Ve ümmet .iktiri çeker: Yallah

Nihat Genç yazdı

Bir

İçimde kalmasın, önce Arda Turan’ın bir gazeteciye karşı küfrü üzerine birkaç laf edeyim. Klas bir futbolcunun değil bir gazeteci her hangi bir insana küfretmesi dövmesi hakareti kabul edilemez ve bağışlanamaz, ‘toplumsal’ fikrim budur.

Gelelim ‘ideolojik’ görüşüme, ancak öğreniyoruz ki Arda Turan gazeteciyi muhatap alıp ve bahane edip başkalarına küfretmiş, ve küfrettikleri arasında, ‘tüpçü’ lakabıyla meşhur baba parasıyla Beşiktaş ve federasyon başkanlığı ve gazetece patronluğu yapan ve kendini ‘muktedir’ gören biri.

Ülkemiz medyasında ‘muktedirlere’ küfretmek kimsenin harcı değildir ve pek rastlanır bir olay değildir, maalesef muktedirlere küfür kahve köşeleri ve kapalı arkadaş geyiklerinde yapılır, işte burada Arda Turan’ın bu küfrünü çok önemsiyor ve üstleniyorum.

Ve sormak lazım ne zamandan beri muktedirlerin maaşlı elemanları gazeteci oluyor?

Gazeteci-yazar olabilmeniz için bağımsız olabilmeniz lazım.

Hem ağadan babadan patrondan liderden para alıp ‘adamı’ ve ‘kölesi’ gibi yazılar yazacak, ağanı babanı patronunu liderini tek satır eleştirmeyeceksin, hem de kendi yetenekleriyle başarıya ulaşmış pek nadir kabiliyetleri istediğiniz gibi döveceksiniz, yok böyle yağma.

Anladığım kadarıyla da bu Arda Turan’ın şahsi meselesi değil milli takımın omurgasını oluşturan bir çok deneyimli oyuncunun toplu ‘isyanı’.

MİLLİ TAKIM AYAKLANDI

Mevzu şudur, milli takım ‘isyan etmiş, ayaklanmıştır.’

Kime?

Federasyon başkanı ve milli takım antrenörüne.

Küfür ve hakaret haksızdır, suçtur, büyük ayıp ve skandaldır, ancak ‘isyan’ haklıdır.

Her türlü medyaya hakim olan ‘muktedirler’ medya vasıtasıyla futbolcuları hizaya getirmek futbolcuları suçlamak kamuoyu önünde futbolcuların haysiyet ve itibarlarıyla oynamayı kendilerinin en doğal hakları olarak görmüşlerdir.

Hergün yaşadığımız bir gerçek çaresiz zavallı savunmasız avukatsız binlerce insan bir şekilde haksızlığa uğruyor ve dayak yiyor ve itibarlarıyla oynanıyor ve o dar gelirli imkansız dünyalarında haklarını bir türlü alamıyor kişiliklerini bir türlü savunamıyorlar ve karanlıkta sessizce boğduruluyorlar.

Ve Arda Turan, kişiliğine kariyerine ve parasına ve klasına güvenen ‘parlak’ bir futbolcu, onurunu korumak için hayatını varlığını istikbalini uçurumdan atarcasına muktedirlere karşı riske ediyor.

İsyan ve fikir doğru, şekli yanlış!

Yazıyı biraz daha uzatırsam Arda Turan ve isyan eden arkadaşlarını dayatmanın baskının her türlüsünü yaşadığımız bu ülkede seslerini çıkartıp ayaklandıkları için ‘kahraman’ ilan edeceğim.

Aramıza hoş geldin Arda, Katalonya dağlarında çiçekler açar.

İKTİDAR EN BÜYÜK "DARBESİNİ" ÜMMET'TEN ALDI

İki…

‘Ümmet’ yörüngesinden fırladı çıktı.

İslamcı iktidarın onbeş yılda Ulus’u çözüp karşıtı olarak ‘ümmeti’ yerleştirmesi nihayet en büyük ‘darbesini’ Allah’ın güzelliğine bakın: ‘ümmet’ten aldı.

