Türkiye elçiliğe girebilir mi

Muzaffer Ayhan Kara yazdı...

Amerika’nın Sesi’ne göre Suudi kökenli Amerikalı gazeteci Cemil Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na geride bıraktığımız Salı günü evlilikle ilgili işlemleri için girdikten sonra akıbetinin belli olmaması büyük yankı yaparken konuyla ilgili diplomatik tutum ve değerlendirmeler de kafa karıştırıcı.

Kaşıkçı’nın nişanlısı, arkadaşları, medya örgütlerinin temsilcileri ise Suudi rejimini eleştiren gazetecinin kaçırılmış ya da gözaltına alınmış olabileceğinden endişe ediyor. Nobel ödüllü gazeteci Tvekkül Karman’ın da içinde olduğu meslektaşları konsolosluk önünde açıklamalar yaparak konuya dikkat çekti ve ilgilileri göreve çağırdı.

Türk tarafı gazetecinin konsoloslukta olduğuna inanarak Suudi Arabistan Büyükelçisini Dışişleri Bakanlığına çağırırken Suudi Prens ise Kaşıkçı’nın binadan ayrıldığını öne sürdü.

ÖZÜLKER’İN DEĞERLENDİRMESİ

Bugünkü Cumhuriyet’te yer alan E. Büyükelçi Uluç Özülker’in değerlendirmesine göre, “Türkiye’nin kendi vatandaşını gözaltına alan, sorgulayan, alıkoyan bir ülkenin konsolosluğuna hiçbir şekilde müdahalesi söz konusu olamaz. Çünkü o konsolosluğun temsil ettiği ülkenin vatandaşı Cemil Kaşıkçı. Türkiye’nin bu durumda kendine, insani nedenler dışında, çıkaracağı bir vazife yok. Konsolosluk dilerse aylarca yedirip içirip Cemil Kaşıkçı’yı orada tutabilir. Dışarıya bir sandık içinde kaçırması da olacak şey değil. Böyle bir durum ortaya çıktığı an Cemil Kaşıkçı Türkiye yasalarının korumasında olur. Suudiler hem bunu hem de bir skandalı göze alamazlar.”

DİPLOMATİK AJAN VE HİZMETLİLER BAŞKA, İŞ İÇİN GİDENLER BAŞKA

Oysa, devletlerin başka ülkelerin diplomatik misyonlarıyla ilişkisini düzenleyen Viyana Sözleşmesi’ne göre (18 Nisan 1961 Tarihli Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun (Resmî Gazete ile yayımı : 12.9.1984 Sayı:18513) Kanun No. Kabul Tarihi 3042 /4.9.1984) bir diplomatik misyona müdahale söz konusu değil ancak, bir devletin sınırları içindeki bir diplomatik misyonda diplomatik evrakı ihtiva eden bölüm, çanta, kasa vb. unsurlar dışındaki alanlara girebilmesi, kimi kontrolleri yapabilmesi mümkün. Kaşıkçı’nın Suudi vatandaşı olsa bile diplomatik ajan ya da hizmetli olmaması, bir işi için konsolosluğa başvurması ve akabinde geri çıktığına ilişkin bir kayda rastlanmaması karşısında Türkiye’nin ilgili devletin büyükelçiliğiyle temas ederek durumu açıklığa kavuşturma hakkı bulunuyor.

DİYALOG ZORUNLULUĞU

Nitekim, Suudi Arabistan Veliaht Prensı Muhammed Bin Selman, Odatv’nin haberine göre Riyad’daki Kraliyet Sarayı’nda Bloomberg’e yaptığı açıklamada Suudi gazeteci Kaşıkçı konusunda açıklamalarda bulunarak, “Türkiye konsoloslukta arama yapabilir, saklayacak bir şeyimiz yok. Konsolosluk yabancı ülkenin toprağı ama binaya girip arama yapmalarına izin vereceğiz. Saklayacak bir şeyimiz yok” dedi. Bu noktadan hareketle, Türkiye’nin de imzaladığı Viyana Sözleşmesi’ndeki “Bu Sözleşme hükümlerince açıkça düzenlenmeyen meselelerde teamülî hukuk kurallarına uygulanmasına devam olunacağını” hatırlamak gerekir. Bu da teamüllerin yanında diplomatik ajan ve hizmetliler dışındaki şahıslarla ilgili sorun çıktığında ilgili tarafların diyalogunu gerektirir. Suudi Büyükelçinin Bakanlığa çağrılmasını ve Suudi Prens’in açıklamasını bu bağlamda değerlendirmek gerekir.

GEREKTİĞİNDE İADE PROSEDÜRÜ

Öteyandan, bir diplomatik misyonda söz konusu devletin bir vatandaşı alıkonulsa da bulunduğu devletin yetkililerine teslim edilmesi şarttır. Teslim ettikten sonra iade talep edebilir. Kaşıkçı özelinde bakıldığında ise Türkiye, suçluların iadesine ilişkin uluslararası anlaşmalara imza attığı için iade imkansız. Suçlu mu sadece rejim muhalifi mi bu da yarı bir konu. Zaten Suudiler de iade için bir girişim yapacak noktada değil çünkü bunun için önce Kaşıkçı’nın elinde olduğunu kabul etmesi gerekir. Bu noktada kameralarda giriş kaydı olan ancak çıkış kaydı olmayan Kaşıkçı’nın muhtemelen Suudilerin elinde olduğuna ilişkin güçlü belirtiler var. Belki de Türkiye-Suudi Arabistan yetkilileri bir pazarlık yürütüyor. İş ki Kaşıkçı sağ olsun. Bir nokta da Kaşıkçı’nın sağ olduğu ve iadesinin söz konusu olduğu koşullarda idamının söz konusu olabileceği. Ancak Suudilerin idam ettiği Türk vatandaşlarını iade etmediğini hatırlarsak, Kaşıkçı’nın sağ olarak Türk makamlarının eline geçtiği takdirde iade edilmeyeceğini hem bu nedenle hem de imza attığı sözleşmeden dolayı rahatlıkla belirtebiliriz.

KAŞIKÇI’NIN AKIBETİ

Öte yandan gazeteci Kaşıkçı’nın akıbetinin ivedilikle açıklığa kavuşturulması, Türkiye ve Suudi tarafının bu konuda diplomatik sağlıklı ilişki içinde süreci yürütmesi gerekiyor. Peki ne yapılmalı? 1) Kaşıkçı, Suudilerin elindeyse derhal Türk makamlarına teslim edilmelidir. 2) Herhangi bir şekilde kaçırılmış olma olasılığına karşı Türk istihbaratı ve emniyetinin Kaşıkçı’yı salıdan beri arıyor olması, konsolosluğu kontrol altında tutuyor olması gerekir. 3) Türkiye’nin Suudi rejimini ikna ederek gerekirse asi taktirde emniyet gücünü kullanarak konsolosluğa girmesi gerekir. Ki, Suudilerin endişe edilecek bir nokta yoksa aramaya izin vermemesi düşünülemez. 4) Uluslararası kuruluşların gözlemci olarak devreye girmesi de kaçınılmazdır.

Tabii Kaşıkçı olayını Türkiye ve Suudi Arabistan’ın Katar’da karşı karşıya geldiği pozisyondan bağımsız düşünmek saflık olur. Bu nedenle Kaşıkçı olayı sadece “Kaşıkçı olayı” değil.

Muzaffer Ayhan Kara

Odatv.com

Muzaffer Ayhan Kara odatv arşiv