Tarım arazilerinin yerine 5 yıldızlı oteller dolduruldu

“Bizim temel sorunumuz toprağımıza sahip çıkmamamız. Tarım ve hayvancılıktan söz etmemek büyük bir eksikliktir. Bu nedenle Sayın Özkan’la konuştuk....

“Bizim temel sorunumuz toprağımıza sahip çıkmamamız. Tarım ve hayvancılıktan söz etmemek büyük bir eksikliktir. Bu nedenle Sayın Özkan’la konuştuk. Kerim Özkan’ın babası oğluna şu öğüdü vermiş: ”Kırsal kesimde doğdun. Kırsal kesime hizmet et.” O’da bu arzuya hayır dememiş. Veteriner olmuş. Üç dönemdir CHP BurdurMilletvekili. Çiftçinin sesi olmaya devam ediyor.”

Bu dönem TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğinde bulundunuz.Kırsal kesimin sorunlarını yakından biliyorsunuz. Bir ülkenin tarımına sahip çıkmanın yolunun toprağı korumaktan geçtiğini söylüyorsunuz AKP iktidarda bulunduğu sürede mera, otlak, yayla ve tarım arazilerine sahip çıktı mı?

Açık ve net konuşuyorumTBMM toprak Koruma Kanunu yapmamıza rağmen, AKP iktidarında ne mera, ne otlak, ne yayla nede tarım arazisi korunmadı, adeta talan edildi. Uzağa gitmeye gerek yok Ankara’dan çıkın Polatlı’ya doğru yol alın, birinci sınıf tarım arazilerinin nasıl yok olduğunu görürsünüz.Yine Ankara’dan çıkın Bolu’ya-Samsun’a-Konya’ya yürüyün, sağlı sollu meraların, otlakların, yaylaların, tarım arazilerinin yok oluşunu içiniz sızlayarak izlersiniz.

Türkiye’nin her yeri aynı oldu. Adeta Toprak Koruma Kanunu, Toprak Korumama için yapılmış. Bu cennet vatanın toprakları yüzlerce yılda oluşmuş ama bu çağda onu koruyamamanın üzüntüsünü ulus olarak yaşıyoruz.

BU İKTİDAR DÖNEMİNDE KELİMELER AD DEĞİŞTİRDİ

Tarım girdilerine sürekli zam yapıldı. Gübre, mazot, fiyatları giderek arttı. 5 litre mazotla sürülen bir tarım arazisine bir litre mazot desteğinin yetersiz kalacağını siz söylemiştiniz. Ancak siyasi iktidar sürekli çiftçiyi desteklediklerini söylüyor. Nasıl desteklediler?

Elbette rakamların, bakanların ve bankaların Türkiye’si toz pembe, güllük gülistanlık. Ama gerçek öyle değil.Rakamlarla oynanıyor. 10 milyar destek verdik diyorlar. Çiftçiden aldıkları mazottan KDV ve ÖTV tutarı 8.5milyar, elektrikten alınan % 18 KDV’leri, yemden alınan % 8 KDV’leri, tarım alet ve makinalarını sulama paralarını, gübre, ilaç paralarını saymıyorum.

Vatandaş: “Destekten vaz geçtik” diyor. Sıfır faizli kredi verdiler. Ancak komisyon parasıyla, sigorta parasıyla ve sıfır faizden dolayı artan suni canlı hayvan fiyatlarından dolayı hayvan alan üreticiler iflas etti.

200 den fazla destek var saymakla bitmez. Ama bu desteklerden yararlanan, icmallerini yapıp destek alma konumuna gelen kaç çiftçi var?

Bankalar milyar dolarla kar etmiş. Kimden? Köylüden, çiftçiden.Tarım krediler kar etmiş. Kimden?Çiftçiden, köylüden. Çiftçi ne olmuş? Çiftçi “Eli hamur, karnı aç” . Adeta bu iktidar döneminde kelimler ad değiştirdi.Bakın,

Faizin adı= Komisyon oldu.

