Umutsuzluğa kapılanlara Silivri’yi hatırlatmak istiyorum

Nurzen Amuran sordu, CHP PM Üyesi Mehmet Ali Çelebi yanıtladı

Nurzen Amuran: Sayın Çelebi sizinle "Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" da yapılan son değişikliklerden sonra, daha da önem kazanan seçim güvenliği ve sandık güvenliğini konuşacağız. Ama daha önce, kurulan kumpaslarla yıllarca cezaevinde kalmanıza yol açan FETÖ ile ilgili son gelişmeleri konuşalım. Onların “adil yargılanmasını” istemiştiniz. Bugün AKP’li milletvekillerinin bile, dile getirdiği bazı şaibeler var. Bir zamanlar iktidar partisinde çalışanların yargıç atanması gündeme düştü. Böylesine söylentiler FETÖ’nün işine yaramaz mı?

Mehmet Ali Çelebi: AKP’nin kendi milletvekillerinin dahi FETÖ borsasından söz ettiği bir ortamda, sürecin adalete ve hakkaniyete uygun götürüldüğünü söylemek akıl tutulması olur. Zenginler başka türlü, fakirler başka türlü yargılanıyor; gizli tanıklık, itirafçılık müessesi bile zenginlik-fakirlik üzerinden işletiliyor… Adalet sisteminin baştan sona büyük bir çöküş içerisinde olduğunu, yargının tümüyle siyasallaştığını Türk Milleti de tasdik ediyor. Bu tespitin sağlamasını bizler Adalet Yürüyüşü'ne her kesimden katılan insanlarla birlikte zaten yapmıştık. AKP il-ilçe başkanlarının savcı-yargıç yapılması bunun en somut örneklerinden birisi.

Her şeyden önce FETÖ'nün siyasi ayağına, siyasi ortaklarına dokunulmadı; o yüzden bütünlüklü bir yargılama ve hesap verme sürecinden bahsetmek zor. Büyük resmin, "puzzle"ın parçaları yerine oturmuyor, daha doğrusu kasten oturtulmuyor. Puslu, çarpık ve eksik bir görüntü var.

Bizler, yargılamaların hakkaniyete uygun götürülmesini, evrensel hukuktan sapılmamasını istiyoruz. Suçlunun cezası, masumun da masumiyeti bir an önce, geç olmadan tespit edilmeli, ancak o zaman adalet gerçekten tecelli eder. Görüyoruz ki, kimi erlerin ve askeri öğrencilerin, düşük rütbeli askerlerin müebbetle cezalandırılması, hala tutuklu olmaları toplum vicdanını yaralıyor.

ORDUNUN GELENEKLERİYLE VE GENLERİYLE OYNANMASI KİMSEYE YARAR SAĞLAMAYACAK

Amuran: FETÖ yapılanmasıyla mücadelede, amacı aşan kararlar ve uygulamalar var mı? Sözgelimi ordudaki yapısal değişimler ve askeri okulların kapatılması askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığı'na devredilmesi, yerinde önlemler mi?

Çelebi: Ordunun geleneksel hayat damarları kesilmiştir; askeri liselerin kapatılması da, askeri hastanelerin devri de yanlış ve yersiz kararlardır. Şu an sahada, çatışma alanında askeri hekim sıkıntısı yaşandığını hepimiz biliyoruz. Bunları zaman geçtikçe çok daha iyi göreceğiz; ordunun gelenekleriyle ve genleriyle oynanması kimseye yarar sağlamayacak. Aynı şekilde Harp Okulları’nın yeni yapısı da, "Ordu"daki emir komuta bütünlüğünün parçalanması da, TSK’nın tarihsel gücüne ve vizyonuna sekte vurmuştur.

