Strese karşı bedenin daha dayanıklı olmasının yolu

Dr. Hüseyin Nazlıkul yazdı...

-Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet bağırsak florasının koruyuculuğunu artırır.

-Fermantasyon ürünleri (turşu, yoğurt, peynir, sirke, tuzlama yiyecekler) bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırır.

-Günlük lif ihtiyacımız 25-30 gram kadardır. Bunun için sebze, meyve, kepekli ürünler ve kuru baklagiller yenmelidir. Bunlarda bulunan doğal lifler, bağırsaktaki yararlı bakterileri uyararak prebiyotik etki sağlamaktadır.

-Probiyotikten en zengin gıdalar anne sütü ve yoğurttur.

-Pastörizasyon gıdadaki probiyotikleri büyük ölçüde tahrip ettiği için günlük pastörize şişe sütleri ve onlardan yapılan yoğurtlar tercih edilmeli, uzun ömürlü kutu ürünlerden uzak durulmalıdır.

Ancak fermantasyon ürünleri kullanılarak bozulmuş olan bağırsak florasını düzeltmek neredeyse imkansızdır. Kısmi bozukluk halinde yoğurt, kefir, turşu, sirke ve benzeri gıdalar bağırsak florasındaki bozulmayı biraz geciktirebilir ancak bozulmuş bakteri florasını (disbiyoz) düzeltemez.

PREBİYOTİKLER

Prebiyotikler sindirilemeyen besin maddesidir (örneğin: inülin, galakto ya da frukto-oligosakkaritler) ve kalınbağırsağa değişime uğramadan ulaşır. Bağırsak florası tarafından bu liflerin sindirilmesi mikroorganizmanın büyümesini ve aktivitesini uyarır.

Prebiyotikler; zararlı olmayan (non-patojen) kolon bakterilerinin aktivitesini artıran, kolonizasyonu kolaylaştıran, fermente olabilen ve sindirilemeyen karbonhidratlardır. Bir disakkarit olan laktuloz, inülin, oligosakkarit, maltoz, soya, ksiloz, oligofruktoz ve galaktoz içeren kuru baklagiller prebiyotik besin kaynaklarıdır. Bir porsiyon pırasa yemeği, bir küçük boy muz, bir küçük boy soğan ve sarımsak günlük prebiyotik gereksinimini karşılamaktadır. Anne sütü de içerdiği oligosakkaritler nedeniyle çok önemli bir prebiyotiktir.

PROBİYOTİKLER

Probiyotik kelimesi Yunanca’da “yaşam için = hayat için” anlamına gelmektedir. Probiyotikler WHO (Dünya Sağlık Örgütü) ve FAO’ya (Birleşmiş Milletler Beslenme Komisyonu) göre şöyle tanımlanmıştır: “Belirli dozlarda verildiğinde insan sağlığına yararları olan canlı mikroorganizmalardır.”

PROBİYOTİKLER, ZAYIFLAMIŞ BAĞIRSAK BAKTERİLERİ İÇİN GÜÇLÜ DESTEKTİR

Probiyotikler, bağırsaktaki bakteriyel dengeyi geliştirerek floraya katkıda bulunmakta ve reseptörlere bağlanarak patojen ajanlara yer bırakmayıp dışkı ile atılmalarını sağlamaktadır. Probiyotik olarak kullanılan canlı bakterilerin bağırsak florasından elde edilmeleri, mide ve safra asitlerine dayanıklı olmaları, bağırsak hücrelerine uyum sağlamaları ve kolonizasyon yeteneğine sahip olabilmeleri gerekmektedir. Ayrıca antibiyotiklerle alındıklarında etkilerini sürdürebilmeleri beklenir. Probiyotiklerden zengin besin kaynakları; laktobasilleri, bifidobakterileri, enterokokları ve streptokokları içeren fermente yoğurtlar, peynir, turşu, ekmek, bira, kırmızı şarap ve kefirdir.

Probiyotiklerin sağlık açısından çeşitli yararları kanıtlanmıştır. Ekzojen veya endojen faktörlere bağlı hastalıkların oluşumunu önlemeye yardımcı olur, antibiyotik kullanımı ya da strese karşı bedenin daha dayanıklı olmasını sağlar.

Probiyotik bakterilerin bağırsağın fizyolojik florası ile sinerjistik etkileşimi vardır. Probiyotik bakteriler zararlı (patojen) bakterilerin yerine geçerek ve bağırsak mukozasındaki immünolojik tanıma mekanizmalarını harekete geçirerek organizmanın bağışıklık sistemi üzerine olumlu etki yapar.

Bu etkileşimin mekanizmaları hala tam olarak anlaşılmış değildir. Çeşitli klinik çalışmalar probiyotiklerin organizmanın sağlığına ve bağırsak florasına pozitif etkisi olduğunu göstermektedir.

Gıda takviyesi olarak ya da ilaç olarak kullanılacak probiyotiklerin belli şartları yerine getirmesi gerekmektedir. Kullanılan mikroorganizmalar fizyolojik bağırsak florasının doğal bileşeni olmalıdır ve mide bağırsak geçişini sağlamalıdır ki kalınbağırsak epiteline ulaşabilsinler.

En yaygın olarak kullanılan ve bilinen probiyotikler laktik asit bakteri grubuna ait laktobasiller ve bifidobakteri çeşitleridir. Bunun dışında Escherichia Coli, Saccharomyces boulardii ve diğer bakteriler probiyotik olarak kullanılmaktadır.

Dikkat edilmesi gereken nokta probiyotiklerin özelliklerinin birbirinden farklı olmasıdır. Etkisi veya etki spektrumu türe göre değişkenlik göstermektedir. Bu da her probiyotiğin hastalık önleyici veya tedavi edici özelliği olmadığını göstermektedir.

Her probiyotiğin spesifik bir spektrumu vardır. Bu yüzden tek bir probiyotik çeşidi kullanmak yerine çeşitli probiyotiklerin sinerjisinden yararlanılmalıdır.

PROBİYOTİKLERİN OLASI ETKİLERİ

Probiyotiklerin olası etkileri konusundaki bilimsel yayınlar son yıllarda büyük artış göstermiştir.

Bu çalışmalarda gösterilen pozitif etkiler başlıca şunlardır:

-Bağırsak mukozasının bariyer fonksiyonunu güçlendirmek, bağırsaktaki patojen mikroorganizmaların inhibe edilmesini ya da yok edilmesini sağlamak

-Bağırsak mukozasına yabancı bakterilerin yapışmasını azaltmak

-Zararlı bakterilerin çoğalmasını engellemek

-Bağırsak pH’sını düşürmek

-Bağışıklık sistemini uyarmak

-Anti-inflamatuar etkiler (inhibisyon veya sitokin üretiminin değişimi)

-Bağırsak peristalsizmini uyarmak, karbonhidrat yıkımını kolaylaştırmak ve diyet lifi sayesinde daha iyi bir sindirim sağlamak

-Yetersiz laktaz enzimi nedeniyle sindirilmesi zorlaşan süt ürünlerinin sindirimini sağlamaktır.

Nöralterapi ve Hüseyin Nazlıkul’un diğer tedavi yöntemlerine ulaşmak için tıklayınız

Hüseyin Nazlıkul

Odatv.com