlerimize, anılarımıza saldırıyorlar. Akılları sıra Köşkün saygınlığına tenzili rütbe veriyor; II. Sınıf “konut” muamelesi yapıyorlar. İmajını, felsefesini, dönemin yönelimini özetle Cumhuriyeti, özetle Atatürk’ü aşağılamaya cüret ediyorlar.

“Rövanş alıyor”, maddi mirasını- kamuya emanet ettiği arazisini-çiftliğini yağmalıyorlar. Ülkenin kuruluşuna ve kurtuluşuna, felsefesinin, ilkelerinin temellerinin atıldığı muhabbetlere şahit olan köşkünü itibarsızlaştırıyor, sanal medyada O’na, ASRIN LİDERİNE küfrediyorlar!

Ve ben sadece izliyorum. Sanki nutkum tutuldu, elim-kolum bağlandı, sanki “yeteeeer!” diyerek bağırmak-haykırmak istiyorum da on kişi-yüz kişi, bin kişi, milyon kişi ağzımı kapatıyor, kollarımı buruyor...

Köşkten uzak durmasına sevindim aslında. Keşke halefi de uzak dursaydı…

Tamam, uzak dursun, uzak durması iyi de aşağılamak niye; hem mirasını hoyratça kullanmak, hem de manevi şahsiyetine saygısız davranmak nasıl bir insanlık anlayışı? Ayıp değil mi; hiç mi sıkılmıyorsunuz; ülkemizi-istikbalimizi onurumuzu kurtaran, Batı’nın “asrın lideri Türlere nasip oldu” diyerek selamladığı, yedi düvelin, hatta düşmanlarının dahi saygı duyduğu önderimize bu saygısızlık neden? Anamızı-bacımızı, namusumuzu kurtarması mı?

Halimize bakar mısınız?

Ülkemin cumhurbaşkanı kaçak binada oturuyor; yasa-masa dinlemiyor. Hem dolaylı-dolaysız Atatürk’e hakaret ediyor, hem de kamuya miras bıraktığı AOÇ’yi yağmalıyor, hesap-kitap vermiyor! “Kanun-yasa, yasama, yürütme, medya, cumhurbaşkanı, başbakan, belediye başkanı benim” diyor.

Uykularım kaçıyor; vicdanım, bilincim kanıyor, isyan ediyor! Bişey yapmalıyım; bunca hoyratlığı, alçaklığı, satılmışlığı seyrederek, “of-tuh” diyerek yetinemem… Bu ülke benim; bu kolay sahip olunamayacak denli değerli olan, büyük bedeller ödenen haklar; Cumhuriyet, laiklik, demokrasi benim… Bu ilkeler benim kurtuluşum... “Tam bir demokrasi değil,” tamam; “çok eksiği var” tamam… Ama gidiyor, hepten gidiyor!

Sonrasını düşünebiliyor muyuz; Irak’ı, Suriye’yi, Pakistan, Afganistan vb… Rengine, mezhebine, ibadethanesine göre ayrışan sömürge ülkeleri, boğazlaşan insanları…

Çok geri, çok ilkeller; insani ve ahlaki değerleri sıfır. Batı’da, medeni dünyada bir tane dostları kalmadı; kimse metelik vermiyor, ellerini sıkmıyor, insan yerine koymuyor ama anlayan beri gelsin. Tanzanya’dan, Uganda’dan, Nijerya’dan yeni dostlar ediniyor; gidip Arabistan’da ağlıyorlar.

Devlet yok! Adalet, yasama, medya, özgürlük, sivil toplum yok! Bölücülük, insan hakları ihlali, rüşvet, hırsızlık kanser gibi yayılıyor. Kıpırdamam, ayağa kalkmam, sokağa çıkmam için daha ne olmalı?

Boğazımıza tasma, kolumuza kelepçe takıldığında, Nazi kamları gibi kamplara toplanmaya başlandığında mı itiraz edeceğiz?

Ne oldu ülkeme; laik-çağdaş, demokratik değerler içinde yaşamak isteyen yurttaşlarıma, “ekmeğime-kazancıma, alın terime haram karışmasın” diyerek titizlenen yurttaşlarıma? Daha düne değin insan hakları, laiklik, demokrasiyi önceleyerek var olan, bütün siyasi oluşumlardan daha çok çalışan, “Atatürk’ün partisiyiz” diyerek övünen CHP’ye? İdeallerimize, düşlerimize, “daha yaşanabilir Dünya” hayallerimize? CHP yönetiminin, varoluş ilkelerine?

Merak ediyorum sonuç böyle de sebep kim? Sebepsiz sonuç olur mu a dostlar? Ne oldu bu CHP’ye, partinin yurtsever kadrolarına; ülkemin yüz akı sosyalistlerine…

Partili olmak salt milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi olmaktan mı ibaret? Nutuk’taki çözümlemelere dair konuşmak-demeç vermekten öte hiç mi sorumluluğu yoktur bu partinin? Siz sessiz kaldıkça, yeri-göğü inletmedikçe, “pabucun ucuz olmadığını” göstermedikçe, adamın cüret aldığını görmüyor musunuz?

Bu sorumluluk sizin beyler, vebal herkesten çok sizin. Salt konuşarak çözüm gelmeyeceğini, laf ebesiyle-yalan makinesiyle, ikiyüzlüyle başa çıkamayacağınızı anlayın. Kendisini tahkim ediyor, ülkenin-milletin, dar gelirlinin, yoksulun derdini bıraktı: Etrafını örüyor, kozasına saklanacak ve tecrit olacak, gelecek kaygısı uykularını kaçırıyor. Haris, kifayetsiz, doyumsuz!

Ama hiç kusura bakmayın çok uyuşuksunuz, mücadele anlayışınız sorunlu… Yetersizsiniz; kaçak güreşiyor, korkuyorsunuz! Meydana çıkın beyler meydan… Daha etkili, zeka ürünü eylem çeşitleri üretin, zorlukları göze alın direnin… Yasaların tanıdığı demokratik hakları kullanın, zorlayın, zorlanın…

“Kötü adam” olmak pahasına söylemem gerek; sokağın fikir birliği içinde olduğu şöyle bir gerçek var; CHP Ana Muhalefet görevini yerine getiremiyor.

Görevinizi yapın, aksi halde tarih şöyle yazacak; “ülke değerlerinin, birliğinin, bütünlüğünün tahrip edildiği, kaynaklarının yağmalandığı, hırsızların yargılanamadığı bu süreçte, Ana Muhalefet Partisi CHP, Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluydu…”

Murtaza Demir

Odatv.com

arşiv