Amuran: 2015 yılının ilk aylarında siyasete girmeye karar vermiştiniz. “Mustafa Kemal'in askeri olmak bir üniforma meselesi değil, özünde bir ruh meselesidir. O ruhla ve o ruha daha fazla ruh katmak için aktif siyasi mücadeleye girme kararı almış bulunuyorum” demiştiniz. Aradan 3 yıl geçti. Şu anda CHP parti meclisi üyesisiniz. O ruhu aktif siyasette hissettiniz mi yoksa halkın arasına katıldığınız zaman mı o ruhu yakalıyorsunuz?

Çelebi: Her zaman halkın arasında olmak, pazarlarda dolaşmak, kahvelerde sohbet etmek, sokaklarda yürümek, meydanlarda buluşmak, insanlara doğrudan sarılmak, onlarla yüz yüze gelmek benim tercihim. Necip halkımız insana gerçek bir zindelik ve güç veriyor. Açık havaları seviyorum.

Bugün bizim görevimiz siyasetin köhnemiş yapıları, işlevini yitirmiş koridorları, bozulmuş tutum ve davranış kalıpları yerine halkın yanında olmayı başarmaktır. Kendi şahsi yolculuğumda halkla birlikte yürüyerek siyaseti dönüştürmenin bugün gerçek vatanseverlik olduğunu deneyimliyorum. Siyaseti temiz havayla, halkın çıkar gözetmezliğiyle ve samimiyetiyle, insanların gülen ve güvenen gözleriyle buluşturmanın asıl sorumluluk olduğunu kavrıyorum. Yeni bir siyasi kültürün, halkçı bir tutum ve davranış ahlakının tohumlarını atmak zorundayız.

BUGÜN DİNAMİZM SİYASET ÇEVRELERİNDE DEĞİL HALKTADIR GENÇLERDEDİR

Amuran: Hedeflerinizi belirtirken şu senteziniz de önemliydi: “Batı'nın muasır medeniyetini ve eleştirel düşüncesini, Anadolu'nun kadim hoşgörüsü ve devrimci bilgeliğiyle kaynaştırmış ve yeniden biçimlendirmiş olarak yola çıkıyoruz” demiştiniz. Bu dinamizmin yeniden oluşmasında siyasetin dinamizmi yeterli mi? Yetersiz ise neden niçin?

Çelebi: Bugün sadece Türkiye’de değil, tüm gelişmiş ülkelerde halk kendi pratikleriyle ve eylemleriyle siyasetin önüne geçmiştir. Bugün dinamizm siyaset çevrelerinde değil halktadır, gençlerdedir. Siyaset de bu dinamizmin er geç etkisi altına girecek ve dönüşmek zorunda kalacaktır; mesele yıkılıp gitmeden önce bu dinamizm ile siyaset arasında yenilikçi, hem yerel hem evrensel köprüler kurabilmektir. Teknolojiyi, eleştirel düşünceyi toplumumuzun, Anadolu’muzun engin ve kadim duygu okyanusu ile buluşturan dinamik ve yaratıcı siyaset tarzları, akıl yolları gerek bize.

Bugün kendi güç ilişkilerine, makam ve mevki siyasetlerine, dar çevrelerin ihtiraslarına sıkışmış siyaset ne kalbe ne akla sesleniyor. Bunu görmeden siyaset yapmak boşa kürek çekmek ve kaçınılmaz sonu geciktirmeye çalışmaktan ibaret olur. Oysa makul olan çağı ve akışı, yerel-evrenselliği anlamaya çalışmak. Yerel-evrensel siyasetler, akıl-kalp yolları icat etmek.

Amuran: Sayın Sabih Kanadoğlu geçtiğimiz haftalarda yaptığımız bir söyleşi de ittifakı sağlayan son düzenlemeler için, "İktidar partisi yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi için gerekli %50+1’i bulması yönünden gerekli desteği, muhalefet partisi ise %10 seçim barajından kurtulmayı hedefledi" demişti. %10 seçim barajı belli bir seviyeye düşürülseydi yönetimde istikrar temsilde adalet sağlanamaz mıydı, siz bu düzenlemeler için ne düşünüyorsunuz?

