Barış Terkoğlu: Yeni Osmanlı bitti şimdi “bizimki daha güzel”

Fıkra biliniyor… Karı koca restoranda otururken güzel bir kadın adama samimi bir selam vererek yoluna devam eder. Kadın kıskançlıkla “kimdi o” diye...

Fıkra biliniyor…

Karı koca restoranda otururken güzel bir kadın adama samimi bir selam vererek yoluna devam eder. Kadın kıskançlıkla “kimdi o” diye sorunca, açık bir şekilde yanıtlanır: “metresimdi!”. Kadın “bana bu nasıl yaparsın, boşanıyoruz!” diye çıkışır. Ama “Tabii… Yalıyı, arabaları, yazlığı, kredi kartlarını bırakırsan olur” cevabını alır. Sessizce düşünmeye başlar. Uzakta kocasının arkadaşının yanında oturan bir başka kadını işaret edip “Mehmet’in yanındaki kim” diye sorunca “o da Mehmet’in metresi” karşılığını duyar. Kadın gülümseyerek “bizimki daha güzelmiş” der.

Türk İsrail ilişkilerinin dalgalı halini herhalde en iyi İsrail Devleti’nin kurucusu Ben Gurion, “metres ilişkimiz var” diye anlatmıştı. 1958’de uçağa biniyor, Türkiye’ye geliyor, bugün yalnızca İlter Türkmen’in sağ kaldığı dört kişilik heyetle gizlice görüşüyordu. İki ülkenin politik tercihlerinin çakıştığının iki taraf da farkındaydı. Hem Türkiye hem İsrail, Soğuk Savaş’ta aynı tarafta saf tutmuşlardı. Ancak İsrail’in Araplarla kavgası bu ilişkiyi kapılar ardında daha özgür kılıyordu. İlişkiler, AKP döneminde de gelişerek sürdü. Öyle ki 2007 yılında Şimon Peres, Türk Parlamentosunda konuşuyor ve ayakta alkışlanıyordu.

Ta ki Davos ve Mavi Marmara’ya kadar…

YENİ DIŞ POLİTİKA

Tarihte bazı olayların olması gerektiği için olması gibi.

AKP, ABD’nin yeni yönetimiyle kendisine Ortadoğu’da yeni bir siyaset alanı buldu. “ABD ile çıkarlarımız tam anlamıyla çakışıyor” diyen Ahmet Davutoğlu, yeni Osmanlı hülyalarının uygulanabileceğine inandığı bu zeminde, İsrail’in yerine Araplar’ın ikame edilebileceğine karar verdi. Hem Davos hem Mavi Marmara bu politika için handikap değil bir fırsat olarak görüldü.

Ancak…

Yeni Osmanlı hülyalarının Akdeniz’e gömülmesi için birkaç yıl Davutoğlu’na yetti. Dimyata pirince giden Türkiye, eldeki bulgurdan da oldu.

Eskiden emperyal politikalar uçak gemisiyle simgeleniyordu. Üsler yüzüyor ve geziyordu. Yeni Osmanlı, denizin dibindeki uçağı çıkarmaya çalışan Nautilus ile simgeleniyor.

Eskiden Suriye’yle bir su sorunumuz vardı. Suriye’ye savaş açtık. İsyancıları topraklarımıza aldık. Aslı Aydıntaşbaş’ın izlenimlerine göre şimdi Suriyelilerle bir başka su sorunumuz var. Yeni Osmanlı’nın Kilis kampındaki göçmenler “may, may” (su,su!) diye inliyor.

Eskiden Türkiye, Kuzey Irak’ı ilhak eder mi diye tartışıyorduk. Yeni Osmanlı’da Kuzey Suriye Türkiye’nin doğusunu ilhak eder mi diye korkuyoruz.

Eskiden tezkere geçse şimdi Irak’taydık diyorduk. Yeni Osmanlı’da Irak, “uçağınız sınırı geçerse vururuz” diyor, Türkiye’ye nota veriyor.

Eskiden hariciyemizi fazla burnu büyük buluyor, eleştiriyorduk. Yeni Osmanlı hariciyesi alçak koltukta oturuyor.

Eskiden Amerikan Başkanı, Başbakanımızın karşısında bacak bacak üstüne atınca kızıyorduk. Yeni Osmanlı’da hem Obama hem Putin dışişleri bakanımızı “gel gel” diye çağırıyor.

Eskiden dışişleri bakanları yalnız batılılarla konuşuyor diye söyleniyorduk. Yeni Osmanlı’da Batılı gazeteler “Ahmet Davutoğlu her zamanki gibi Katarlı mevkidaşıyla beraber” yazıyor.

