Yeniden üzerimizde cambaza bak oyunu oynanıyor

Cüneyt Ülsever yazdı: Yeniden üzerimizde cambaza bak oyunu oynanıyor

Bu yazı; önemle Türkiye gibi ikincil ülkelerde uluslararası gelişmeler ile iç gelişmelerin sık sık (hâşâ her zaman değil) bağlantılı olduğunu düşünen bir kişi tarafından yazılmıştır

Bu bağlamda da inancım odur ki genellikle dış gelişmeler iç gelişmeleri tetikler. Tersi çok nadir durumlarda geçerlidir.

Ancak, baştan söylemem gereken şudur.

Bağlantı kurma çabası bazen insanı önce paranoyaya, sonra da hurafeye (komplo teorilerine) götürür. “Bu gelişme kimin işine yarıyor?” (Mahir Kaynak’ı hürmetle anıyorum) sorusuna aranan cevap insanı bilgiye başvurmadan görüş geliştirmeye/hükme varmaya götürebilir ama bu soru ile “görüş geliştirmek” yerine “zırva geliştirmek” de mümkündür.

Dilerim, bu yazıda zırvalamam! (Eğer zırvalarsam beni uyarınız: [email protected] )

***

Önce bir tespit:

İkincil ülkelerde düşünce iklimini maalesef siyasi liderler belirliyor.

Örneğin; ABD NASA çalışmaları sonucu Mars’ta su olabileceğini bütün dünyaya ilan ederken aynı zaman diliminde RTE yeni okul döneminin açılış konuşmasında bir İmam Hatip okulunda aynen şöyle dedi:

“Bunların ölüleri de kimin önüne geliyor, imamın önüne geliyor, bu işi bilenin önüne geliyor. Hâlbuki bir Müslüman, imam müezzin aramaması lazım. Kendi ölüsünü kendisi yıkayabilecek bilgiye kabiliyete erişmesi lazım, işin aslı bu.”

ABD’de düşünce iklimi uzayı araştıracak nesiller yetiştirmek ile uğraşırken, RTE ancak “kendi ölüsünü kendisi yıkayabilecek” nesiller yetiştirmeyi tahayyül edebiliyor.

Hangi kapasitede düşünüyorsa kişi o kadardır!

***

Türkiye’de milletten %52 oranında oy alarak cumhurbaşkanı seçilen RTE dış politikayı da aynı akıl seviyesi ile yönlendiriyor.

Ancak “ölü yıkayıcı” nesiller hayali kurabilen RTE “Suriye’de Rusya ne arıyor?” sorusuna da şöyle cevap veriyor:

“Özellikle bu 65 insanın ölümüyle -ki bu rakam belki daha da artacak- uçaklarla yapılan bu saldırılarla ilgili olarak Sayın Putin ile elbette görüşeceğim… Mademki iki dost ülkeyiz, bu konuda attıkları adımı, yaptıklarını tekrar gözden geçirmelerini isteyeceğim. Çünkü bölgede ıstırabı olan, bu derdi çeken biziz. Rusya’nın Suriye’ye bir sınırı yok. Ama benim 911 kilometre sınırım var. Olanlardan da rahatsızım. Şu anda 2 milyon insanı misafir ediyor. Rusya’ya gitmedi bunlar. 2 milyon insana biz bakıyoruz, Rusya bakmıyor. Rusya Suriye’yle niye bu kadar ilgileniyor, bunu anlamak istiyorum.”

Bu açıklamada ya köylü kurnazlığı var (tecahülü arifane), ya da RTE’nin düşünce sistematiği en basit bir gerçeği bile anlamaktan aciz:

“Rusya Suriye’yle niye bu kadar ilgileniyor, bunu anlamak istiyorum.”

Aynı RTE şunu da söyleyebildi:

“Bunu Putin’in kendisine ifade ettim. Maalesef şu anda Rusya çok ciddi bir yanlışın içerisinde. Ve bu öyle zannediyorum ki bölgede kendisini zaman içerisinde yalnızlığa götürecek bir adımın da işareti olabilir.”