Çelebi: Cumhur ittifakı bir çaresizliğin, bir zayıflığın belirtisidir. Her şeyin sahibi olduğunu sanan güç sarhoşları güç devşirme yolları aramaya devam ediyorlar ve aslında kontrolü kaybettiklerini açık ediyorlar. Uyuşukluk ve his kaybı başladı bile. Türkiye bu iktidara dersini verecek enerjiyi ve birikimi topluyor, Türkiye bu iktidardan büyük bir ülke. Deneyimleriyle bu iktidarı sandıkta alaşağı edecek.

Son seçim düzenlemeleri de aynı şekilde iktidardan gideceğini anlayan iktidar düzeneğinin başvurduğu bir kurnazlıktan başka bir şey değildir. Kanunsuzluk kanun, hilecilik meşru yol haline getirilmiştir.

Yeni sistemde baraja gerek olmayacağını iddia ettikten sonra barajı aynen korumaları da bu çaresizliğin ve gidiciliğin bir başka alametidir.

Amuran: Sandık güvenliğini sağlamak için “Sandık Gücü” adıyla 1 milyon müşahitle seçime girmeyi düşünüyorsunuz. Gerçi medyada bazı açıklamalarınıza yer verildi ama duymayan bilmeyen okurlarımıza yeniden bilgi verelim: sandık gücü portalı sitesinden üyelik alınacak, bu üyelik nasıl olacak, müşahit olabilmek için koşullar ne olacak nasıl bir prosedür izleyeceksiniz?

Çelebi: Sandık Gücü, meşru ve doğru seçim sonuçlarının güvencesi olacak 1 milyon kişilik eğitimli müşahit (gözlemci) yaratmayı hedefleyen, partilerüstü bir gönüllülük projesidir. Sandikgucu.com adresinden üye olunmakta, sadece 30 dakika uzaktan eğitim alınmakta ve sınava girilmektedir. Seçim günü gerekli her türlü doküman siteden indirilebilmektedir.

SİSTEM İŞLEYİŞİ:

1- SİSTEM ÜYELİĞİ

Gönüllüler sisteme üye olurken il/ilçe/mahalle bazında görev almak istedikleri yeri (kendi ikamet bölgelerini) seçeceklerdir.

2- EĞİTİM

Gönüllüler uzaktan eğitim altyapısıyla zamandan ve mekandan bağımsız olarak istedikleri yerde istedikleri vakitte sadece 30 dakika ayırarak internet üzerinden eğitim videolarını izleyecek, eğitim dokümanlarına anlık ulaşabilecek, seçimde kullanacağı dokümanları(şikayet ve itiraz dilekçeleri, el broşürü vb.) indirebileceklerdir.

3- SINAV

Gönüllüler eğitim sonrası aynı portal üzerinde sınava girecekler ve sınavdan geçip başarılı olanlar sertifikalarını sistem üzerinden seçim dönemine yakın bir zaman diliminde alacaklardır.

4- GÖREV YERİ BELİRLEME

Başarılı olup sınavı geçen gönüllülerle çağrı merkezi irtibat kuracak mahalle bazında görev yeri belirlenecektir. Başarılı olup sınavı geçenlerden üye olurken, “Türkiye’nin her yerinde kendi imkanlarımla görev alırım” seçeneğini işaretleyen gönüllüler, çağrı merkezi üzerinden kritik mahallelere yönlendirileceklerdir.

5- YÜZ YÜZE GÖRÜŞME

Başarılı olan ve mahalle bazında görev yeri belirlenen gönüllüler ile yüzyüze görüşmeler yapılacak, koordinasyon toplantıları icra edilecektir.

6- MÜŞAHİT OLMA BAŞVURUSU

Gönüllüler seçim zamanı geldiğinde istedikleri partiye müşahit olmak üzere başvurularını kendileri yapacaklardır.

