Unutacak mıyız bunları

Soner Yalçın yazdı: Maskelerini çıkarıp cinayeti görmelidirler artık… Sadece görmeleri yetmez. İtirafçı olmaları gerekir… Yoksa, suç ortaklıkları baki/kalıcı demek ki…

Maurice Halbwachs (1887-1945)…

Kolektif hafıza kavramını geliştiren Fransız Marksist sosyolog. (Paris'te Naziler tarafından tutuklandı; Buchenwald toplama kampında öldü.)

Psikoloji-sosyoloji alanında çalışmalar yaptı, kitaplar yazdı. “Kolektif Bellek”, “Hafızanın Toplumsal Çerçeveleri” gibi kitaplar yazdı.

Şunu dedi:

-Sadece bireysel hafıza değil, aynı zamanda grup hafızası da vardır…

-Bireyin geçmişi anlaması, bu grup bilinciyle güçlü şekilde bağlantılıdır.

-Her grubun kendi kolektif hafızası vardır ve kolektif hafıza diğer grupların kolektif hafızasını etkileme yönünde çabalar…

-Anmaların, anıtların, ritüellerin, ödüllerin bu kolektif hafızayla bağı bulunmaktadır…

Halbwachs, güvenilirlik söz konusu olduğunda hafızanın ve tarihin birbirine zıt olduğunu ileri sürdü…

Yazıma bu girişi yap¬manın nedeni AKP iktidarının “yeni hafıza/ bellek” oluşturma çabası-girişimleri değil… Hrant Dink'i yazmak istiyorum:

Dink davasının mahkeme kararı üzerinde niçin pek durulmadı?

-Davanın sanığı Zekeriya Öz'ün savcılık odasından hiç ayrılmayan avukatları unutacak mıyız?

-Davanın sanıkları Ekrem Dumanlı'dan, Adem Yavuz Arslan'a FETÖ gazetecilerini televizyona çıkarıp cinayeti karartanları unutacak mıyız?

-Davanın sanıkları Ali Fuat Yılmazer'den Ramazan Akyürek'e FETÖ polis şeflerinin Dink suikastı ile Ergenekon sanıkları arasında sözde bağlantıları gösteren “Dink Suikastı Şeması” yalanı gibi sızdırmalarını haber-manşet yapanları, bu uyduruk şemayla suç duyurusunda bulunan avukatları unutacak mıyız?

-FETÖ gölgesindeki isimlere Hrant Dink Ödülü verilmesini unutacak mıyız?

Kısa süreli bellek sahibi sanmasınlar bizi; hiç unutturmayacağız!

GERÇEĞİ YAZDIK

Bu köşede defalarca yazdım…

Odatv yazdı…

Sözcü gazetesi yazdı…

Bir avuç gazeteci yazdı…

Her gerçeği yazdığımızda “ulusal faşistler” denilerek hedef yaptılar. Silivri Cezaevi'ne atılmamızı sağladılar.

Peki… Bu dönemin hesabını sadece üç-beş FETÖ elemanı mı verecek? Ya bu örtülü psikolojik faaliyetlerin gönüllü kalemşorları? Onlardan hesap sorulmayacak mı?

Hrant'ın Arkadaşları” pankartını yüzlerine maske yapanlar o dönem büyük yanılgıya neden imza attı? Niçin hedeflerinde hep hayali Ergenekon vardı? FETÖ yalanlarından niye hiç kuşkulanmadılar? Bu algı cinayetine nasıl ortak oldular?

Hrant Dink'in, FETÖ tarafından bilerek-isteyerek öldürüldüğü tamamen ortaya çıkmasına rağmen, bu liboş çevrelerin bugün hâlâ tek kelime özeleştiri yapmamalarını nasıl değerlendirmek gerekiyor? Bu derin ilişkinin-ittifakın çimentosu nedir? CIA mı?

Evet, biz yazdık. Ama gerçek azmettiriciler-planlayıcılar, kafalarındaki şablona uymadığı için kabul etmediler. Gettolarında kendileri yazıp kendileri inandı. FETÖ ile işbirliğiyle toplumsal hafıza oluşturmaya çabaladılar…

Oysa… Hrant Dink ölümüne giden süreci gördü. Ölümünden kısa süre önce kaleme aldığı yazısında, “Ve işte yine uçurumun kıyısındayım. Peşimde tekrar birileri vardı. Onları seziyordum” dedi.

“Hrant'ın Arkadaşları” inatla anlamak istemiyor; ağızlarında hala FETÖ yok!

Maskelerini çıkarıp cinayeti görmelidirler artık… Sadece görmeleri yetmez. İtirafçı olmaları gerekir…

Yoksa, suç ortaklıkları baki/kalıcı demek ki…

BİR AVUÇTUK

Kendi arkadaşlarımızı bile ikna edemedik!

Şöyle:

Ogün Samast, Dink cinayetinden 36 saat sonra, 20 Ocak 2007 tarihinde saat 23.00'te Samsun Otobüs Terminali'nde yakalandı. Samsun Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. 17 yaşındaydı ve çocuk şubesine götürülmesi gerekirken terörle mücadele şubesi çay ocağına götürüldü…

Eline Türk Bayrağı verildi, duvarda asılı olan Atatürk'ün “Vatan toprağı kutsaldır. Kaderine terk edilemez” sözünün basılı olduğu bayrağın önünde fotoğraf ve video çekimi yapıldı. Görüntü alanlar Atatürk'ün sözlerinin tam okunması için Samast'ın yerini değiştirdi…

Samast'a özel olarak “Dink'i Türklüğe hakaret ettiği için öldürdüm” sözü ettirildi.

Fotoğrafın çekildiği yerin jandarma karakolu olduğu yalanı yazıldı.

Bunlar o zamanın ruhuna uygundu; hedef Ergenekon idi…

FETÖ savcısı Zekeriya Öz düğmeye bastı.

Ah ne acı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bu haberi yapanlara “En İyi Haber Ödülü” verdi!

Bu video ve fotoğrafın basına nasıl sızdırıldığını ayrıntılı yazdım. Kimi meslektaşlarım gönül koydu…

Hrant Dink cinayetinin izini bir avuç bizler sürdük. Her engele rağmen ısrarla hakikati yazdık.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.

Odatv.com

soner yalçın arşiv