Topbaş'ın damadı "hasta" diye çıkarken bakın kimler içerde kalıyor

Müyesser Yıldız yazdı

“FETÖ”den tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı'nın heyet veya Adli Tıp değil, özel doktordan alınan raporla, uyku apnesi rahatsızlığından dolayı tahliyesine ilişkin tartışmalar sürerken, daha ağır hastalığı olmasına rağmen hapiste tutulanların durumuna dikkat çekiliyor.

Kavurmacı konusunu siyasilere bırakıp; Durumu gerçekten ağır olanlardan, çocuk felci geçirmiş bir “FETÖ” tutuklusunun yaşadıklarını ve tedavisi olmayan bu hastalıktan cezaevinde 10 ayda nasıl “iyileştirildiğini” anlatmak istiyorum.

Ankara'da görülmekte olan “FETÖ çatı davasının” sanıklarından Avukat Abdülkadir Aksoy'dan daha önce söz etmiştim. DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'in 2000 yılında açtığı davada Fetullah Gülen'in avukatlığını yapma dışında hakkında somut bir suçlama yok.

2015'te hakkında soruşturma olduğunu UYAP'tan öğrenince kendiliğinden Emniyet ve Savcılığa ifade veren, çocukluğunda geçirdiği çocuk felci nedeniyle yüzde 64 engelli olduğu için adli kontrol şartıyla serbest bırakılan, “FETÖ çatı davası”nda hakkında yakalama kararı verildiğini de yine UYAP'tan öğrenip, müzekkere yazılmasını bile beklemeden teslim olan biri.

Balyoz ve Ergenekon'un avukatlarından olan, bu davalar için Anayasa Mahkemesi önünde “Adalet nöbeti” tutan, “FETÖ çatı davasında” da mağdur/müştekilerin avukatlığını üstlenen Şule Nazlıoğlu Erol'un dahi duruşmada, “Abdülkadir Aksoy FETÖ'cü olamaz. Tahliyesini talep ediyoruz” dediğini hatırlatıp, Aksoy'un hastalığını ispat mücadelesine geçelim.

İlk gözaltı kararında neden bırakıldığını söyledik; Yüzde 64 engelli olması. T.C. Devleti Özürlüler İdaresi Başkanlığı'nca 23 Temmuz 2001'de verilmiş “özürlü kimlik kartı” var ve kartta da bu oran yazıyor.

Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Hakkındaki Yönetmeliğin 14. Maddesi'nde, “Bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce özürlüler için düzenlenmiş, sağlık kurulu raporlarıyla belirlenmiş olan özür, çalışma gücü kayıp, vücut iş görme gücü kayıp, tüm vücut fonksiyon kaybı oranları geçerli olup, bu oranlara dayanılarak sağlanmış sosyal destek ve yardım hizmetlerinin sürdürülebilmesi için yeniden özürlü sağlık kurulu raporu düzenlenmez” denildiği halde “FETÖ çatı davasından” tutuklanmasının ardından Aksoy için 27 Temmuz 2016 tarihinde muayene raporu düzenlendi.

Raporda, “Sol kolunun felçli olduğu, hareket kısıtlılığı ve sağ ayağında dizden aşağı hissizlik bulunduğu” belirtildiği gibi, hipertansiyon hastası olduğu, ilaç kullandığı ve mide ameliyatı geçirdiği de kaydedildi.

Avukatları her duruşmada Aksoy'un cezaevi koşullarında “öz bakımını yapamadığına” dikkat çekince mahkeme, “sağlık koşullarına uygun tutulması” için cezaevine yazı yazdı. Cezaevinden ise, “Tutuklandığı suç itibarıyla barındırılabileceği daha iyi şartlarda bir oda/koğuş bulunmadığı” cevabı geldi.

Aksoy 26 Aralık 2016'da Ankara Numune Hastanesi'ne sevk edilerek, yeni bir sağlık kurulu raporu istendi.

Verilen rapor, “Sol kolunun tamamen felçli olduğu, öz bakımı ile ilgili fonksiyonlarının bir kısmını yerine getirebileceği, bazı günlük aktiviteleri yerine getirebilmesi için başkalarının güç ve yardımına ihtiyacı olduğu” yönündeydi.