Portala son eklediğimiz özelliklerle gönüllü avukatlar, yurtdışı gönüllüleri de tespit edilecektir.

Amuran: Bu çalışmayı partiler üstü sürdürmek istiyorsunuz. Bu nedenle ittifak dışında kalan diğer siyasi partilerle bu anlamda ittifak yapılması ve kitle örgütleriyle, daha önce seçim güvenliğini sağlamak amacıyla örgütlenmiş oluşumlarla işbirliği ortamı sağlanması, bu konuda çalışan bilim adamlarına da başvurulması gerekmez mi?

Çelebi: Haklısınız, aklın yolu bir. Geçmişte ve şu anda seçim güvenliği üzerinde çalışmış, Oy ve Ötesi, Hayır ve Ötesi, Sensiz Olmaz hareketi de dahil olmak üzere tüm çevrelerle dirsek temasındayız; sürekli olarak fikir alışverişi içerisindeyiz. Onların deneyimlerini, önerilerini önemsiyoruz ve projeye yansıtıyoruz. Sivil toplumun ve bilim insanlarının birikiminden son noktaya kadar yararlanacağız.

Amuran: Önemli olan sandıklarda gözlemci bulmanın zor olduğu Doğu ve güneydoğudaki bölgelere gidilmesi... Seçim için CHP hazine yardımı alacak... Gidecek müşahitlere para desteği verilmesi katılımı artırır deniliyor. Bu konuda bir vaadiniz olacak mı?

Çelebi: Evet, kritik sandıklar için kritik görevlendirmelerimiz olacak; başka bölgelerden oralara takviye görevlendirmelerimiz olacak. Sandık Gücü projesinin temel amaçlarından birisi de o bölgeleri nitelikli insanlarımızla doldurmak. İşin lojistiği ve kapsamı üzerinde çalışmalarımız sürüyor, her türden öneriyi de elbette değerlendiriyoruz. Somut ve sonuç alıcı bir noktaya varacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

İNANÇLI BİR HALKIN VE DOĞRU UYGULANMIŞ BİR FİKRİN ÖNÜNDE KİMSE AMA KİMSE DURAMAZ

Amuran: Ancak daha önceki seçimlerde bazı sandıklar blok tercih çıkardı. Sizin de dile getirdiğiniz gibi CHP’nin Türkiye genelinde hiç oy alamadığı 20 bin sandık olduğu söyleniyor. Bazı milletvekillerimizden duyduğumuza göre bölgelerin kamu sorumluları, muhtarları ve seçim bölgesinin lider konumlarında olanları çağırarak iktidar lehine baskı uyguladıkları anlatıldı. Burada nasıl bir önlem alınabilir ki?

Çelebi: Bütün önlemlerimizi şimdiden açıklamamak stratejimizin bir gereği. Her türden senaryo üstünde incelikle ve detaylı bir şekilde çalışıyoruz. Size şu kadarını söyleyebilirim; bunu da önleyeceğiz, halka baskı yapanlara, o iktidar yardakçılarına, kraldan çok kralcılık yapanlara küçük sürprizler hazırlıyoruz. İnançlı bir halkın ve doğru uygulanmış bir fikrin önünde kimse ama kimse duramaz.

Amuran: Şu anda hayatta olmayanların seçmen olarak yazılması ciddi bir iddia. “Yeni düzenlemelerle hile yapılma koşulları kolaylaştı” deniliyor. Bu durumda, seçmenle yüz yüze görüşme yaparak halkın aydınlatılması uyarılması gerekir değil mi?

Çelebi : 1 Milyon Kişilik Gönüllü Gözlemci’den oluşacak Sandık Gücü ile amacımız, sandıkları “şu andan itibaren” korumak. Şu andan itibaren seçim gününe kadar yapılacak çok iş var. Seçmen listelerinin birebir, halkla birlikte, sahada kontrolü çok önemli bir konu. Ölülere, sahte seçmenlere, sahte ikametlere geçit vermemek üzere sistemimizi ve stratejimizi hazırlıyoruz. Şu anki aşamada önceliğimiz 1 milyon gönüllüyü bulmak ve onların eğitimlerini vermek; ardından ikametleri teker teker kontrol edeceğiz ve gerekli itirazları yapacağız. Kamuoyu ile de sürekli denetimlerimizi paylaşacağız. İrade gaspçılarına, oy hırsızlarına geçit vermeyeceğiz.