İstikrarın adı= Sürdürülebilirlik

Yalancı Şahidin adı = Gizli tanıklık

Hırsızın adı= Aşırmacılık

Krizin adı=Teğet

Hukuksuzluğun adı=Paralel yapı oldu. Kulağa hoş gelen sözcükler kullanılıyor.

Mazot sorunuza gelince,Sizin de hatırlattığınız gibi Dönüm başına 4-6 lira veriyoruz diyorlar. Bir dönüm tarla 5 LT. mazotla yani 23 lirayla sürülüyor. Toplulaştırmada geç kalındığı için parçalı araziden dolayı doğru dürüst icmal yapılıp Bakanlığa müracaat edip mazot desteği alan yok.

Çiftçiler arasında iktidar ayrım yapıyor. Bunu yanlış buluyoruz. Çünkü haksız rekabete yol açıyor. Destekler Batıya, Egeye, Akdeniz’e farklı.

GAP-DAP-KOP-DKAP farklı. Bunu da yanlış buluyoruz. Bu saydığım bölgelerde destekler diğer bölgelerden iki kat fazla. Bakanların durumuna gelince, keyiflerine diyecek yok son yaşananları anlatmıyorum. para onlarda, devlet gücü onlarda. Dedikleri dedik, kestikleri kestik. Bir elleri yağda bir elleri balda. Kadroymuş, fakir fukaraymış, işsizmiş, garip gurabaymış, umurlarında değil.

BİRİNCİ SINIF TARIM ARAZİLERİNİN YERİNİ 5 YILDIZLI OTELLER ALDI

Antalya Finike Manavgat denilince benim aklıma narenciye ve muz bahçeleri gelirdi. O bahçelerin yerini beton binalar aldı. Kalanları üretici koruyabiliyor mu ?

Silifke, Anamur, Bodrum, Alanya, Fethiye, Kumluca, Bolu, Yalova, Foça, Burhaniye, Marmara, Edremit, Bandırma, Kuşadası kısaca sahillerimizin hepsi aynı.

Çevre duyarlılığı yok. 1. Sınıf tarım arazilerinin yerini 5 yıldızlı oteller ve konut kooperatifleri doldurdu. Çok yazık. Yetmiyormuş gibi yabancılara toprak satışı serbest hale geldi. Şehit kanıyla alınan topraklar parayla satılıyor. Ulusal Kurtuluş Savaşını veren şehitlerimizin ve gazilerimizin kemikleri sızlıyor. Şehit ve gazilerimizden özür dileyerek rahmet ve minnetle anıyorum.

O bölgedeki su kaynaklarımız boldu. Ancak şimdi tarımda sondajla sulamanın yapıldığı söyleniyor. Burada da çiftçiyi bunaltan pek çok sorunla karşılaşıldığı dile getiriliyor. Bu sondaj çalışmalarını DSİmi yürütüyor?

Vahşi sulamanın önüne geçilmediği ve su kullanma yöntemi sağlıklıuygulanmadığı için her yer delik deşik. Yandaşlık ve kayırmacılık hat safhada.Gemisini yürüten kaptan. Birde ustalarla yandaşsan istediğin yere sondaj, istediğin yere trafoyu, istediğin yere baz istasyonunu yapar geçersin.

Halbuki çevre koruma ve duyarlılığı, su kaynaklarının sağlıklı kullanılması, hepimiz için zorunluluktur. Bu vatan bizlere atalarımızdan, gelecek nesillere emanet olarak bırakılmıştır.

YAT VE UÇAK SAHİPLERİNE UCUZ MAZOT VAR, ÇİFTÇİYE YOK

Elektrik, sulu tarım arazilerinde, maliyeti etkileyen büyük bir girdi. AKP’liler iktidarlarının ilk yıllarında elektrikte KDV'nin yüzde 18'den yüzde 1'e düşürüleceğini söylemişlerdi. Ne oldu?