Kısacası olmadı…

Herhalde geldiğimiz noktayı eski dönemin en iyi hariciyecilerinden Uğur Ziyal özetledi: “Kimse kusura bakmasın gerçekçi olmak lazım. Bizim oyun kuruculuğu için ne tecrübemiz, ne birikimimiz ne de gücümüz var. Dış politikanın birinci maddesi realist olmaktır”.

Bu eleştirilerin öznesinin Ahmet Davutoğlu olduğu malum.

İSRAİL’LE NEDEN KAVGALI

Nihayetinde kardeş dediğimiz Suriye Müslüman Kardeşler Başkanı Riyad El Şakfa “Suriye devrimi İran-Irak-Suriye’deki Hizbullah ittifakının belini kıracak, bölge beladan kurtulacak” dedi. Türkiye’de merkezini kurduğumuz Suriye Ulusal Konseyi’nin başındaki Burhan Galyun “Esad’ın ardından İran’la anlaşmaları fesh edip İsrail’le masaya oturacağız” dedi.

Öyleyse basit bir soru anlamlı hale geliyor: Uğruna savaş verdiği isyancıları İsrail’le barışan AKP yönetimi İsrail’le neden hala barışmıyor?

Washington da böyle düşünmüş olacak ki New York Times’in Beyaz Saray’dan aktardığına göre ABD Savunma Bakanı Leon Panette’nın bölge ziyareti iki ülkenin Suriye planını ortaklaştırmayı hedefliyor. Önümüzdeki günlerde Türkiye’ye gelen Hillary Clinton’un da aynı projeyle geldiğini unutmayalım. Türkiye ve İsrail’in biraraya gelmesi kaçınılmaz gibi.

İSRAİL’DEN ÜÇ MESAJ

Nitekim 24-26 Temmuz arasında İsrail politikasının üç önemli ismi Dışişleri Bakanı Lieberman, Başbakan Netanyahu, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Palmor Türk basınıyla bir araya gelerek Türk-İsrail ekseninin yeniden kurulabileceği mesajını verdi. Türk tarafının en çok eleştirdiği Lieberman “Ben özür dilememiz için bir neden görmüyorum” dedi ve ekledi: “ama masaya oturup tartışmaya hazırız. İran sorunu, Gazze Şeridi, HAMAS’a verilen destek de tartışmamız gerekenler arasında”. Ertesi gün Başbakan Netanyahu “Türkiye ve İsrail normal ilişkilere dönmek için yol arıyorlar” sözleriyle süreci tarif etti. Onu Milliyet’e konuşan Netanyahu’ya yakın üst düzey bir yetkili tamamladı “Bölgemizde yaşanan gelişmelere bakın, o zaman İsrail’le Türkiye’nin ortak çıkarları olduğunu göreceksiniz” Palmor’un açıklaması ise daha netti. “Kapılarımız hep açık” derken ortadaki somut pakette Mavi Marmara’da ölenlerin ailelerine İsrail’in özürsüz bir tazminat ödeyeceği seçeneğin bulunduğunu anlattı. Her üç ismin de yaptığı önemli bir tespit var. O da Ahmet Davutoğlu öncülüğündeki Türk dış politikasının İslam dünyasının liderliğine oynayabilmek için İsrail’e tavır aldığı. Bu sözler; Suriye, İran ve Irak’la kavgalı bir Türkiye için bu tavrın artık bir anlamının kalmadığı şeklinde de okunabilir.

İki ülkenin masaya oturmanın zeminini aradığının işareti olan mesajların ardından geçtiğimiz hafta Haaretz, Türkiye ve İsrail’in müzakerelere başladığını haber verdi.

Sonuçta Ahmet Davutoğlu’nun Yeni Osmanlıcı dış politikası Arap çöllerinde eriyip bitmiş gibi. Bugün savaş tehlikesinin yaşandığı Ortadoğu’da Türkiye’nin Katar ve Suudi Arabistan’dan başka müttefiki kalmadı. Tüm çatışma senaryolarında ise Türkiye’nin karşısında olanlar ile İsrail’in düşmanları birbirinin aynı gibi görünüyor.

Yeniden başa döndük…

Artık dış politikamızı “Yeni Osmanlı” yerine “bizimki daha güzel” diye tarif edebilir miyiz?

Barış Terkoğlu

Odatv.com

Barış Terkoğlu Ahmet Davutoğlu arşiv