"Yenilince değil vazgeçince kaybedersin"

Muzaffer Ayhan Kara yazdı

2016-17 sezonunda 14 yıl aradan sonra yeniden Süper Lig’e çıkan ve İlhan Cavcav Sezonu’nda büyük bir başarı göstererek ligi altıncı olarak tamamlayan Göztepe, Lefter Küçükandonyadis Sezonu’nda zorlanıyor. Bayram Hoca gitti, Kemal Hoca geldi. Özgüven de geri geldi. İlk yarının son iki maçında kanama durdu ve 1 beraberlik, 1 galibiyet alındı. Kupada Antalyaspor geçildi ve çeyrek finalin ilk maçında deplasmanda Yeni Malatyaspor’a 1-0 kaybedilse de yarı final ümidi var. Ancak ikinci yarının ilk üç maçından puansız ayrılması sosyal medyada ucuz eleştirilere neden oluyor; eleştirilerin odak noktası da Başkan Sepil’in transfer yapmaması!..

BİR DARBE, BİR ŞANSSIZLIK, BİR HATA

İlk olarak şunu not edeyim: İlk üç maçın ilkinde Yeni Malatyaspor maçında hakikaten VAR darbesi yedi Göztepe. İkinci maç evinde geçen sezonun şampiyonu Galatasaray ile oynadı ve ne yapsın; 19’uncu haftadaki ilk penaltı dışarı gitti. İki organize atakta top direklerde patladı. Üstelik Galatasaray da şanslı bir gol buldu. O maç için “Şans perisi Galatasaray’ın yanındaydı” diye yazmıştım ki, başka bir tarifi yoktu.

Ancak Fenerbahçe ile deplasmanda oynanan üçüncü maç için aynı şeyi söyleyemem. Şöyle ki: Göztepe maçı ilk on beş dakikada kaybetti! Çünkü kendi yarı alanına, hatta üçte birlik alanına kapanıp arkaya yaslanarak başladı. Zaten golü de bu arada gördü kalesinde. Öyle ki, Fenerbahçe kalecisi Volkan’ı televizyondan izlediğim maçta yanılmıyorsam ilk defa 13’üncü dakikada gördüm! Kemal Hoca’nın büyük hatasıydı başta kapanmak, bilmiyorum ama futbolcular kendiliğinden kapansaydı bile müsaade etmemesi gerekirdi. Ki, önde basacak ve kontra atakla kanatlardan ve Jerome üzerinden gol arayacak bir Göztepe hayal etmiştim o maçta. Bu noktada Kemal Hoca’ya bir sorum var: İlk yarıda 7 gol 2 asistle oynayan Yasin’i neden kulübede başlatıyorsunuz? Neden başta sahaya sürüp oyunu forse etmiyorsunuz? Göztepe’nin Yasin’i kenarda başlatma lüksü olduğunu sanmıyorum.

BAŞKAN SEPİL DAHA NE YAPSIN?

İkinci notum transferle ilgili: Başkan Sepil daha ne yapsın? Birinci sınıf bir forvet olan Serdar’ı getirdi. Solbeke de Lumor’u… Ayrıca, Kemal Özdeş’in kadro derinliği oluşturduğunu, rotasyona dayalı bir takım hüviyeti çizdiğini ve verimsiz futbolcuları kazandığını da görmek gerekir. Bu bağlamda Gouffran, sakatlıktan çıkan Deniz yeni bir transfer gibi düşünülebilir ikinci yarı başında. Şanssız şekilde kadroya girer girmez sakatlanan Ghilas da öyle.