Bütün dünya Suriye konusunda Rusya’nın ağzına bakıyor ama her bir kelamı “ilahi kudret” taşıyan RTE’yi dinlemediği için Rusya yalnızlığa mahkûm!

Ancak RTE şu soruya cevap aramıyor:

Neden en önemli konunun “Suriye” olduğu BM toplantıları sırasında herhangi bir Amerikalı yetkili Suriye ile 911 km sınırı olan Türkiye’nin Başbakanı ile en azından diplomatik nezaket kuralları gereği bir tek özel görüşme bile yapmadı?

***

Yüzlerce yazar yüzlerce defa yazdı. Ben de konuyu yıllardır işliyorum. İsteyenler odatv’de yayınlanan son yazıma baksınlar.(21.09.2015):

Benim analizim basit:

1)Bütün savaşlar kıt kaynakların paylaşım savaşıdır.

2)II. Dünya Savaşı da bitmemiş bir paylaşım savaşıdır.

3)Dünyada en önemli kıt kaynak üretimin ana motoru olan enerjidir.

4)Son yıllarda payı gerilese de en önemli enerji deposu Ortadoğu’dur.

5)Sınırı olsun olmasın, büyük düşünen ülkelerin hepsinin bir Ortadoğu planı vardır.

6)Dünyada tamamlanmamış paylaşım savaşı halen devam etmektedir.

7)Dünya halen III. Dünya Savaşı içindedir. Ancak bu savaşın yönteminin diğerlerinden farkı vardır. Bu fark şu özelliklerden oluşuyor:

i)Kimsenin kimseyi yok edemediği dünyada hasımlar hısım olmayı da öğrenmişleridir. Artık büyük devletler arasında savaşlar “sıfır toplam” (birinin mutlak kazanıp, diğerinin mutlak kaybettiği) savaşlar değildir.

ii)Her türlü maliyeti düşürmek için savaşı taşeronlar (terör örgütleri/ideoloji savaşçıları) üzerinden sürdürmek daha makul bir yöntemdir.

iii)Son model teknoloji ile donanmış “istihbarat operasyonları/manipülasyonları” da (hasmı kendi içinden çökertmek/yönlendirmek) oldukça güçlü ama düşük riskli savaş yöntemleridir.

***

Şimdi Ortadoğu’ya bu gözle baktığımızda Rusya’nın neden sadece IŞİD’i vurmadığını, aynı zamanda Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) da vurduğunu anlarız.

Daha önce de yazdım. (odatv-21.09.2015)

“…Rus uçakları Hazar, İran, Irak hava sahaları üzerinden Şam’daki Mezze Askeri Üssü’ne indi. Getirilen kargolar Rusya’nın Suriye’de Lazkiye ve Banyas Limanları arasında kuracağı “Jableh Askeri Üssü” için malzeme taşıyordu. (Jableh Kıbrıs’ın Dipkarpaz bölgesinin tam doğusundadır, Rusya zaten 2014 başında Suriye Merkezi Hükümeti’nden Lazkiye-Banyas arasındaki 2000 kilometre karelik deniz sahasında petrol arama izni almıştı. Buna göre Rusya Suriye-Kıbrıs arasındaki karasularda petrol arama iznine sahiptir.)

***

Doğrudur: Rusya’nın Lazkiye, Hama, Humus ve İdlib’teki operasyonları üzerine Ruslar IŞİD’e operasyon adı altında Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) vurdu.

Rusya’nın ÖSO’yu da neden vurduğunu en doğru Ortadoğu ile ilgili yazılarını öğrenerek okuduğum Fehmi Taştekin (radikal.com.tr-03.10.2015) veriyor:

“Peki, kim bu ‘Suriye muhalefeti’? Evet, ÖSO şemsiyesini hâlâ kullanan ufak tefek gruplar var ama sahanın lokomotif güçleri artık Nusra Cephesi, Ahrar el Şam ve İslam Ordusu gibi örgütler. Yani ‘cihadi selefiler’ ile selefiler. Asıl güç bunlar…

Nusra ve Ahrar’ın dominant durumuna ilaveten son zamanlarda bu bölgeye Orta Asya’dan Taliban’la bağlantılı militanlar da girmeye başladı.”