BİZLER ZOR OLANI YAPMAKLA YÜKÜMLÜYÜZ

Amuran: Halkımızda bir güven bunalımı başladı. Siyasete güvenmiyor, adalete güvenmiyor kurumlara güvenini yitirmiş, geleceğine güvenle bakamıyor. Sandığa gitmemeyi düşünenler var. Oysa bu seçimler Türkiye’nin geleceğini etkileyecek. İttifaka katılmayan diğer partilerle belli konularda güçbirliği, seçim heyecanını yeniden sağlayabilir mi?

Çelebi: Çok doğru bir gözlem, bir yılgınlıktır, bir umutsuzluktur almış başını gidiyor. Kendi adıma ben 16 Nisan’da halkın duygularına tercüman olamadık diyorum ve öz-eleştiri getiriyorum. Halka değil dönüp kendimize bakacağız diyorum, bu halk bize neden güvenmiyor, neden umutsuz sorularını kendimize, siyaset kurumuna soracağız! Muhalefet olarak özeleştiri yapıp, bu nedenleri düzgün bir şekilde tespit ettikten sonra somut bir yol haritası ortaya koymak, halka bu haritayı duyurmak ve halkla birlikte hareket etmek durumundayız. Halka güven ve heyecan veremiyorsak, umut ve kararlılık aşılayamıyorsak siyaset yapmanın ne anlamı kalıyor?

Boykot masada bir seçenek olarak yer alabilir ama ben bunun kolaya kaçmak olduğu fikrindeyim, bizler zor olanı yapmakla yükümlüyüz, sandıkları şimdiden korumaya başlamakla, sandıkları seçim günü canımız pahasına korumakla ve meşru olmayacak bir seçim sonucu karşısında yapacaklarımızı ve tavrımızı şimdiden açıklamakla yükümlüyüz. Heyecanı ve inancı önce kendi içimizde yaratmak durumundayız, diğer partileri, oluşumları bu heyecan, bu inanç ve azimle kendimize elbette çekebiliriz. Sandık güvenliğinde işbirliği olur, başka konular olur… Durduğumuz yerde sağlam durmak ilk ilkemiz olmalı diye düşünüyorum.

Umutsuzluğa kapılanlara Silivri’yi hatırlatmak istiyorum, bizler elbette ders çıkaracağız, özeleştiri yapacağız ama umutsuzluğa kapılmayı da asla doğru bulmuyorum. Bu umutsuzluğun esasında iktidarın içimizdeki virüsü ve iktidarın en büyük umudu olduğunu unutmayalım: Silivri’de zifiri karanlık bir mahkeme salonunda, ses ve ışık geçirmez bir zulüm salonunda, kimseciklerden çıt çıkmazken bizler FETÖ’ye boyun eğmedik ve onlara bizi “Mustafa Kemal düşüncesinin takipçisi olma suçundan, Cumhuriyet devrimlerinin en kararlı takipçisi olma suçundan ıslah edemeyeceksiniz” dedik.