Ayrıca, Başkan Sepil ne dediğini ve ne yaptığını bilen bir kimlik. Daha sezon başında stat inşaatında basına yaptığı açıklamada “Bu sezon hedefimiz ligde tutunmak” dedi. Ve tabii ona göre bir takım oluşturdu. Hatta önceki sezona göre takviyeler de yaptı. Unutmayalım ki dışınızdaki etkenler bazen sıkıntı yaratabiliyor. VAR darbeleri, hakem darbelerini unutmayalım. Sakatlıkları da. Traore sezonu kapattı. Deniz, Kadu uzun sakatlık yaşadı. Başkan Sepil, kendi stadıyla birlikte vites yükseltecek, Avrupa hedefi koyacak, giderek şampiyonluk hedefi koyacak. Tabii takımın, futbolcuların kalitesi de yükselecek o zaman. Unutmayalım; Başkan Sepil, Göztepe’yi dört sezonda PTT 2’den PTT 1’e, sonra da Süper Lig’e taşıyan ve ilk sezonunda altıncı yapan bir figür.

“YENİLİNCE DEĞİL VAZGEÇİNCE KAYBEDERSİN”

Sosyal medyada panik-atak hezeyanlarla ucuz eleştirilere tabi tutulacak bir figür hiç değil. Nitekim aklı başında taraftarlar da hafta içi Urla’da Adnan Süvari Tesisleri’ne gelerek takıma destek verdiler ve ucuz eleştirilere en güzel yanıtı verdiler. Tesislerin dört bir yanını destek pankartlarıyla, belgileriyle donattılar. En anlamlısı da şuydu: “Yenilince Değil Vazgeçince Kaybedersin”.

"Yenilince değil vazgeçince kaybedersin" - Resim : 1

GÖZTEPE’NİN YOLU AÇIK

Göztepe yarın evinde Alanyaspor ile oynayacak ve üç puan için sahaya çıkacak. Bu kritik virajı taraftarının olağanüstü desteğiyle öyle gözüküyor ki geçecek. Maratonun finaline daha 14 maç var. Sakin olun… Göztepe sezonu rakiplerinin durumuna göre 7-10 arası bir yerde tamamlayacaktır. Kendisinden 6-7 puan ileride olan takımlardan da önde olacaktır.

“FUTBOLCU ÇABUK DARILIR, BARIŞIR, NAZLANIR”

Bu bahsi Göztepe’ye gönül veren büyük edebiyat adamı, romanları ve öyküleriyle gönlümüzde taht kuran ve semtin de insanı olan Necati Cumalı’nın 1977’de, tam 42 yıl önce kaleme aldığı naif bir yazıyla noktalayalım:

“Trajedide olacak olan olur. Hiçbir güç tanrıların dilediği kaçınılmaz acı sonucu önleyemez. Göztepe’nin küme düşüşü de bir trajediyi andırıyor. Üç yıldır düşeceği korkusu yüreklerde yer etmişti. Düştü, düşecek, düşüyor derken sonunda kaçınılmaz son geldi çattı. Düşmesi için adeta akla gelmez ne kadar olasılık varsa birleşti. Kaçırılmayacak goller kaçtı, yenilmeyecek goller yendi, karşı taraf gol atamamışsa savunma oyuncularının ayağı ters döndü, teknik sorumlular hatalarında direttiler, küme düşmesi daha akla yakın takımlar ise aksine kendilerinin kurtulması için yüzde birlik olasılıkları gerçekleştirdiler; sonunda Göztepe ancak eski Yunan trajedilerinde görülen acı yazgısına boyun eğdi, hem de son darbeyi en vefalı çocuklarından birinin elinden yiyerek. Sanki tanrılar; düşüşün, ocağında büyüttüğün en sevgili çocuklarının birinin elinden olacak diye yazmıştı. Göztepe, 20 yıl renkleri için ter döken Gürsel’in teknik sorumlusu olduğu Orduspor’dan oyunun bitmesine 15 dakika kala yediği golle birinci ligden ayrıldı.

Her neyse, olan oldu. Artık geri dönülmesi elde olmayan bir olay üstünde sözü uzatmayayım. Bu kısa yazıda benim daha çok değinmek istediğim bu düşüşten alınacak ders ile geleceğe dönük önlemlerdir.