İşin özü, Rusya’nın askeri üs kurduğu, Esad’ın en güçlü olduğu kendi memleketi Lazkiye-Tarsus arasında (Kıbrıs’ın tam doğusunda) bu bölgeden dünyaya doğalgaz ve petrol sevk etmeyi planlayan Rusya için Talibanlaşan ÖSO da hasım! Zira onlar Esad’la mücadele etmek adına Rusya’ya engel olmaya çalışacaklar.

Öte yanda Türkiye’nin Suriye’ye (Esad’a) ulaşabileceği/bulaşabileceği tek kolu ÖSO idi. Rusya şimdi bu kolu da kesiyor. Türkiye bölgede dımdızlak kaldı. RTE bundan dolayı Putin’e salvo atıyor. Ama attığı salvolar sarhoşun meyhane çıkışı attığı naralardan öte bir anlam taşımıyor. Kulak tırmalıyor ama sarhoşun ciddiye alınacak tarafı kalmadı.

***

Rusya IŞİD’e karşı da savaşacak. Zira:

“Öte yanda zaten İran Doğalgaz Boru Hattı (SHIA Gas) Körfez’den gelip Bağdat’ın güneyine kadar inşa edilmişti. Şimdi bu hat Suriye’ye girerek Rusya ile işbirliği içinde Akdeniz’e (Lazkiye-Banyas arası) ulaşacak. Buna tek engel bölgede yerleşmeye çalışan IŞİD! Rusya da kendi oyununu oynamak için IŞİD’i bitirmek istiyor. (Cüneyt Ülsever-ibid)

***

Peki, yanı başında muazzam gelişmelere olurken, Türkiye’nin her geçen gün Suriyeli mülteci yükü kat be kat artarken Türk kamuoyu neyle meşgul?

Temmuz başından beri PKK terörü ile uğraşıyoruz. Canımız fena halde yanıyor.

Ancak, terör bu günlerde adeta arka plana atıldı.

Şimdi gazeteciler arası yaşanan seviyesiz polemikler/atışmalar/tehditler (örn: Ahmet Hakan/Cem Küçük), medya patronu kurşunlamaları (Star), gazete taşlamalar (Hürriyet) ve en son bir gazeteciye yapılan açık ve hayâsız saldırı (Ahmet Hakan) başımıza tebelleş oldu.

Şimdilerde gazetecilere yapılan saldırılar ile yatıp kalkıyoruz.

Herkes birbirini suçluyor.

***

911 k.m.’lik sınır komşumuzda, Suriye’ye sınırı olmayan ülkeler (İran dâhil) yukarıda bahsettiğim metotlarla “paylaşım savaşı” veriyor, biz seyrediyoruz!

Arada bir naralanıyoruz, hemen susturuyorlar.

Önümüze bizi alt-üst eden gündemler atıyorlar.

Hemen birbirimize giriyoruz. Birbirimizi suçlayıp, birbirimizle küfürleşiyoruz.

Acaba birileri yanı başımızdaki “malı” götürürken bize “cambaza bak!” mı çekiyor?

(Lütfen o birilerini hemen ABD, Almanya, İngiltere olarak düşünmeyin. Rusya, İran ve Suriye’yi de aklınıza getirin.)

Fenerbahçe otobüsünü kurşunlayan, Hürriyet Gazetesi’ne saldıran, Star Gazetesi patronuna silah çeken; bırakın “planlayıcı ve azmettiricileri”, “tetikçiler” bile bulunamadı. Ahmet Hakan’a saldıran magandalar, gazete kullanılan arabanın plaka numarasını tepsi ettiği için, derdest edildi.

Ama bakalım “planlayan ve azmettirenler” bulunacak mı? (Ben Cem Küçük veya Cem Uzan olmadığına kalıbımı basarım)

Türkiye %52 ile baş tacı ettiği kişinin düşünce seviyesinde düşünmeye mahkûm!

Bize “cambaza bak” oyunu çekmek hiç zor değil!

Cüneyt Ülsever

Odatv.com

cüneyt ülsever arşiv