Türkiye o uyarıyı görmedi mi

Müyesser Yıldız yazdı

26 Kasım'da İstanbul Sancaktepe'de eğitim uçuşu yapan helikopterimiz düştü, 4 askerimiz şehit oldu, 1 askerimiz ağır yaralandı. Yaralı olan askerimizi kazadan 1 ay sonra kaybettiğimizde ise olay çoktan unutulmuş, gündemimizden çıkmıştı.

Dün benzer bir kaza Çekmeköy'de yaşandı. Bu defa 4 şehit verdik. 2.5 ayda aynı bölgede, benzer kazada 9 şehit!..

Başka benzerlikler de var:

Her iki kazada İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, “Helikopterin düşmesine sebep olan olgular ile varsa kusuru bulunan kişilerin tespiti ve haklarında yasal gereğinin yapılması amacıyla soruşturmanın titizlikle yürütüldüğü”nü bildirdi.

Her ikisinde de, “Bilinmeyen bir sebep” açıklaması yapıldı.

Genelkurmay, “Helikopterimiz kaza-kırıma uğramıştır” dedi.

Kaza-kırım ekibinin olay bölgesine giderek inceleme başlattığı ve teknik rapor hazırlanacağı duyuruldu.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın, “Sizi toprağa değil yüreğimize gömdük... Vatan size minnettardır” şeklindeki başsağlığı mesajı bile aynı oldu.

Tek fark, bu defa yayın yasağı getirildi.

Acaba neden?

Sancaktepe kazasıyla ilgili “Taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebep olma” suçlamasıyla soruşturma başlatan Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, Alay Komutanlığı'na şu önemli soruları yöneltmişti:

- Helikopterin envantere girdiği tarihten itibaren tüm bakım, onarım, yaptığı uçuşlara ilişkin belgeler nelerdir?

- Helikopter kaç yaşında?

- Helikopterdeki askerlerin görevleri nelerdir? Helikopterdeki askerlerin resmi görevlendirme emirleri nelerdir?

Bu soruların cevapları verildi mi, görevlendirildiği belirtilen bilirkişiler Sancaktepe ile ilgili hangi sonuca vardı, halen bilmiyoruz.

2010'DAKİ UYARI NEYDİ

Sancaktepe kazası üzerine o günlerde “Uçan tabut” veya “Yaşlı/yaslı helikopter” olarak nitelendirilen bu helikopterlerle ilgili geniş bir araştırma yapmıştım, yazmak maalesef bugüne kaldı.

O araştırma sonucunda ulaştığım bilgiler şöyleydi:

Türkiye, bu 28 taarruz helikopterini iç güvenlik harekatında kullanılmak üzere 1992 yılında ABD'den, “Güney kanat ülkelerine yardım” kapsamında hibe olarak aldı. O vakitler 17 yaşındaydı, bugün 44 yaşında. Keza “Hibe” denilmesine bakmayın, aynen diğer askeri araçlarda olduğu gibi bunların yenileştirilmesi, ömre tabi malzemelerin gövdeye yerleştirilmesi için bir başka Amerikan firmasına helikopter başına ortalama 300 bin Dolar ödendi. Yedek parçalar vs.'nin başka bir program kapsamında satılması da cabası.

Söz konusu helikopterlerin bakım-onarım işlemleri 2003 yılına kadar ABD Ordusu bünyesinde yürütüldü. Ancak ABD, 2003'te bunları envanterinden çıkarma kararı aldı. 2005'te de diğer ülkelere, “Eğer siz kullanmaya devam edecekseniz, 'konfigürasyon yönetimi' için gövde üreticisi Bell ve motor üreticisi Honeywell şirketleri ile anlaşma yapın” dedi.

Burada parantez açıp, iki detay bilgiden söz edelim.

İlki, havacılıkta uçuş ve can güvenliği açısından çok önemli olan “Konfigürasyon yönetimi”nin anlamı; Motor gibi hayati önemi olan bir parça kullanımda kaldığı sürece, motorla ilgili tüm dünyadaki gelişmelerin takibi ile gerektiğinde teknik/servis bültenleri ve emniyet mesajlarının üretici firma tarafından yayınlanarak, kullanıcıların gerekli tedbirleri almaları yönünde uyarılmasıdır.

İkincisi; “Bogus Part- Sahte parça” meselesi. Savunma sanayiinde böyle çok büyük bir sektör ver. Onlar için de önemli olan can değil, rant. Ki, uzmanların anlattığına göre, Türkiye bunu daha o helikopterleri 1992'de envanterine alırken, tespit ediyor. Olay şu; Dikkatli bir teknisyen motorda arıza olduğunu fark ediyor. Üzerinde seri numarası olduğu için ABD Havacılık Sistem Komutanlığı (AVSCOM)'a bildirilip, geçmişi hakkında bilgi isteniyor. AVSCOM, “Biz bu motoru 7 sene önce 1985'te Suudi Arabistan'da HEK'e (Hurda-enkaz-köhne) ayırdık, attık. Sisteme nasıl geri döndüğünü bilmiyoruz, özür dileriz. Yeni motor mu, parasını mı istersiniz?” mealinde bir cevap veriyor. Türkiye, “Elimizde yeterince motor var” diyerek, parasını istiyor, onlar da veriyor.

Devam edelim.

Bell firması, halen tüm kullanıcılara servis verirken, motor üreticisi Honeywell, bu hizmeti bedeli karşılığında yapacağını bildirdi.