Göztepe üç yıldır küme düşme tehlikesi içindeydi deniyor. Önce bundan önceki yıllarla bu yılın düşme tehlikelerinin eş nedenlere dayanmadığında anlaşalım. Göztepe bu yıl mevsime yıldızı yeniden parlayarak girmişti. Lige böyle giren bir on bir ne yazık ki teknik sorumlulara beğendiremedi kendini. Göztepe eylül ayından sonra son karşılaşmasına kadar her hafta değişik bir düzenle, her hafta ayrı bir kadroyla göründü alanda. O kadar ki bugün yöneticilerin satışına bir buçuk milyon değer biçtikleri kalecisine bile teknik sorumlunun takımda yer vermediği haftalar oldu. İşte bu yıktı Göztepe’yi, her oyuncuyu topa küstürdü, kendine olan güveninden uzaklaştırdı. Televizyondan izlediğim İzmir’deki Beşiktaş karşılaşmasında açıktı bu kırgınlık. Her oyuncu beni ne zaman dışarı alacaklarsa alsalar da bu azaptan kurtulsam diyen bir hav içindeydi.

Şimdi önümüzdeki yılın hazırlıkları içindeyiz. Göztepe düştü ama yöneticilerinin cesaretli, vefalı tutumları duygulandırıyor beni. Takımın derlenip toparlanacağı, yeni bir atılım hızı kazanacağı doğrultusunda umutlandırıyor. Kim bilir, belki de bu düşüşte bir hayır var diyorum.

Göztepe’nin transfer hazırlıkları ile ilgili değişik haberler geliyor kulağımıza. Beni en çok ilgilendiren ise daha çok Göztepe’nin iç transferi oluyor. Göztepe topluluğunun bir özelliği vardır bilenlerce. Çoklukla topa Göztepe’de başlayan, topu Göztepe’de bırakır. Göztepe’ye girenler de bir daha kolay kolay takımdan ayrılmak istemez. Tarihinde öyle kardeş öylesine kaynaşmış bir topluluktur Göztepe. Bir Göztepelinin takımdan ayrılması adeta kendisi için ceza olur. Göztepe’yi geçmişte başarıdan başarıya götüren önce bu manevi birlikti. Göztepeli yöneticilerin başarıya bu gerçeği gözden uzak tutmamalarını hatırlatmaktan alamıyorum kendimi. Özer’in, Fuji Mehmet’in satılacağı sözleri dolaşıyor ortada. Beni dinlerlerse en son anlaşma yollarını denemeden başvurmasınlar bu işe.

Göztepe önümüzdeki yıl birinci lige dönecekse yine bugünkü çocuklarıyla döner. Onların üzüntüsü, onur duygusu para ile alınıp satılmayacak değerlerdir Göztepe için. Özer de Fuji Mehmet de Göztepe’de görünmüşlerdir futbol seyircisine. Gönül ister ki futbol yaşamları ağabeyleri gibi Göztepe’de sona ersin.

Ben bir edebiyat adamıyım. Spor konusunda iyi bildiğimi öne süreceğim şey, önce insan olarak sporcudur. Şunu söylemek isterim ki bu konuda yönetici kardeşlerime; her futbolcu çocuk yaradılışını korur. Her spor az çok bir oyundur. Sporcu, çocuğun sevdiği oyunu, fizik yapısının elverdiği yaşa kadar sürdürür. Bunun için her futbolcu çabuk darılır, çabuk barışır, nazlanır vb. Bütün bunları büyütmemek gerekir. Yöneticiye düşen büyüklerin göstermesi gereken şefkat, anlayıştır. Ortada Göztepe’nin affı gibi sözler dolaşıyor. Göztepe adam öldürmedi, suç işlemedi, alt tarafı küme düştü. Af dileyecek bir durumu yok. Ama Göztepe topluluğunda genel bir affın bağışlaması, gerçekleştirilmesi şart. Bugünkü yöneticilere öncelikle düşen de bu. Göztepe’nin bugünkü kadrosunun yeri şimdi bulunduğu yer değildir. Göztepe’de iç barış sağlanırsa Göztepe hızla eski günlerine dönecektir."

Muzaffer Ayhan Kara

Odatv.com

"Yenilince değil vazgeçince kaybedersin" - Resim : 2

Muzaffer Ayhan Kara göztepe futbol Süper Lig arşiv