Ulusumuz batıdan gelen post liberal dalga ve peşinden darbenin hışmından ve şok’undan henüz kurtulamamışken, ulusumuz, bu sefer, Araplar’dan gelen tarihi bir yol ayrımını gösteren sert bir darbeyle yüzleşiyor.

Türkiye’nin aptal ve aşırı romantik slogancı İslamcıları, zenginliğin önce maddecilik hazcılık sonra nihilizme öncülük ettiğini ve bunun en ideal örneğinin Suud ve körfez ülkeleri olduğu gerçeğini yeni yeni görüyor.

Orta-Doğu topraklarında Davutoğlu’yla başlayan ve Tayyip Bey’in rabia işaretiyle devam eden ve köşe yazarlarının ‘yeni Osmancılıkla’ gazladığı harekat özünde ümmete karşı yoğun bir ideolojik sempati oluşturma üzerineydi.

İşte bu sempati tam anlamıyla antipatiye dönüştü, nefret ve tiksinti pek yakındır.

Araplar 1400 yıldır mezhep gerginliğini aşamadı, Araplar, Abbasiler’in Harun zenginliğinden bu yana zenginlik şatafat lüks hastalıklarını aşamadı, aksine, mezhepçiliği ve şatafat ve gösterişi, bir kavim, kabile ve devlet dini haline getirdiler.

Rusya adında bir milleti ortaya çıkaran Ruslar’ı dünya imparatoru yapan Türkler’dir, ve Araplar’ın Müslüman ömrünü bu denli uzatan yine Türkler’dir.

Türkler Ruslar’la hala ortaklıklar içinde yaşayabiliyor ve karışabiliyor, ancak, Araplarla ortak yaşaması hala büyük bir dini problem.

Sebebi basit, Rus coğrafyası batı saldırıları karşısında direnç gösteriyor ve hatta batıya karşı ideolojik felsefi teknolojik büyük bir kalkan oluşturabiliyor.

Zengin Araplar ise batılı projelere ve askerlerine çok açık, böyle bir dertleri yok.

Araplar, Selçuklu ve Osmanlı ve Memluklular sayesinde haçlılara karşı direnmeyi ve Mustafa Kemal’e özenip yüzyılımızda milli-sol parti ve direniş öğrenip, gösterdiler.

Ve zengin Araplar’ın keyfi gıcırken milyonca ‘yoksul Arap’ batının bombalarıyla ve oyunlarıyla tarihten silindi, topraklarından kaçtılar.

Gerçek bu, gerisi, fıkhı arkeoloji ve tanrısal dedikodularla boş boş uzar gider.

LİBERALLER AYNI TEZLERLE 15 TEMMUZ GECESİ TÜRKİYE’Yİ DE RUSYA GİBİ DAĞITIYORDU

Sovyetler’in çöküşünden sonra bizim de çok yakından tanıdığımız batılı projelere eklemlenmiş liberal aydınlar ‘reform’ başlığı altında Rusya’nın sonunu getiriyordu, bundan yirmi yıl önce, Rusya çöktü çökecek, dağılıyordu.

Aynı liberaller aynı tezlerle 15 Temmuz gecesi Türkiye’yi de Rusya gibi dağıtıyordu, Ukrayna’nın ve Gürcistan’ın ve Kırım’ın bölünmesi de turuncu devrimlerin ‘bonusu’.

Artık yavaş yavaş İslamcılar da çok geç anlıyor ki, iktidarlarının ilk gününe birlikte yola çıktıkları ümmetçi selefilerle ve sahte liberalların yolu, yol değil.

Bu acı tecrübeden hepimiz ders çıkartmalıyız, artık ne kaldıysa ideolojik inat uğruna onu da dağıtan değil, artık ne kaldıysa ulusumuz-devletimizin bekası adına onu da kuvvetlendirmek için yeni bir yol bulmalıyız.

Şaşırmayın, bugün artık, 15 Temmuz gerçeğinden sonra, İslamcılar’ın da kafasına dank edip katıldıkları büyük bir ulusçu-vatansever bir cephe vardır.

Bu cephe henüz oluşum halindedir, çünkü, yakın geçmişte kimi liberallere ve selefilere, kimi cemaate aldanmış, hayal kırıklıklarını henüz yaşıyorlar.