ÇOCUK FELCİNİ FİZİK TEDAVİ İLE İYİLEŞTİRME

Sözkonusu raporla, Aksoy'un “öz bakımını yapamadığı” anlaşıldı. Bunun üzerine cezaevi yönetimi fizik tedaviyle rehabilite edilmesi düşüncesiyle Aksoy'un Metris R tipi cezaevine nakline karar verdi.

Avukatları, çocuk felcinin fizik tedaviyle iyileşecek bir hastalık olmadığını, ayrıca bu cezaevinde tutuklu ve hükümlülerin yatağa bağlandığına dikkat çekerek, karara itiraz etti.

Bunun üzerine Aksoy bir kez daha Numune Hastanesi'ne gönderildi.

Hastaneden verilen 24 Ocak 2017 tarihli heyet raporunda, “Hastanın hastalığının çocukluktan beri süren bir hastalık olduğu, aktif rehabilitasyona gerek bulunmadığı” belirtilerek, şu tespitlere yer verildi:

“Özbakımı ile ilgili fonksiyonların bir kısmını yerine getirebilir. Bazı günlük aktivitelerini yerine getirebilmesi için başkalarının güç ve yardımına ihtiyacı vardır. Şahsi hayatını tek başına idame ettirebilir. Hazırlanmış yemeğini yiyebilir, tuvalet ihtiyacını giderebilir. Özbakımında iki elin kullanılması gereken faaliyetleri yapamaz”

Ayrıca bir önceki raporda yer alan “sol kol felçli” teşhisine ilave olarak, “sağ ayaktaki felce bağlı kısmi fonksiyon kaybından” söz edildi.

Türkçesi, felç ilerliyordu!..

AMA BİR KALEMDE YÜZDE 15 İYİLEŞTİ

Ancak yine bu rapora rağmen, aksine Aksoy iyileşiyordu!..

Nasıl mı?

Özürlülük oranı yüzde 49 olarak hesaplandı ve “Ağır özürlü değildir” dendi.

Buna göre; Aksoy yüzde 64 özürlü girdiği hapishanede iyileşmeye başlamış ve özür oranı yüzde 15 gerilemişti.

Peki mümkün mü? Tedavisi yok, ama kağıt üstünde mümkün olduğu görüldü.

Şöyle ki; Yukarıda dikkat çektiğimiz Özürlülük Yönetmeliği'nin 11. Maddesi'ne göre, “60 yaşın üzerindekilerde hesaplanan özürlülük oranına Balthazard formülü ile yüzde 10 eklenerek, kişinin özür oranının bulunması” gerekiyor.

64 yaşında olan Aksoy için bu ekleme yapılmadığı gibi, raporda “işitme kaybı, göz kapaklarında ileri düzeyde düşüklük bulunması, midesinin bir kısmının olmadığı, hipertansiyon” gibi hastalıklarına da yer verilmedi.

Oysa bu hesaplamalar yapılsa, bırakın yüzde 64'ü, Aksoy'un özür oranı yüzde 80'e geçecek ve “ağır özürlü” kategorisine girecekti.

Yüzde 49'un anlam ve önemi mi? Özürlülük oranı yüzde 50'nin altında kalınca, Aksoy ağır özürlü kategorisinden ve lehine olan yasal hükümlerden yararlanamayacak. Yani sağlık gerekçesiyle tahliye olamayacak.

Avukatları rapora itiraz edip, Aksoy'un hakem hastane olan Dışkapı Araştırma Hastanesi'ne sevkini istedi. Ancak sevk yapılmadı.

Çocuk felci gibi tedavisi imkansız bir hastalıktan cezaevinde kurtulma imkanı bulunmuşken, gel de avukatların bu itirazına şaşma!..

İroni bir yana, her anlamda ne kadar acı bir tablo, değil mi?

Müyesser Yıldız

Odatv.com

ergenekon kadir topbaş Ömer Faruk Kavurmacı Nuh Mete Yüksel dgm fetullah gülen anayasa mahkemesi Balyoz Abdülkadir Aksoy arşiv