Doğru. Çoğu bölgelerde tarım arazileri sondajlardan sulanıyor. Bu sondajlar da küresel ısınmadan dolayı eskiden 30-40-50 metreden su çıkarken şimdi 150-200-250 metreden sondajla su çekiliyor. Bunun içinde enerji yani elektrik gerekli. Verilen söz tutulmadı. Dediğiniz gibi AKP önce “% 18 KDV, makul bir seviyeye hatta % 1’e çekilecek”vaadinde bulundu ama iktidara gelince unuttu. Unutulan sadece bumu? Yeşil mazotta unutuldu. Sanki rengini tutturamadılar. Yat ve uçak sahiplerine ucuz mazot var, çiftçiye ne yazık ki yok.

Anımsıyorum Türkiye, Ortadoğu’nun hayvan ambarı olarak bilinirdi. Terör ve uygulanan politikalar nedeniyle bu şansı yitirdik ve bugün hayvan ithal ediyoruz. Ülkede hayvancılık girdi maliyetlerinin yüksek olması dış ülkelerle rekabet etmemizi de zorlaştırıyor Eski günlere dönme şansımız var mı?

Dediğiniz gibi Orta Doğu ülkelerine, kasaplık ve kurbanlık hayvan tedarikini Türkiye yapardı. Ancak uygulanan yanlış ekonomik, tarımsal politikalar ve dostluk ilişkilerinin tutarsızlığından bu pazarları kaybettik. Yine terör yüzünden yayla ve otlaklar kullanılamaz oldu. Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu üreticileri terör nedeniyle, köylerinin basılmasıyla ve boşalmasıyla kentlere göçtü. Bundan da hayvancılık ve tarım büyük yara aldı, zarar gördü.

Geçtiğimiz yıllarda Türk köylüsü limizun, Şerole, Hereford, Anğus, Simental ithal etti. Bunlar kamyon markası değil inek ırkı. Bu inek ırklarıyla Türkiye tanıştı. Kendi gen kaynaklarımızı koruyamadık. İlk defa Cumhuriyet tarihinde ülkemiz saman ve kurbanlık hayvan ithal eden ülke konumuna geldi.

KÖYLÜYE EFENDİLİK DEĞİL HİZMET EDİLMELİDİR.

Tarım ve hayvancılık sektörünün canlanması özendirilmesi açısından nasıl bir vergi politikası uygulanmalı, nasıl bir ”Ulusal bir tarım politikamız”olmalı ?

Tarım ve hayvancılık sektörünün canlanması için acilen toprak toplulaştırılması yapılmalı, mera ıslahına önem verilmeli, koruyucu hekimliğe önem verilmeli. Hayvancılık ve tarım meşakkatli bir uğraş olduğu için onların işleri zordur.

Don onu bulur/Aşırı yağış onu bulur./ Yangın onu bulur/ Dolu onu bulur./ Kuraklık onu bulur/Yetermi? yetmez.

Kaplumbağa onu bulur./Domuz onu bulur./ Tilki onu bulur/Çakal-Kurt onu bulur/ Kene onu bulur/Köstebek onu bulur/ Sülük onu bulur / Mantar hastalıkları onu bulur. Yeter mi? Yetmez.

Mazot onu bulur./İlaç onu bulur./Gübre onu bulur./Elektrik onu bulur./ Saman onu bulur./Yem onu bulur./Yeter mi?Yetmez.

Doktoru – Veterineri – Eczacısı- Alet ve Makinacıları – Lokantacısı – Tahsilatçısı - Tüccarı, Şak şakçısı - Esnafı hepsi onu bulur.

Onun için tarım ülkemizde en az % 2 GSMH’dan pay alarak desteklenmelidir. Çiftçinin üzerindeki KDV ve ÖTV’ler kaldırılmalıdır. Ürüne ve üretime sahip çıkılmalıdır. Şu anda kanun GSMH’nın % 1 demesine rağmen ancak %0,5 olarak ödeniyor. Yıllardır vatandaşın hakkı yeniyor. Üretenler ödüllendirilmelidir. Köylüye efendilik değil hizmet edilmelidir.

