Yandaş virüs canavarlar

Nihat Genç yazdı

Seçim sonrası yandaş ülkede bir böbürlenme bir biz neymişiz şişinmeleri, her biri ‘Voltaire’ gibi yazılar, sanki Tolstoy’un ‘ahlak günlüğünü’ okuyoruz.

Yahu siz her biriniz ‘hırsız’ değil misiniz, hırsızlık kayıtlarınızı duymayan dünyalı kaldı mı?

Hırsızlara karşı tek laf ettiniz mi?

Şimdi kalkmış bir sandık bilançosuyla bu ‘hırsızlıklar’ı en rezil ahlaksızlıkları unutturmaya mı çalışıyorsunuz?

Bu mudur zekanız tıynetiniz?

Seçim sonrası yandaş ülkede bir afra tafra sormayın, her biri seçim sonrası Montesquieu’nun ‘kanunların ruhu’ havasında yazılar yazıyor.

SANIRSINIZ FATİH TOPKAPI'DAN ŞEHRE GİRİYOR

Yahu siz Suriye’de müslümanı müslümana kırdırtmadınız mı, milyonların ölümüne milyonların toprağından sürgünlere yollara dökmediniz mi?

Siz ‘savaşa’ karşı tek laf ettiniz mi?

Şimdi kalkmış bir sandık bilançosuyla milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuş bu kalemler Haşmet Babaoğlusundan Hasan Bülent Kahraman’ınına nicesine kadar çarşaf çarşaf insanlığa ‘ders’ veriyor.

Bir de özentili bir cilalı konuşma hevesi ki sormayın, sizin siminiz cilanız mı kalmış.

Ah o nasıl masum yazılar anneleri ipek kurdelayla saçlarını toplamış mini mini birlere göndermiş, Ali Halkı Tut, Tut Ali SandıkAli Sandık Demokrasi...

Halkın savaştan bölünmeden endişeden hukuksuzluktan kemiklerine kadar takırdadığı günlerde şu yazıp çizenlerin iğrenç hallerine bakın...

Seçim sonrası yandaş ülkede biz ne allameymişiz yazıları, her biri olmuş milli halk kahramanı, sanırsınız Fatih Topkapı’dan şehre giriyor.

Yahu bu iktidar Amerikan egemenliğinde değil mi, Amerika’nın kölesi dış politika gütmüyor mu, Obama’nın ağzından çıkanlara ‘ayet’ gibi ibadet etmiyor mu?

Tiyatro mu oynuyorsunuz, pamuk prenses mi oldunuz, cıvata somun olamayacak dingiller meğersem birer halkın kahramanı osuruk motoruyla ‘gazman’ olmuşlar.

Yahu kardeşim bu cemaatle on yıl aynı yatakta yatmadınız mı, orduya yazarlara kumpasları birlikte kurmadınız mı, emniyeti orduyu en yüksek hukuk kurumlarını peşkeş çekmediniz mi, ne istediler de vermediniz mi?

İftiralar atılırken her biriniz ıslak imzasından yetmez ama evet anayasasına şehvetli yazılar yazmadınız mı?

Bu nasıl bir meşreptir, arşivle hafızayla tarihle halkla dalga mı geçiyorsunuz, iliklerine kadar insanları sömürdünüz, tekme tokat sopalarla sokak ortasında öldürdünüz, ağzınızı açıp tek kelime etmediniz, siz Allahaşkına neye seviniyorsunuz?

PKK’yla yıllarca kosterlere birlikte binmediniz mi, Diyarbakır’da Apo’yu peygamber ilan etmediniz mi?

Ne bu hayasızlık utanmazlık.

İnsan içine çıkacak yüzünüz mü var?

Kırk TV’nin kırkını da iktidardan nemalanan havuzcular almış, her akşam kırk TV’den maaşlar alıyorsunuz.

Cemaatle PKK’yla aynı yatakta şehvetle pornocuları kıskandıracak şekilde ‘hard seks’ yapıp ağzınızdan girip burnunuzdan çıktı, hiç oralı olmadınız, onlarca yılın her günü maaşlarınızı aldınız.

MEDYA DALKAVUK CENNETİNE DÖNMÜŞ

Nesiniz siz yahu, şaka mısınız, el çabukluğu sahtekarlık hırsızlık iftira onbeş yıldır diz boyu, ortada ne demokrasi ne hukuk ne cumhuriyet kalmış, yahu siz hala neyin köçeğini dönüp neye göbek atıyorsunuz?

Medya dalkavuk cennetine dönmüş.

Yazarlık güçlülere iktidara methiye düzenlerin ahırı olmuş.

Böyle çılgınca tepine tepine neye seviniyorsunuz?