Onbeş yıl sonra bugün sormak lazım, İslamcı iktidarın ilk gününde, bu ülkede ve dünyada neler oldu da emperyalist batıcılarla-selefi aşırı İslamcılar kolkola iktidarı ele geçirebilecek ortak hayaller kurabildiler.

Ve an itibariyle İslamcılar zor durumda, alternatifleri yok, İslamcılar’ı makul muhafazakar cepheye çekecek ideologları yok, onları ait oldukları milli cepheye vatan toprağına odaklanmalarını tavsiye edecek aklı selim yazarları hiç yok.

Milli gelenek ve tarihimizin her şeyin üstünde olduğunu, Anadolu toprağının her türlü ideolojinin üstünde ‘kutsal’ olduğunu onlara söyleyecek hiç kimseleri yok.

Çağrımdır, bugünden tezi yok, imkansız olsa da, bir sonraki kuşağa, Atlantikçilik değil iktidar hevesi değil kendi ülkesini merkeze alan Avrasyacılığı bir şekilde öğretebilmeliyiz.

İslamcılar’ı Avrasyacılığa zorlayan meclisimize batının bombaları düşmesi ve ümmetlerine en yakın gördüklerinin İsrail’le işbirliği içinde olmaları.

Şüphesiz Rus Milliyetçiliğinin ideolojisi Avrasyacılık değil, ulusal bağımsız varlığımızı koruyacak bölgemizle entegre bir Avrasyacılık.

Asıl sorun, ülkemiz akademisi henüz kendisini merkeze koyan Avrasyacılığı tartışmadı, ufuk açmadı, alternatif yollar göstermedi.

Ve maalesef bu dar boğazdan geçerken en temel insan hakları ve hukuk değerlerini elden asla düşürmeden yapabilecek saygıdeğer bilim adamlarını ve kamuoyu önderlerini bu tartışmaya henüz dahil edemedi.

Maalesef ne Batı karşıtı ne Rus karşıtı ne Arap karşıtı ve asla refleksif olmayan bir tartışma açabilmeyi başarabilmiş değiliz.

Oysa sahte liberal ve ümmetçi siyasi çetelerden kurtulmanın ilk yolu, hayal kırıklığı yaşayan gençliğimize ‘özgüven’ aşılamaktır.

Ümmet denilen İslam milletleri arasında çok büyük infilaki bir tehlikenin ve tehdidin arefesindeyiz, komşularımızla tarihi ve kültürel dostluk içinde milli ve ulusal varlığımızı inşa edici metinlere-yazılara-makalelere bugünlerde ihtiyacımız acildir.

Başta tarımdan madene üretime milli değerleri seferberliğe dönüştürecek canlandırıcı bir tartışma ülkemiz için artık hayati önemdedir.

Batı uygarlığının evrensel hukuk ve insan hakları değerlerine asla karşı değiliz ancak emperyalist batının saldırılarından ülkemizi korumak gittikçe imkansızlaşmaktadır, dinimize geleneklerimize kutsal mekanlarımıza tarihi dostluklarımıza asla karşı değiliz, ancak dini oyuncak yapmış petrol zengini Araplar’ın para yatırım ve kumpas dolu kıskacı altında belirsizliğe doğru sürüklenmekteyiz.

Hepimizin varlığı ve ulusumuzun bekası için bulacağımız tek yol ‘ulusumuza’ giden yoldur, eski ideolojik hastalıklardan kurtulup, romantik uyuşturucu sloganlardan silkinip, elimizde toprağımızda ne varsa hem siyaseten hem ekonomik olarak bölüşecek bağımsız yerli ve milli bir ülkü’yü artık hayatımızın en önüne ilk sırasına koymak zorundayız.

Ülkemizin, sahte ve hain liberaller ve vahşi selefi çılgınlığının yıkımından hızla kurtulacak gücü vardır, ülkemizin petrolü yok ama coğrafik neşesi ve genç insan enerjisi ve Anadolu hümanizminin kardeşleyici kültürü çok derin ve devasa boyutlardadır.

Nihat Genç

Odatv.com

ümmet Arda turan Katar ABD arşiv