Ne demiş Yüce Önder M.K.Atatürk “Köylüye efendilik yok. Hizmet etmek var.”

ÇİFTLİKTEN SOFRAYA KADAR GIDA GÜVENLİĞİ SAĞLANMALIDIR

Yetkililer tarladan başlayarak soframıza ulaşan gıdaların güvenliği için hasat öncesinden başlayarak sıkı denetimler yapıldığını söylüyorlar. Siz bu denetimlerin Halk sağlığına uygun yapıldığını söyleyebilir misiniz?

Yeterli denetimlerin yapıldığı kanısında değilim. Acilen Hükümet GTHB kadrolarını açmalı. Bugün 20.000’e yakın olarak belirtilen Ziraat Mühendisleri ve teknikerleri, Veteriner Hekimler ve teknisyenleri, Gıda Mühendisleri, Su ürünleri Mühendisleri, Biyologlar, Zootekni Mühendisleri kadroları açılmalıdır. GTHB bu kadroları doldurup, tarım ve hayvancılığa katkı koymalıdır. Yani kadro açmalıdır.Çiftlikten, sofraya hatta kullanılan çatala kadar gıda güvenliğini sağlamalıdır. Güvenilir tohum, güvenilir ilaçlama, güvenilir büyütme sağlanmalıdır.

Yetkililerin insan sağlığına zararlı temizleyici ilaçların kullanılmasını önlemenin dışında sağlıklı ve güvenilir, gıdanın nasıl yetiştirileceği, birikim ve ilaç kalıntısı olmaması için neler yapılacağı, bilim adamlarımızın ve üniversitelerimizin ve GTHB tarafından devamlı kontrol altında tutulmalıdır.

ÜRETİCİDEN TÜKETİCİYE ARACISIZ HİZMET KOOPERATİFLERİ KURULMALIDIR.

Biz verimli toprakları olan bir tarım ülkesiydik. Üretici malını zararına neredeyse maliyetine satıyor. Biz de tüketici olarak çok yüksek fiyatla meyve ve sebze alıyoruz. Yanlış siyasi tercihler nedeniyle burada aracılar kazanıyor. Sizin deyişinizle üreticiyle tüketiciyi nasıl buluşturabiliriz?

Üretici ve tüketici kooperatifleri devlet tarafından desteklenmelidir. Günümüzde alanda-satanda memnun değil. Hal rüsumları dengesiz ve pahalı. Aracı bol. Üreticiden-tüketiciye aracısız hizmet kooperatifler yani tek bir kurum tarafından yapılmalıdır. Bu konuda belediyelerle ortak çalışmalar düzenlenmelidir.

Bir taraftan HES projelerinin yararlarından söz ediliyor öte yandan verimli arazilerimizin korunması isteniliyor. Kızılırmak üzerine yapılacak HES nedeniyle 5 köyün verimli tarım arazilerinin kaybedildiğini duyurmuştunuz. Nasıl bir tercihtir bu?

Elbette yenilebilir enerji ülkemiz için bir kazançtır. Ancak bu enerji hem çevre duyarlılığında, hemde birinci sınıf tarım arazileri ve ekolojik, endemik yapı korunarak yapılmalıdır. Kızılırmak üzerine yapılacak Kırıkkale’deki HES binlerce dönüm, yılda iki ürün alınan tarım toprakları üzerine yapılacağı için o köylülerin sesine TBMM de sözcü olduk. Çünkü “ Kaş yaparken göz çıkarmayalım” dedik. Çünkü atılan taş, ürkütülen kurbağaya değmiyor.

POLİS OLAY YARATICI DEĞİL OLAY ÖNLEYİCİ TEDBİRLERİ YERİNE GETİRMELİDİR.