Yaylalarınızı Arap emlakçılara satmışsınız yatağından su akan dere kalmamış, on yılda bir ‘hüzün’ bir ‘keder’ göremedik, bu neyin bayramı neyin cümbüşü?

Onbeş koca yılda insan bir tane ‘düşünceli’ yazı yazamaz mı, onbeş koca yılda bir tane ‘vicdanlı’ yazı yazamaz mı, onbeş koca yılda insan evladı bir tanecik ‘eleştiri’ yazısı yazamaz mı?

Ne tür canavarlarsınız siz yahu!

Kilitli kasalar içinde sıkı sıkı tutulan laboratuvar virüsleri, deneylerde kullanılır ve sıkıca tekrar kapatılır, bu virüsler kaçarlarsa dünyaya beklenmedik felaketler salabilirler.

İşte yüzlerce cins cins laboratuardan kaçmış virüs!

Daha nasıl felaket olsun, hırsızlık savaş iftira bataklığında üremiş ekran ekran gazete gazete çoğalmışsınız, daha nereye kadar bulaşacak.

Sandıklar açılınca işte bu laboratuar canavarları meydanlarda hurra ‘halay’ çekmeye başladı.

Yetmedi beyaz zafer atlarına binip ekran ekran dört nala koşuyorlar, sorarsan, Barbaros yine şanlı bir zaferden dönüyor.

Herşeye ‘sandık’ karar verecekse, demokrasiye hukuka sandık karar verecekse, her şey iktidar ve kurduğu sandıklar arasında olup bitecekse, siz yazarlara ne ihtiyaç var!

Niye yazıp çiziyorsunuz niye ekrana çıkıyorsunuz, nasılsa halk ve sandıklar var.

Demokrasi, hukuk, hırsızlık, vicdan, eleştiri, yazarlık, itiraz, isyan, açıklık, sorgulama, denetleme, bağımsız medya, yurttaşlık, sonunda elene elene, ortada yalnız ‘sandık’ ve ‘saray’ kaldı.

Artık bundan sonra finale geldik, son eleme turuna, bakalım bu son finalde sandık mı elenecek saray mı elenecek?

Hadi cevaplayın, sandık mı elenecek saray mı elenecek.

Daha seçim sabahı ‘başkanlık’ ‘anayasa mutlaka değiştirilmeli’ nutuklarınıza bakarsak kimin eleneceği ortada...

Amerika’nın en sorunsuz en güvenli ve en istikrarlı en büyük müttefiki Suudi Arabistan’dır.

Çünkü tek ‘telefonla’ yönetilir Meclis yok. Kamuoyu yok. Hukuk yok. Yazarları yok. Medyası yok.

Amerika’nın kamuoyuyla demokrasiyle medyayla zaman harcayacak tek bir dakikası yok.

Bu yüzden Amerika’nın tadından yenmez en güzel dostudur Suud Kralı...

Yürüyün başkanlığınıza kim tutar sizi...

ABD Temsilciler Meclisinde hazırlanan bir tıbbi raporda, Amerika’da yılda 2 milyon gereksiz cerrahi operasyon yapıldığı gerçeği ortaya çıktı.

Yanlış değil şaşırmayın iki milyon lüzumsuz fazladan cerrahi operasyon.

Bu kadar gereksiz cerrahi operasyonun hastane masraflarını geçelim, o kadar yalandan başsağlığı, o kadar geçmiş olsun tebrik mesajı, o kadar çiçek çikolata, o kadar ziyaret de cabası.

Aslında Amerikalılar geçmiş olsun mesajları ziyaretlerle toplumsal doku kaynaşsın diye bu kadar gereksiz cerrahi operasyon yaptırmış olabilir.

Şüphesiz hayır, Amerika çoktandır ‘hızlı karar verenlerin’ ülkesi, hızlı tanı hızlı teşhis hızlı ameliyat, artık bir Amerikan kültürü.

Hızlı tanı hızlı teşhis hızlı operasyonla kendini gösteren bu Amerikan kültürünü Amerikan’ın askeri operasyonların da görebilirsiniz...

"ŞAMANİST" BİR İNANCA ÇOKTAN DÖNÜŞTÜ

Afganistan’a Libya’ya Irak’a Suriye’ye, hızlı tanı hızlı teşhis hızlı operasyon...

Bugünden geriye dönüp baktığımızda sadece hastanelerde değil askeri savaş alanlarında da Amerika’nın hızlı teşhis hızlı operasyon kültürünü görebilirsiniz.

Bir de şöyle soralım, doktor hızlı operasyon kararı alabilir, peki hasta niye hiç düşünmez, doktorun bu süratine kanıp kendini ameliyat masasına yatırır.

