YARGI TANIMAZLIK YARGIDAN DÖNDÜ

2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 12. maddesinin birinci fıkrasında, “Son defa...

2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 12. maddesinin birinci fıkrasında, “Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve kendilerine bu Kanunun 8 inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık bağlananlara, T.C. Emekli Sandığına tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda prim veya kesenek ödemek suretiyle geçen sürelerinin toplamı üzerinden, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyesi” ödeneceği belirtilmişti.

Bu kurala göre, 2829 sayılı Yasa’nın 12. maddesinin birinci fıkrasına göre emekli ikramiyesi ödenebilmesi için, son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılma ve kendilerine 2829 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık bağlanma koşullarını taşımak gerekiyordu. Bu koşulları taşıyanlara, T.C. Emekli Sandığına tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda prim veya kesenek ödemek suretiyle geçen sürelerin toplamı üzerinden emekli ikramiyesi ödenecekti. Bu koşullarla birlikte 5434 sayılı Yasa’nın 89. maddesinin birinci fıkrasındaki “…her tam fiili hizmet yılı için, … hesaplanacak tutarların bir aylığı emekli ikramiyesi olarak verilir.” hükmü gereğince emekli ikramiyesi alabilmek için, T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerde en az bir yıl çalışmış olmak da gerekliydi.

Söz konusu kurallarla birlikte, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesindeki “kıdem tazminatı” ödeme koşulları değerlendirildiğinde, son yedi yıllık hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan Emekli Sandığınca aylık bağlanması halinde, “son defa Emekli Sandığına tabi bir görevden emekliye ayrılmayan ilgiliye”, yalnızca kamuda işçi olarak geçen süreye karşılık kıdem tazminatı ödenmekte, emekli ikramiyesi ödenmemekteydi. Diğer taraftan, bir yıldan fazla 5434 sayılı Yasa kapsamında görev yaptıktan sonra kamu dışında bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olarak çalışmalarını tamamlayıp 2829 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca yaşlılık aylığı bağlananlara da, son defa Emekli Sandığına tabi bir görevden emekliye ayrılma koşulunu taşımadıklarından Emekli Sandığına tabi olarak yaptıkları çalışma süreleri için emekli ikramiyesi ödenmemekteydi.

Konu, emekli ikramiyesi alamayan mağdurlar tarafından mahkemelere taşınmış, davaya bakan mahkemeler de yasa kuralının Anayasa’ya aykırılığı savıyla Anayasa Mahkemesi’ne itiraz başvurusunda bulunmuşlardı. Anayasa Mahkemesi konuyu incelemiş ve “2829 sayılı Yasa’da benimsenen sistemle, farklı sosyal güvenlik kuruluşlarındaki hizmet süreleri birleştirilerek emekli olanlara yaşlılık aylığı bağlandığı halde, itiraz konusu ibareyle son defa bağlı olunan sosyal güvenlik kurumuna göre ayırım yapılarak Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılmayanlara, 5434 sayılı Yasa’ya tabi çalışma süreleri için emekli ikramiyesi ödenmemesi”ni, Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine ve adil sonuçlar doğurmadığından 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine de aykırı bulmuştu. Böylece, 2829 sayılı Yasa’nın 12. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve ...” ibaresi iptal edilmişti. (AYMK., 5.2.2009 günlü, E.2005/40, K.2009/17).

Anayasa Mahkemesi, bu iptal kararıyla birlikte, iptal sonucu doğacak hukuksal boşluğu kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine de karar vermişti.

İptal kararı, mağdurlarla birlikte, hukuk devleti savunucularını memnun etmişken, siyasal yönetim boş durmadı ve sözde Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle ortaya çıkan hukuksal boşluğu doldurmak amacıyla yeni düzenleme girişiminde bulundu. Son zamanlarda, deyim yerindeyse, moda olan yöntemle, yasa taslağı, Bakanlar Kurulundan “tasarı” olarak değil, dört AKP milletvekilinin imzasıyla “teklif” olarak TBMM’ye sunuldu. Yasa değişikliği yürürlüğe girdiğinde de hukuksal boşluğun, Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda değil, iptal edilen kuralla aynı nitelikte bir kuralla doldurulduğu görüldü. Tek fark, kuralın bulunduğu yasanın değiştirilmesiydi. 2829 sayılı Yasadaki iptal edilen kural bu kez 5434 sayılı Emekli Sandığı Yasası’na yerleştirilmişti. Taslağı hazırlayan ve teklif olarak sunanların, Anayasa Mahkemesince iptal edilen kuralın benzerini yeniden getirdiklerini bilmedikleri düşünülemeyeceğine göre, bir yanıltma girişiminden söz etmek yanlış olmayacaktır.

Konu bu kez, tüm hikayesiyle, Anamuhalefet Partisi sıfatıyla CHP tarafından Anayasa Mahkemesine götürüldü. Anayasa Mahkemesi 12 Mayıs 2011 günü kararını verdi ve 5997 sayılı Yasa’nın 14. maddesiyle, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 89. maddesinin değiştirilen birinci fıkrasının ikinci cümlesinin “Son defa bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasını gerektiren görevlerde çalışmakta iken emekliye ayrılan ve …” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi.

Yasama organı yapacağı düzenlemelerle daha önce aynı konuda verilen Anayasa Mahkemesi kararlarını gözönünde bulundurmak, bu kararları etkisiz kılacak biçimde yasa çıkarmamak, Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen kuralları tekrar yasalaştırmamak yükümlülüğündedir. Ancak, çoğunluk ilkesi baskın olduğunda, demokratik hukuk devleti ilkelerine uymada gerekli özenin gösterilmediği de görülmektedir.

Bir yargı tanımazlık daha, yargıdan döndü. Öyle anlaşılıyor ki, yargı üzerinde oynamalar her zaman işe yaramıyor. Anayasa’ya aykırı düzenlemeler, göz göre göre yasama organından parmak çoğunluğuyla geçerken, Anayasa Mahkemesi’nde yapılan oynamalar bile kimi zaman işe yaramıyor. Montaigne’in deyişiyle, gideceği yeri bilmeyen gemiye rüzgar bile fayda etmiyor.

Ali Rıza Aydın
Odatv.com

anayasa mahkemesi yargı emekli sandığı arşiv