Yazık bu çocuklara

Geçen gün fark ettim:

Eve-işyerine gelen; elektrikçi, sucu, boyacı, tesisatçı, mobilyacı vs. hep usta çırak ilişkisiyle yetişen kişiler.

Yıl, 2022. Hâlâ Osmanlı dönemi Lonca Teşkilatı'ndan miras usta-çırak ilişkileri sürüyor.

Nerede meslek lisesi mezunu teknisyenler?

Nerede meslek yüksek okulu mezunu teknikerler?

Türkiye'de bilgili-becerikli kalifiye eleman sıkıntısı niçin çekiliyor?

Öte yandan:

Yaklaşık 2 milyon üniversite mezunu işsiz! İnanılmaz bir sayı…

Düşünün ki; kriz yaşanılan 2001 yılında üniversite mezunu işsiz sayısı 143 bin idi. İşsizlik oranı yüzde 7'den 2021 yılında yüzde 27.2'ye fırladı.

2001 yılında üniversite sayısı (vakıf-devlet) 75 idi.

2021 yılında (78'i özel/vakıf olmak üzere) 209 üniversite var. (Almanya, İngiltere, Fransa'daki üniversite sayısı bunun yarısı kadar!)

209 üniversiteden (55'i özel/vakıf olmak üzere) 127'si AKP iktidarı döneminde açıldı. Bırakın 209'u, son yirmi yılda açılan 127 üniversite Almanya'da yok!

AKP iktidarının üniversiteye bakışı sadece nicelik/sayısal. Ne kadar çok üniversite, o kadar gelişmişlik sanıyor! Yanılıyor. Niteliği/kaliteyi ve istihdamı göz ardı ediyor…

Üniversitelerimiz nitelikli mi?

Üniversitelerimiz nitelikli mezun çıkarıyor mu? Hayır.

209 üniversitedeki kaliteli öğretim üyelerini bir araya getirsek, sanırım 5-10 üniversite kurulabilir ancak! Acıklı halimiz budur…

Bu yazımda; üniversite nedir, eğitim-araştırma nasıl yapılmalıdır veya üniversite ve bilimin toplumsal işlevi ne olmalıdır gibi soruları yazmayacağım.

Konum başka:

PARA… PARA…

2021 yılında 2 milyon 416 bin 974 aday üniversite sınavına girdi.

Yaklaşık 1 milyon kişi ilk sınavı/barajı aşamadı. Ki sayısalda yüzde 42.04, sözelde yüzde 60.09 öğrenci baraja takıldı.

İtibariyle… 209 üniversitenin kontenjanları dolmadı. 160 bölüm hiçbir öğrenci tarafından tercih edilmedi. 900 bölüme ise yalnızca 5 ya da az öğrenci yerleşti.

İktidar, kamusal eğitimi gerileterek üniversiteleri yatırım aracına dönüştürdü ise…

İktidar, üniversiteleri ticarethaneye çevirdi ise…

İktidar, üniversite öğrencilerini müşteriye dönüştürdü ise…

Ne yapması gerekiyordu? Üniversite sınavında barajı kaldırdı.

Böylece ne olacak? Üniversite kasalarına ek para girecek!

Yoksa… Zaten üniversite mezunu işsiz sayısı çığ gibi artarken barajı kaldırmanın ne amacı olabilir para dışında?

Evet, iktidar, diploma enflasyonunu artırmayı başka ne için hedefliyor olabilir?

İş gelip hep şuna dayanıyor; neoliberalizm, üniversiteleri para kazanma kaynağına dönüştürdü. İktidarın da tek yaptığı bu sisteme boyun eğmek…

Olan varını yoğunu çocuğunun üniversite eğitimine harcayan ailelere oluyor.

Oysa:

Teknisyenimiz yok.

Teknikerimiz yok.

Bol bol işsiz üniversite mezunu “uzmanımız” niye var? Burada önemli bir problem yok mu?

Yazık değil mi milyonlarca gence boşa umut vermeye?

KANDIRMANIN MERKEZİ

Bunca sorun gösteriyor ki:

Türkiye'de köklü çözümler üretecek iktidara ihtiyaç var.

Öğrenimin ekonomi politiğini kavramak lazım.

Bilginin imtiyazlı alanı üniversiteler bugün kimler tarafından ne hale getirildi, bunu tartışmamız gerekmiyor mu? Yazdım:

2000'lerden itibaren ABD gölgesindeki gerek Dünya Bankası gerek OECD “üniversite reformuna” el attı! Üniversiteler yeniden yapılandırılarak küreselleşmeye/piyasaya uygun hale getirildi…

Mesele salt üniversitelerin işletmeye dönüşmesi değildi.

Mesele salt bilginin “meta” (ticari mal) niteliğine bürünmesi değildi.

Bilginin yeniden üretilmesi, yeniden işlenmesi, yeniden dağıtılmasıydı amaç. Tarım toplumunun toprağının ve sanayi toplumunun sermayesinin yerini, yeni üretim aracı bilgi almalıydı. Ki bu ABD kontrolünde olmalıydı.

Ne diyerek süslediler -Nazi benzeri- bu yeni dayatmayı: “Enformasyon Toplumu”, “Dijital Toplum”, “Sibernetik Toplum”…

Özü, tek tip insan yaratmak! “Bilgilen(diril)miş toplum…”

Hedef, analitik düşünme tarzını yok etmekti.

Büyük oranda başardılar; “yeniledikleri” bilgiyi güçlerine dönüştürdüler. Bugün bu “emperyalist merkezler” ne dayatırsa toptan kabul ediliyor. Karşı çıkanlar, -dün sermaye düşmanı, bugün bilgi/bilim düşmanı- “komplo teorisyenleri” diye damgalanıyor!

Yaşadığımız “üniversite krizi” üzerine bu açılardan da durmak şart.

Geleceğimiz karartılıyor çünkü.

Gençleri kandırılıyor; üniversiteler iş kapısı değil artık.

Türkiye'de köklü bir eğitim reformuna/planlamasına ihtiyaç var.

Gençliği iyi yöneten ülkeyi büyütür, geliştirir.

Gençlik umuttur.

Soner Yalçın

Odatv.com

soner yalçın