Peki Türkiye, bunu kabul etti mi?

TSK'daki klasörlerce yazışmaya rağmen, bu anlaşma yapılmadı. Nedenini bilen yok!..

2000 yılından itibaren, kendisi veya onaylı firmalar tarafından üretilmeyen motor gaz türbin kanatçıklarının neden olduğu helikopter kaza kırımlarını takip edip, motor kullanıcılarını uyarmak ve gerekli tedbirleri almalarını sağlamak amacıyla servis bülteni yayınlayan Honeywell, 2010'da T53 serisi motor kullanan tüm askeri ve sivil helikopterleri kapsayan bir duyuru yapıp, bunu kullanıcılar ile yetkili bakım merkezlerine gönderdi. Duyuru, özetle şöyleydi:

“Firma veya yetki verdiği üreticiler tarafından imal edilmeyen gaz türbin kanatçıklarında ayrılmalar var... Bu ayrılmalar sebebiyle, bültenin yayın tarihine kadar uçuşta 6 kez motor susması olayına rastlandı... Motor susması sonucu meydana gelen kaza-kırımlarda 4 helikopter ağır hasara uğradı... Meydana gelen kaza kırımlardan ikisinde ölüm ve ağır yaralanma meydana geldi...”

Bu tespitlerin ardından da, “Motor kullanıcılarının Bogus Part'lara karşı dikkatli olup, motorlar üzerinde sadece orijinal yedek parçaları kullanmaları, ayrılmalar nedeniyle kaza kırımlara sebep olan gaz türbin kanatçıklarının kontrol edilerek, uygun olmayanların motorlardan sökülüp, uygun olanlar ile değiştirilmesi gerektiği” uyarısı yapıldı.

Ancak uzmanların iddiası o ki; Firmayla anlaşmamız olmadığı için Türkiye'nin bu duyurudan ve uyarıdan haberi olmadı.

MALATYA KAZASININ SEBEBİNİ ÖĞRENDİK Mİ

1 yıl sonra ise 2011'de Malatya kazası yaşandı. Yine bu helikopterlerden birisi kayısı bahçesine düştü, 1 yüzbaşımız şehit oldu.

O kazayla ilgili çok ciddi ve geniş bir araştırma, soruşturma yapıldığını öğrendik. Varılan sonucu ilgililer herhalde biliyordur, ama 8 yıl geçtiği halde milletimiz halen bilmiyor.

Bu bilgi ve olaylardan anlıyoruz ki; “Uçan tabut, yaşlı veya yaslı helikopter”den ziyade, gelişmeleri takip ve tedbir almada ciddi sıkıntılarımız var.

Sancaktepe ve Çekmeköy kazalarının son kazalar olması dileğiyle, bir başka önemli konuyu daha konuşalım.

“ŞEHİRLERİN GELİŞİMİNE ENGEL OLUYOR” KAMPANYASI

2.5 ayda 9 cana malolan kazaların yaşandığı Samandıra/Sancaktepe'deki 4. Kara Hava Alayının konumu nedir?

Görüntülerden izliyoruz, koca koca binaların arasında kalmış bir yer.

Oysa burasının inşaatı 1988'de başladı, konuşlanma 2003'te yapıldı.

2000'li yıllar ile bugünü kıyaslayalım; O tarihlerde bu kadar bina var mıydı?

Bilindiği gibi, havaalanları çevresindeki yapılaşma kriterleri Mania planları ile belirleniyordu.

Ancak 2010'lu yıllardan itibaren birçok ilimizde, “Şehrin gelişimine engel oluyor” kampanyaları başlatılarak, bu planlar o kadar değiştirildi ve yapılaşmanın önü öylesine açıldı ki, işte mesela Samandıra bu hale geldi.

Peki burada sorun; Askeri tesisin orada olması mıdır, yapılaşma bu boyutlara geldikten sonra, “Çok şükür, siviller ölmedi” diye teselli bulmamız mı?

O bölgeyle ilgili 2014'ten beri konuşulan “Projeleri” bir başka yazıya bırakıp, tahminimi paylaşmakla yetineyim.

Eğer son kazanın ardından bir fatura çıkarılırsa, muhtemelen o faturanın adresi askeri birlik olur ve Samandıra'dan taşınması kararı alınır... Ankara'ya bir fatura çıkarılması gündeme gelirse de yine bu alayın bağlı olduğu 15 Temmuz darbesinin merkez üslerinden Kara Havacılık Komutanlığı herhalde Güvercinlik'ten tümüyle gönderilir.

Malatya şehidimiz Kara Pilot Yüzbaşı Erhan Kındız, Sancaktepe şehitlerimiz Kara Pilot Albay Göksenin Şaylan, Kara Pilot Üsteğmen Aykut Yurtsever, Teknisyen Astsubay Üstçavuş Emre Vahit Bekli, Piyade Uzman Çavuş Şahin Aslan ile Çekmeköy şehitlerimiz Pilot Yüzbaşı Ümit Özer, Yüzbaşı Semih Özcan, Astsubay Başçavuş İlyas Kaya ve Astsubay Üstçavuş Yakup Avşar’ın mekânları cennet olsun.

Müyesser Yıldız

Odatv.com

Türkiye o uyarıyı görmedi mi - Resim : 1

Türkiye o uyarıyı görmedi mi - Resim : 2

Türkiye o uyarıyı görmedi mi - Resim : 3

Türkiye helikopter arşiv