Çünkü aynı kültür ‘doktora’ ‘ameliyata’ ‘operasyon’a yeni tıbbi cihazlara büyük bir ‘güven’ inşa etmiştir.

Öyle cerrahi tıbbı gelişmeler var ki kesin iyileşir ayağa kalkarsın düşüncesi hakim.

Doktorlara ve yeni tıbbi cihazlara olan bu aşırı güven, ameliyat masasında kaç kişi öldü kaç kişi kurtuldu diye bir istatistiğe girersek, olumlu sonuç hiç vermiyor.

Hızlı karar ve tıbbi güven veren bu ameliyat masasında ölüp kalanların sayısı gittikçe büyüyor, rakamlar, korkunç...

Çünkü bu ‘aşırı güven’ artık bilimsel bir güven değil, ‘şamanist’ bir inanç.

Şöyle, bir çok şaman büyüsüne diyelim vudu ölümü yapılan (kara büyü) insanların en çok öldüğü yer kara büyüye inanan ilkel toplumlar.

Artık modern toplumda tıbba bu aşırı güven ‘şamanist’ bir inanca çoktan dönüştü.

Hastalar istatistiksel sonuçlar korkunç kötü olsa da doktora ilaca operasyona inançlarını sürdürüyor.

Bir nevi hasta doktora karşı ‘şamanist’ bir inanç besliyor Yani doktorun bilimsel tedavisinden çok, doktorun telkinine güvenmek, doktorun sözüne güvenmek…

Doktora olan güvenle şaman büyücüsüne olan inanç modern dünyamızda değişmiyor.

Bakın Amerika Irak ve Suriye’de aldığı hızlı kararlarla hepimizi savaş manyağı ve savaş mağduru haline getirdi, yetmedi, hepimiz savaşın kurbanları haline geldik.

Seçim sonrası yandaşlar göbek atarken Amerika İncirlik’e yeni savaş uçakları getirdi.

Denebilir ki sandıktan yüzde 50 seçim başarısından çok ‘sandıktan’ savaş uçakları çıktı.

Şüphesiz Amerika savaş uçaklarını ‘kötüleri öldürmek’ için getirdi.

Zaten ‘kötülerin öldürüleceğine inancımız tam olduğu için’, Obama’yı ve sarayımızı destekliyoruz.

Demokrasi iki yüzyıllık tarihi içinde çıkarttığı en büyük siyasi tecrübe şudur: diktatörler, başkanlar, tek yetkililer, ani kararlarla ülkelerini savaşlara sokar, felaketlere sürükler.

O halde demokrasi işi yokuşa süren işi uzatan geciktiren kurumsal süreçlerin işleyişine sabırla saygı göstermeli.

Yani kamuoyu tartışmalı, yazarları tartışmalı, meclisi tartışmalı, uzun uzun düşünmeli.

Tarihi beka kararlarını bir milletin bütün unsurları bir devletin bütün kurumları sınırınca gücünce denetlemeli.

Çok başlı kurumların çok sesli kamuoyunun Demokrasi’nin olmazsa olmazı olmasının sebebi budur.

Yürüyün sihirbaz yandaş canavarlar kim tutar sizi, sandık’tan tek başkan, tek yetkili, sandıktan CANAVAR çıkartmayı başardınız.

Ama unutmayın, bu ülkede herkes yandaşlar gibi saray soytarısı değil, herkes sizin gibi tek yetkili önünde eğilmeye hiç niyetli değil.

Demokrasi hukuk ve cumhuriyet’i tek başkan’ın insafına maceralarına bırakmaya hiç niyetli olmayan milyonlar var.

Sokak sokak cadde cadde şehir şehir milyonlar!

Başkalarından emir almayan milyonlar!

Maaş almayan milyonlar!

Yalakalığı uğruna demokrasiyi hukuku cumhuriyeti hiçe sayanların tir tir titrediği milyonlar!

TEK YETKİLİ TEK BAŞKANIN o sarayını, başına yıkacak milyonlar!

Aklınıza gelen her demokratik ülkede, bugün imrendiğiniz demokrasiler, o sarayları yıka yıka gelmiştir.

Demokrasi ‘tek yetkili’ ‘tek başkanları’ tarihten sile sile gelmiştir.

Vicdanı eleştiriyi medyayı tartışmayı hukuku insafı merhameti eşitliği yurttaşlığı eleye eleye çok şükür bugüne geldiniz, artık son seçeneğin önündeyiz:

Bu topraklarda tarihin en büyük kapışması başlıyor: Ya Demokrasi Ya Başkan.

Nihat Genç

Odatv.com

nihat genç arşiv