Yalakalıkta sınır tanımayan gazeteciler

Cüneyt Ülsever yazdı: Yalakalıkta sınır tanımayan gazeteciler

Önce basit ve naif bir örnekle başlayalım. Dün (14.03) Hürriyet Gazetesi’nde Ahmet Hakan “Bir dolar demokratı: Ali Babacan” başlığı attığı bir yazı yazdı. Babacan’ı sadece dolar yükseldiğinde demokrasiden dem vurmakla suçluyor. Haksızlık ediyor!

Her şeyden önce bilinmesi gerekir ki; ekonomiden sorumlu bakanların sadece ekonomi ile ilgili ve sadece arada bir kelam etmeleri bizzat demokrasinin gereğidir. Ahmet Hakan ayrıca, Babacan’ın son birkaç aydır hukukun işlemediği, hukukun üstünlüğünün kabul görmediği ülkelerde sağlıklı bir ekonomik yapının oluşamayacağını/yaşamayacağını sık sık dile getirdiğini de göz ardı ediyor.

***

Gelelim ikinci ve daha vahim konuya:

Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı’nın her yıl verdiği “Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü” bu sene Hasan Cemal’in olmuş.

Nieman Gazetecilik Vakfı’ndan yapılan açıklamaya göre; ödül Hasan Cemal’e, “kariyeri boyunca basının özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba” (46 yıl) nedeniyle verilmiş. (gazeteler)

Kariyeri boyunca (basın) özgürlüğü savunan! “Hasan Abi”nin sadece bir yazısına göz atalım:

(Stephan Kinzer’den alıntı yaparak)

“… ‘Bu hafta sonundaki anayasal reforma dair referandumda sağlanacak bir zafer, Türkiye’nin tam demokrasiye geçişinde dev bir adım olacak. Eğer referandum geçerse bu, Türklerin askerin siyasete karışmasından gına getirdiklerinin işareti olarak alınacak…’

Ben de bu görüşlere genel olarak katılıyorum.

Bu nedenle de, ‘yetmez ama evet!’ diyorum.” (Milliyet-09.09.2010)

***

Gelelim esas vahim hadiseye:

Kabataş Olayı”nın yalan olduğunun belgelenmesi üzerine ortak başlık kullanarak tepki veren 16 gazeteci CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda bulunmuş.

Ahmet Kekeç, Ardan Zentürk, Yasin Aktay, Cemile Bayraktar, Merve Şebnem Oruç, Murat Çiçek, Esra Elönü, Halime Kökçe, Kemal Öztürk, Mahmut Övür, Ersoy Dede, Abdulkadir Selvi, Abdulhamit Güler, Kenan Alpay, Fuat Uğur, Saadet Oruç gazetelerindeki köşelerinde, ortak başlık kullanarak, “Diliniz Kaba Vicdanınız Taş” başlıklı yazılar kaleme almışlardı.

Abdülkadir Selvi ise daha “yaratıcı” olmuş ve ‘Diliniz Kaba, yüreğiniz Taş’ başlığını kullanmıştı.

“(Mahkemeye verdikleri) Dilekçede, köşe yazılarının, toplumsal ve gündemdeki bir konuyu eleştirel bir dille değerlendirmekten öteye geçmeyen ve tamamıyla gazeteciliğin gerektirdiği kriterlere uygun şekilde kaleme alındığı belirtirilerek, yazıların gerek içerikleri açısından gerekse de toplumda yankı bulması amacıyla mağduriyete verilen bir tepki olarak ‘aynı başlıkla’ yazılmasının hukuka aykırı yönünün bulunmadığı vurgulandı.” (gazeteler)

***

Kemal Kılıçdaroğlu’nun tersi belgelenmesine rağmen Erdoğan’ın ısrarla yalan söylemesini savunan gazetecileri “yalanların temsilcisi” olarak nitelemesi dava konusu olmuş.

Açıkçası, Kılıçdaroğlu’nu “durum tespiti” yaptığı için suçluyorlar.

Belli ki; “sahibinin sesi” durumundaki gazeteciler “Sahip” yalanda ısrar edince onu her pahasına savunma emri almışlar.

Ben yalanda ısrar etmelerine o kadar takılmadım. Alışmıştım. Görevlerini ifa ediyorlar. İaşelerini hak ediyorlar.

Ben “aynı başlıkla” yazı yazmalarına takıldım. Doğru “aynı başlık” kullanmak hukuka aykırı bir durum yaratmaz. Ama “gazeteciliğin gerektirdiği kriterlere uygun” olduğu konusunda şüpheliyim.

Eğer, bu kişiler ortak tepki vermek için “ortak başlık” kullanmaya karar vermiş olsalardı, bunu aynı başlıkla yazı yazdıkları gün ilan ederlerdi. “Şurada toplandık (veya aramızda yazıştık)” derler ve neden ortak başlık kullandıklarını kamuya izah ederlerdi.

İşte o zaman yaptıkları işin “gazeteciliğin gerektirdiği kriterlere uygun” olduğu daha rahat savunulabilinirdi.

***

Çok açık ki; “Sahip”ten “şak” diye emir gelmiş, bunlar da “şuk” diye emri yerine getirmişler.

"Yarın ‘Diliniz Kaba Vicdanınız Taş’ başlıklı bir yazı yazılacak!”

Başlık ısmarlama” emri vermek bugüne dek çeşitli aşamalarına şahit olduğumuz “yalakalık yarışında” yeni bir aşamadır.

Bakalım, “Sahip”:

“Yarın, Yalçın Akdoğan’ın tümünü kaleme aldığı yazı köşelerinizde aynen yayınlanacak!” diye ne zaman emir verecek?

***

Ben “yalakalıkta sınır tanımayan gazetecilerin” yaratıcılıkta çok sınırlı olduklarını bilirdim ama haysiyetlerini bu kadar ayaklar altına alabileceklerini düşünemezdim. Artık düşünüyorum!

Ancak, onlara dava açmaları için gaz veren avukatlarının da ne kadar “akıllı” olduğundan şüpheye düştüm. Dava sırasında avukatı Kılıçdaroğlu’nun neden yazarları “yalanların temsilcisi” olarak adlandırdığını her celsede tekrar tekrar anlatacak. Gerekçelendirecek!

Kamu da konuyu tekrar tekrar hatırlayacak. Hâlbuki balık hafızalar bir iki konuşur, sonra unuturdu. Şimdi her celsede hatırlayacaklar. Sevenleri bile giderek bu yazarlara neden “yalaka” dendiğini sorgulamaya başlayacaklar.

Hâlbuki kağnı gölgesinde sütre gerisine yatarsanız “Türkiye’de her şey olabilirsiniz... Ama rezil olamazsınız...” (Murathan Mungan)

-----

Not: Yarın (16.03.2015-pazartesi) saat 11.00’de Halk TV’de kıymetli dostum Ayşenur Arslan’ın “Medya Mahallesi” programına katılacağım.

Cüneyt Ülsever / Yurt

Odatv.com

cüneyt ülsever yalaka gazeteciler arşiv