Biraz da toplumsal sorunlarımıza dönelim. Siyasi iktidar toplumda algı operasyonlarıyla bir korku ortamı yarattı. İç güvenlik Yasa Tasarısı ve benzeri yasal çalışmalarla bu durumu güçlendirmek isteyenlerin nasıl bir gizli hedefi var?

Biz bu ülkede daha fazla demokrasi daha fazla özgürlük daha fazla insan hakları istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin olmazsa olmazı “Yasama-Yürütme-Yargı erklerinin birbirini denetler ve bağımsız çalışır ilkesini” kendimize şiar edinmemiz. Ama mevcut AKP hükümeti bunları koruyacağına üç Y ile yani Yasaklarla-Yolsuzlukla ve Yoksullukla mücadele edeceğim diye geldi. Ancak tam tersi bir uygulama içine girdi. İnsanları sınıflara ve farklılıklara böldü. Yaradan’dan dolayı insanın saygın olduğunu ve sevilmesinin gerektiğini unuttu.

Hele hele Adem baba ve Havva ananın çocuklarının bu çağda ayrıştırılmasına öncülük etmesi toplumu gerdi. Hem dindar, hem kindar olunmaz

Kibir, kendini beğenme insanları hakir görme alışkanlığı, toplumu bölmeye devam ediyor. Yanlıştan hemen dönülmelidir.

İnsanların bilgi alma, bilgi yayma yani haberleşme özgürlüğüne engel konulmamalıdır.

Fikirlerinden, düşüncelerinden ve eleştirilerinden dolayı insanlar cezalandırılmamalıdır. Eleştiriye ve özeleştiriye açık olmalıyız.

Güvenlik hepimize lazım. “Yurtta sulh-Cihanda sulh” ilkesine sahip çıkmalıyız. Polis olay yaratıcı değil olay önleyici tedbirleri insani bir uygulama ile yerine getirmelidir. Caydırıcı fiiller yerine getirirken insan sağlığına ve insan yaşamına zarar verecek fiiller içinde olmaması istihbaratı tedbirlerle ve insani hassasiyetlerle olayların önüne geçilmelidir. Unutmayalım ki; “Tatlı söz, yılanı deliğinden çıkarır”

BİREY TOPLUM VE ÜLKE SORUNLARINA ORTAK AKILLA ÇÖZÜM BULACAKTIR.

AKP iktidarı yolsuzluklara karşı halkımız kadar duyarlı değil. Sizin çok güzel bir söyleminiz var. Okurlarımızla paylaşmak istiyorum: ”Dini ibadetle, yolsuzluğu adaletle, dürüstlüğü siyasetle bütünleştireceğiz.” Bu nasıl mümkün olacak?

Dürüst olacağız, hoş görüyü elden bırakmayacağız. İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına anlayışı içinde olacağız. Dinimiz güzellik dini, hoşgörüyü, temizliği, sohbeti, sevgiyi, kardeşliği, paylaşımı elden bırakmayacağız.

Ayrıca yolsuzluğu, hırsızlığı, adaletle buluşturacağız. Yani Yargı bağımsızlığını koruyacağız. Yolsuzluğu, hırsızlığı kardeşimiz dahi yapsa müsamaha göstermeyeceğiz. Haksızlığa ve hırsızlığa bulaşan bağımsız yargı önünde cezasını mutlaka çekmelidir.

Siyaset adamı eline, diline, beline sahip olacak. Dürüst olacak . kendisine, ailesine ve ülkesine yapılmasını istemediği bir şeyi başkası için düşünmeyecek.

Kısacası birey, toplum ve ülke sorunlarına ortak akılla çözüm bulacaktır. Yani kısaca “iyilik yapacak, denize atacak. Halik bilmezse, balık bilir” veya “Balık bilmezse halik bilir”

Teşekkürler.

Nurzen Amuran

Odatv.com

Nurzen Amuran Ramazan Kerim Özkan arşiv