'Telefonu ele geçiren iktidarı da ele geçirir'

Herhalde Graham Bell 1876 yılında telefonu icat ettiğinde, boyutlarının nerelere kadar uzanacağını tahmin edememişti. Yirminci yüzyılın başlarında...

Herhalde Graham Bell 1876 yılında telefonu icat ettiğinde, boyutlarının nerelere kadar uzanacağını tahmin edememişti. Yirminci yüzyılın başlarında artık telefon iyice yaygınlaşınca, onun bir silah, aynı zamanda da bir savunma aracı olabileceğini de düşünememişti. Öyle ki, Güney Amerika’lı emekli bir albay geçen yüzyılın başlarında telefonun bir silah olduğunu şu sözlerle açıklıyordu:

“Unutmamalı ki, iktidar bütün o kocaman ve önemli lafların dışında her şeyden önce cumhurbaşkanının telefonu ve mührü ile yürütülmektedir. Bu mühür, her zaman taklit ve tahrif edilebilir, ama telefon! Telefon, bir hükümet darbesi içinde zaptedilmesi en gerekli, en önemli stratejik noktadır.” (İhtilaller ve Darbeler Tarihi, Cem Yayınevi, s.352)

Emekli askerin haklı olduğu Güney Amerika’daki ardı ardına gelen darbelerden açıkça ortaya çıkıyordu. Telefonları dinlenen taraf, strateji olarak çöküyor, karşı tarafa her hamlesini istemeden açıklıyordu.

Sonunda telefonun bir saldırı aracı olarak kullanılması yaygınlaştı. Güney Amerikalı emekli albayın dikkat çektiği şekilde bir savunma aracı asla olamadı.

Telekom’un neredeyse bir yıllık karı karşılığı satıldığı 2005 yılından çok sonra, 2009 yılının Kasım ayında “telefon idaresini ele geçir” başlıklı bir yazı yazmıştım. (ilgili yazıyı okumak için bkz. http://www.odatv.com/n.php?n=telefon-idaresini-ele-gecir)

Bir ülkenin iletişim şebekesinin yabancılara yok pahasına satılmasının sıkıntılarını şu anda AKP hükümeti çekiyor. Telekomünikasyon şirketinin hisselerinin yüzde 55’i, 6,55 milyar dolara Oger Telecom Ortak Girişim Grubu’na satılmıştı. 25 Ağustos 2005’te Türkiye tarafından o zamanki Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile Maliye Bakanı Kemal Unakıtan sözleşmeyi imzalamıştı. Hisselerin yüzde 55’ine sahip olan Saudi Oger Grubu’ndan ise Başkan Yardımcısı Muhammed Hariri imzalamış ve böylelikle de bir ülke için çok önemli olan telefon şebekesi yabancıların eline geçmişti.

Telefon dinlemeleri yasal olsun veya olmasın bir hükümeti hatta bir devleti çökertebilecek güçte bir silah haline gelebiliyor. Bunu 17 Aralık 2013’ten beri izliyoruz. Artık dinlemeye takılanlar “montaj, dublaj” demekten vazgeçti, zira bu kadar çok montaj yapabilmenin fiziki olarak olanağı yok. Zaten Tayyip-Bilal Erdoğan görüşmesine “montaj” diyen Başbakan, görüşme kaydının montaj olduğunu da kanıtlayamadı.

Güney Amerikalı emekli albay telefonun neden tehlikeli bir saldırı aracı olabileceğini söylerken, şunu da vurguluyordu: “Telefonu ele geçiren, iktidarı da ele geçirir.” Bu sözün somut dayanakları var. Dinlendiklerini bilmeyen iki kişi telefonda konuşurken, özel konulara girebiliyorlar. Bunlar yalnızca kendilerini ilgilendiriyorsa eğer, bir sorun oluşturmuyor, ama bizde olduğu gibi toplumu ilgilendiren konular dinlemeye takıldığında, ortalık yangın yerine dönüyor.

2011 yılında, gazetelerde adli dinlemenin yargı kararıyla yapıldığına ilişkin bir haber yayınlanmıştı. İstihbari dinlemede ise yargı güvencesinin oladığı vurgulanıyordu. Sabit veya cep telefonlarını bir müdahale ile dinlemenin mümkün olduğu, yasal olmadığı belirtilerek, mobil dinlemeler için teknik donanıma sahip araçlar ithal edildiği belirtiliyordu. Mobil dinleme için devlet teknik araçlar ithal etmişti, ancak hangi kurumda kaç araç olduğu bilinmiyordu. insanı dehşete düşüren şöyle bir haber yayınlanmıştı. Aklımda kaldığı kadarıyla yazacağım:

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da 13 Ocak 2012’de yaptığı bir açıklamada, Türkiye’de o günler itibariyle 70 bin kişinin üzerinde dinleme yapıldığı, bunun çevresindekilerle birlikte 7 milyonu bulduğunu söylüyordu.

Son olarak bir gazeteci ile devletin bir bakanı arasında Bakara Suresi ile ilgili konuşma servis edildi. Mütedeyyin insanları rencide edecek bir görüşmeydi. Ateistlerin bile dile dolamadığı biçimde inançlarla alay edilmesiydi ve telefon burada yine gücünü gösterdi.

Evet, telefonu ele geçiren iktidarı ele geçirir, ama gelen “güç” hiç de parmak şıklatıp, göbek atacağımız bir güç değil. Telefon bir muktedirden diğerine geçmiştir, o kadar. Bizler konu mankeni ve etkisiz elemanlar olarak sadece seyrediyoruz. Oysa her iki güçle de amansız bir mücadele gerekiyor.

Mümtaz İdil

Odatv.com

mümtaz idil telefon arşiv