TÜRK MEDYASI NEREDE YANILIYOR?

Doruk Cengiz Yunanistan'dan bildiriyor

Yunanistan’da uzun süredir devam eden bir isyan var ve bu isyan kısa zamanda da sona erecek gibi gözükmüyor. Peki bu isyan nasıl başladı, devam etti; halkın isyana bakışı nasıl? Bunun gibi sorular, ülkemizde medya tarafından sorulsa da cevapları çoğu zaman Türkiye’den bakılarak veriliyor. Demek istediğim, her ne kadar büyük gazetelerin Atina’da veya başka Yunan kentlerinde habercileri olsa da, yukarıda belirtmiş olduğum sorulara verilen cevaplar oradaki durumu özetlemeye yetmiyor.

Aslında her şey Alexis isimli çocuğun ölümüyle başladı demek, yapılacak en büyük hatalardan biri olacaktır.



Öncelikle Atina’dan ve siyasi havadan bahsetmek en doğrusu olur. Atina’daki siyasi durum İstanbul’dakinden bir hayli farklı; bu Yunanistan’daki olayları Türkiye’den düşünenleri hataya sürükleyen en önemli sebeplerin başında geliyor.

Bilindiği gibi Yunanistan Komünist Partisi’nin oy oranı hayli yüksek, %7-8 civarında, bunun yanı sıra öğrenciler arasında geleneksel bir anarşist damar var.


Ayrıca üniversitelerdeki özgür düşünce ortamını canlı tutabilmek için, ülke anayasasında polise üniversiteye girme yasağı koyulmuş. Tabii bu üç veriyi bir araya getirdiğimizde polisin sadece üniversiteye değil, üniversitenin olduğu mahalleye de girme yasağı olduğunu, yazılı olmasa bile, varsayabiliriz, ki bu varsayımımız da son derece doğru olur.

Exarchia mahallesi Atina’nın öğrenci mahallesi, hem öğrencilerin bol olduğu mahalle; hem de Politeknik üniversitesi bu mahallede, ve az önce dediğim gibi polis bu mahalleye giremiyor. Olayların çıkmasında bardağı taşıran son damla da zaten bundan kaynaklanıyor.



Olay akşamı Exarchia’ya polis giriyor, ancak kovalanıyor. Bu kovalamaca içinde Alexis de yer alıyor; çıkan arbedede bir polis, çocuğu vuruyor. Bundan sonra olaylar alevleniyor, İçişleri Bakanı istifaya davet ediliyor, bakan daveti kabul ediyor; ancak Karamanlis istifayı kabul etmiyor. Bunun üzerine Karamanlis istifaya davet ediliyor; ve Pazartesi akşamı toplu miting düzenleniyor. Tüm solcu örgütler (farklı yerlerde toplansalar da) yürüyüş düzenliyor ve parlamento önüne kadar geliyorlar.

Aynı gece İçişleri Bakanı televizyonlarda olayları durduracaklarını söylüyor. Salı akşamı olaylar devam ediyor. Tarihin bir cilvesi olarak değerlendirebiliriz, aynı haftanın Çarşamba günü, kriz bahanesiyle yılbaşı primleri verilmeyen kamu çalışanları genel greve gidiyor. Cilve ise şurada, bu olayların başlamasından çok önce kararlaştırılan bir grev bu.
Çarşamba sabahı işçilerle birlikte parlamentonun önüne gelen öğrenciler parlamentonun önündeki Syntagma meydanını dolduruyorlar. Polise nazaran çok kalabalık olan kitlenin parlamento işgaline ramak kalıyor, ancak işgal gerçekleşmiyor.

Yunan polisi, meydana biber gazı atıyor, kalabalığı dağıtmaya çalışıyor. Kitle geri çekiliyor ancak dağılmıyor, miting Syntagma’nın 200 metre ötesindeki Omonio meydanında devam ediyor. Bu andan sonra olaylar biraz duruluyor, tabii bu durulma bizim anladığımız anlamda durulma değil. Kastettiğim, parlamento işgaline ramak kalan durumlar azalıyor. Hava kararınca her mahallede toplanan 100-200 kişilik kalabalıklar protestolarına devam ediyor. Bu arada hafta boyunca üniversiteler ve liseler, öğrenci işgalinde ve Atina’nın sembolü haline gelen Parthenon ve Akropolis grevden ötürü kapalı.



Olanlar kısaca böyle.

Bunlardan daha önemli olan ise, halkın ne düşündüğü.

Türkiye’deki medya olayları tamamen anarşistlerin üstüne yıkmış gözüküyor; ve bu bir halk hareketi değildir diye bağırıyor. Tabii ki yanlış.

Bir defa öyle bir şehir düşünün ki en az 20 bin anarşist var, ama hala parlamento yerinde duruyor. Bu mantık bile bizim medyamızı yeniyor. Söylemek istediğim bunun bir halk hareketi olduğudur. Atina’da insanlar polisi suçlu buluyor, mitinglerdeki aşırılıkların sorumlularını da polisler olarak görüyor.

Sonuç olarak bu olayları başlatan uzatan vs. polisin ve dolayısıyla hükümetin ta kendisi diyorlar.

Mitinglerde atılan “Domuz polisin katli” sloganı Atina halkında çok ilgi bulmuş ki herhangi bir vatandaşa son olayları sorduğunuzda “domuz polis” söz öbeğini duymadan edemiyorsunuz. Kısaca Yunan halkında polis sokağa çıktıkça güç kaybediyor; sol sokağa indikçe güç kazanıyor.

Olaylar böyleyken, bizim medyamız, Karamanlis’in özel medyasıymış gibi, denizin öbür kıyısında yaşanan bu olayları aşağılamaktan kendini niye alıkoyamıyor bu da ayrı bir sorudur?

Doruk Cengiz

Odatv.com

Yunanistan karamanlis yunan polisi arşiv