CÜNEYT ÜLSEVER: TURNUSOL KAĞIDI OLARAK BİR CENAZE TÖRENİ

Geçen hafta Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve kardeşleri annelerini kaybettiler. Haberi duyduğum anda gözümün önüne yıllarca önce kaybettiğim annem...

Geçen hafta Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve kardeşleri annelerini kaybettiler. Haberi duyduğum anda gözümün önüne yıllarca önce kaybettiğim annem geldi. Annem oldukça erken bir yaşta ölmüştü (58). İnsanım, aklımdan Erdoğan’ın daha şanslı olduğu geçti.O annesini 80’li yaşlarının sonuna kadar görebilmişti, bana nasip olmadı. Sonra, kendimden utandım. Aklıma ölüm karşısında insanın duygularını belki de en iyi anlatan şu dizi geldi: “Her ölüm erken ölümdür!” (Cemal Süreyya).

Recep Tayyip Erdoğan ve kardeşlerinin duygularını bir nebze olsun hissettim. Rahmetliye rahmet, geride kalanlarına sabır diledim!

Ancak, ölüm sonrası Türkiye’de yaşananlar Türk medyası ve Türk iş hayatı açısından beni alt-üst etti.

“Bir acı günden bu kadar da yalakalık vesilesi çıkarılabilir mi?” diye sormadan edemedim.

Hemen belirteyim, bu yazıda eleştiri konusu olan katiyen Başbakan ve acılı ailesi değildir. Onları elem ve hüzünleri ile baş başa bırakıyorum.

Ben sadece toplumun bir cenaze karşısında verdiği ve esasında ölüyü ve ailesini düşünen değil, kendisine “yaranma payesi” çıkaran samimiyetsiz tepkiyi eleştirmek istiyorum.

Gözlemim şu basit cümlede gizli:

Bazılarımız ne hale gelmiş!

***

Cenaze sahibinin acısını karınca kararınca da olsa paylaşmak sadece insanlıktır. Ayrıca, Başbakan’ın annesinin kaybı muhakkak ki haberdir.

Ancak...

Cenaze törenini her birinin camiye ve mezarlığa getirdiği bilmem kaç kamera ile bir sürü televizyon kanalının saatlerce ama saatlerce naklen yayınlamasını, 50 dakikalık akşam haberlerinin iki-üç gün üst üste 20-25 dakikasını cenaze ile ilgili ayrıntılara ayırmasını, koskoca şirketlerin patronlarının adını, amblem ve logolarını gözümüze sokarak üç gün boyunca gazetelerde toplam 8-10 sayfa tutan taziye ilanları vermelerini, hele hele bazı şirketlerin üç gazetede birden, ürün lansmanı yapar gibi, açıkça reklam yapmalarını, bazı kamu kuruluşlarının yüzsüzce bizlerin parası ile ilan işine girişmesini, ilanlarda cenaze sahibi olarak sadece “başbakanımız”ın hatırlanıp, acılı diğer kardeşlerin ve aile fertlerinin unutulmuş olmasını şaşkınlık ve hicap duygusu ile izledim.

Pes vallahi demekten kendimi alamadım!

Kaldı ki, Anadolu insanı Tenzile Ana ne kadar mütevazı bir insanmış ki, 1994’de bir gazetede çıkan söyleşisi dışında kendisini hiç ön plana çıkarmamış.

***

Aynı hafta dünyada iki olay daha oldu:

1)Çeçen Lideri Ramzan Kadirov 35.yaş gününü kutladı.

2)Steve Jobs da vefat etti.

***

Görmemişlik dizinden akan çakma Çeçen Başkanı’nın yaptığı şaaşalı kutlama gazetelerimizde haklı olarak alay konusu oldu. Günlerce harcanan paralar ve katılan konuklar ile dalga geçildi.

Başbakan’ın cenazesi kaça mal oldu, bilemem ama Kadirov’un yaş günü kutlaması ile alay eden gazeteler bu sefer cenazeyi kendileri şaaşa ile günlerce verdiler, cenazeye kimlerin katıldığı gazete sayfalarına itina ile not edildi.

***

Öte yanda, Başbakan’ın rahmetli annesinin dünyaya ayar veren bir oğul yetiştirdiği bazı kişilerce ilan edilirken bir kısmımız bu sözleri iztihza ile karşıladık ama Steve Jobs’un 21. yüzyılda dünyaya şekil veren dahilerden birisi olduğu konusunda hepimiz hemfikir olduk.

Hemen hatırlatayım, Steve Jobs’un annesi değil, kendisi vefat etti.

Steve Jobs’un ölümünün ardından bazı liderler ve 21. Yüzyıla şekil veren diğer dahiler onu yad eden kısa demeçler verdiler ama cenazesi ne zaman kalktı göremedik, nereden kalktı bilemedik.

Ailesi ve ölümünden önce bizzat rahmetlinin kendisi sade bir tören istemiş!

Cenazeye ne bir siyasi, ne bir medya mensubu, ne bir iş adamı katılamadı, televizyonları bırakın, foto muhabirleri bile cenazeden bir kare olsun resim aktaramadılar. Amerikan gazetelerinde taziye ilanları çıkmadı!

***

Bir yanda telefon dinlemelerine, diğer yanda sahte iddialara, yalan haberlere, içerideki komutan sayısının dışarıdakinden fazla olmasına, tutuklu gazetecilerin ve parasız eğitim isteyen çocukların terörist addedilmesine, her an birinin içeri alınma ihtimalinin yüksekliğine, yılların mukeddasatçısı-komünist düşmanı polis müdürünün komünist faaliyetten tutuklanmasına alışmamız ısrarla isteniyor.

Diğer yanda, her gün Başbakan’a yağ-bal çeken eski bir Bakan’ın köşe yazarı telakki edilmesi isteniyor, gazeteci hanımefendi utanmadan ve sıkılmadan Adalet Bakanlığı’nın eline sıkıştırdığı yazıları kendi düşüncesi gibi yazıyor, kadın-erkek genç gazeteciler ekranlarda böğürmeyi fikir üretimi olarak yutturmaya çalışıyor, bazıları ise daha ileri giderek ellerine tutuşturulan belgelerle muhbirlik yapmayı gazetecilik olarak kakalıyor, kıdemli gazeteciler evlerinde ağırladıkları Evren’den zamanında yanak alamasalar da şimdi ki Başbakan’dan alıyorlar, 28 Şubat’ın asker postalı yalayıcı köşe yazarları şimdi de Başbakan’ın karşında hazır oldalar, hatta bazı iş adamları Başbakan karşısında yerden temenna alırken fıtık olmayı göze alıyorlar...

Bunlara da alışmamız isteniyor!

***

Eski bir Başbakan zamanında yaptığı radikal işlere tepki verenlere “alışırlar, alışırlar!” demişti. Ben ona pekala alışmış ve kendisine zaman zaman kızmama rağmen onu sevmiştim.

Şimdi olanlara ise bir türlü alışamıyorum!

Tam alışmaya niyet ediyorum, bu sefer de karşıma hazin bir cenaze törenini yalakalık yarışına çeviren iş adamları ve medya mensupları çıkıyor!

Dr.Cüneyt Ülsever

Odatv.com

cüneyt ülsever Ramzan Kadirov Steve Jobs arşiv