Topların tüfeklerin arasında kurulan Cumhuriyet’in, Atatürk’ün evlatlarıyız, yılgınlığı ve umutsuzluğu reddediyorum; aralıksız çalışmayı, bir araya gelmeyi ve akıl ve yürek birlikteliğini oluşturmayı öneriyorum. Bu karanlığın üstesinden gelmek bir vatan görevidir. Yapacağız, edeceğiz diyen bir siyasi kültürden, hamasetten, iş beğenmezlikten, uzaktan eleştirmekten çok çektik; bizler yaptık, yapıyoruz, “şu an” daha fazlasını inşa ediyoruz diyen, taşın altına bedenini ve ruhunu koyan, “hemen şimdi” akılla hareket eden, stratejisiyle davasına hizmet eden eylem insanları olacağız. “Şu an” ve “hemen şimdi” harekete geçen, geleceği kuran, onu elleriyle, emekleriyle, akıllarıyla inşa eden dava insanları olacağız. Siyasi pr’mış, makammış, mevkiiymiş, çok konuşmakmış, çıkar, ihale peşinde koşmakmış, adam kayırmacılıkmış… bunları değil ülkenin evlatlarını ve Cumhuriyet’in çıkarlarını korumaya ant içmiş tutumları, tavırları, eylemleri takip edeceğiz. Namuslu ve onurlu olacağız.

DEMOKRASİ SEÇİMLERDEN SİYASETTEN İBARET BİR ŞEY DEĞİLDİR

Amuran: Daha özgürlükçü bir demokrasi arzusuyla aktif siyasete girdiğinizi söylediniz.. Bu hedefin gerçekleşmesi için önce demokratik bir siyasi partiler yasasına ihtiyaç yok mu ve seçim sistemlerinde değişiklik yapılması gerekmez mi? Siyasi partilerde parti disiplininin sınırları genişlerken parti için özgürlükler sınırlanıyor. Ne dersiniz? Bu soruyu genel olarak soruyorum.

Çelebi: Sadece siyasette değil toplumun her alanında, eğitimde, adalette, ulaşımda, insan haklarında, adil gelir dağılımında, ifade hürriyetinde bir özgürlük ve demokrasi krizi ile karşı karşıyayız. Gündelik hayat bize manzarayı sunuyor; verileri sağlıyor, somut koşulları, zorlukları ve açmazları açıklıyor. Gündelik hayattan hareket etmek esas olmalı. Bu somut koşullara uygun, akılcı ve orta-uzun dönemli, ekonomi ve bilim tabanlı stratejiler oluşturmalıyız. Sadece baştan aşağı değil de yatay olarak da yayılan demokrasi kültürünü geliştirecek reformlar, zihniyet atılımları, bilimsel ve kültürel oluşumlar şart. Demokrasi seçimlerden, siyasetten ibaret bir şey değildir; hatayı orada yapıyoruz belki de: demokrasi kültürel, sanatsal, felsefi, hukuksal, bilimsel ve çevresel alanların da kendi içinde belli bir özgürlük taşımasıdır. Bugün her şeye siyaset yön ve görev biçiyor, demokrasi bu şekilde başından sakatlanmış oluyor zaten… Türkiye’deki manzara da bu değil mi, siyasetin mevcut görüntüsü özgür hayatın önündeki en büyük engel değil mi?

Amuran: Cumhurbaşkanlığı seçiminde ön koşul olarak Parlamenter sistemi destekleyen nasıl bir cumhurbaşkanı adayı olmalı, nasıl bir porte çizersiniz?

Çelebi: Hayır’ın namusunu ve erdemini, Cumhuriyet devrimlerini koruyacak ve daha da üstüne koyacak bir aday profili var zihnimde. Ve elbette, geçmişteki hatalara bir daha asla düşmeden, CHP’nin tabanıyla, seçmeniyle, örgütüyle pozitif bir sinerji yaratacak ve dalga dalga yayılan bir halk hareketi oluşturacak bir aday olması geçiyor gönlümden.

Amuran: Demokrasiye katkıda bulunacak bir yol haritası çizdiniz. Türk siyaseti önemli bir sınavın eşiğinde. Seçim güvenliği sadece bir seçimi değil aynı zamanda demokrasinin güvenliğini ülkenin geleceğini de belirleyecek. Çok teşekkür ederiz.

Çelebi: Ben teşekkür ederim...

Nurzen Amuran

Odatv.com

Nurzen Amuran odatv arşiv