STEVE BİKO KİMDİR BİLİR MİSİNİZ

16 Haziran 1976... Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Soweto kentindeyiz. Hava pırıl pırıl... Irk...

16 Haziran 1976...

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Soweto kentindeyiz. Hava pırıl pırıl...

Irk ayrımcılığına karşı siyahlar büyük bir yürüyüşteler. Aralarında

orta ve lise öğrencileri de var... Kalabalık, mahallelilerin

katılımıyla giderek artaraktan kent merkezine doğru yürüyor.

Göstericilerin arasında Steve Biko da var. Biko, şiddeti ret eden,

uzlaşmacı kimliğiyle tanınıyor. İsteklerin demokratik yoldan elde

edilebileceğine inanan siyahi bir lider. Irk ayrımına son verilmesini

istiyor ve bunun için de devletin çeşitli organlarıyla görüşmeler

sürdürüyor.

Ama ırkçı Güney Afrika yönetimi asla siyah ırka haklarını verme

niyetinde değil. Biko, kısmen bazı hakların verilmesini istiyor.

Devlet yönetiminde siyahların olmayabileceğini, ama en azından sokakta

siyah ırkın da beyazlar kadar hakları olduğunu savunuyor. Bunu

çevresine toplanan coşkun kalabalığa da kabul ettiriyor. Özgürlükleri

kazanmanın zor ve meşakkatli bir yol olduğunu anlatıyor. Her bulduğu

yerde yüksekçe bir yere çıkarak haklarının bir şekilde beyazlardan

alınacağını söylüyor. Bunu en dingin haliyle anlatıyor ve neredeyse

hiç sinirlenmiyor. Durban kentindeki Natal Üniversitesi'nde tıp

eğitimi gördüğü sıralarda Güney Afrika Öğrenci Ulusal Öğrenci

Birliği'ne katılıyor. Beyazlarla ilk kez burada birlikte çalışıyor.

Kendi halkına karşı yaptığı konuşmalar Irkçı Afrika Cumhuriyeti

hükümetini rahatsız ettiğinden, konuşmaları yasaklanıyor. Hiçbir

faaliyete katılmasına izin verilmiyor.

Oysa sözlerinde kin ve nefret yok. Yalnızca bilinçlenme var.

Zaten kurduğu "Siyah Bilinç Hareketi"nin amacı da siyah ırkın

bilinçlenmesi ve mücadelesini demokratik yollardan kazanması.

16 Haziran'daki yürüyüş de bu taleplerinin toplu olarak dile

getirilmesinden başka bir şey değil.

Steve Biko bir saldırı olmayacağından, demokratik haklarını kullanarak

isteklerini Güney Afrika Cumhuriyeti yetkililerine iletebileceğinden o

kadar emin ki, çocukların da bu yürüyüşe katılmasına göz yumuyor.

Ama işte ne oluyorsa, daha kente kilometrelerce mesafedelerken birden

önleri askeri araçlarla kesiliyor. Araçlardaki silahlı adamlar, hiçbir

uyarıda bulunmadan rastgele kalabalık üzerine ateş açıyor.

Bu beklenmedik saldırı karşısında kalabalık panik içinde dağılıyor.

Yaralılar yollara dağılıyor. Askerler ellerindeki makineli tüfeklerle

yaralıları öldürüyor önce ve araçlarıyla kalabalığı takibe başlıyor.

Ateş devam ediyor. Yüzlerce insan birbiri üzerine yığılarak oracıkta

ölüyor veya yaralanıyor. Ama yaralıların kurtulma şansı hiç yok, çünkü

askerler yaralı görmek istemiyor.

Ufak bir çocuk hızla yolun kenarındaki tarlaya kaçıyor. Askeri

araçlardaki komutanlardan biri çocuğun yan tarafa kaçtığını görüyor.

Şoförüne çocuğu işaret ediyor. Şoför aracı tarlaya doğru sürüyor.

Kısa süre sonra çocuğu yakalayacak mesafeye geliyorlar. Araç komutanı

tabancasını çıkarıyor. Çocuk yakalanacağını anlayınca iki elini

kaldırarak teslim oluyor.

Ama komutan teslim almıyor... Tek kurşunda başından vuruyor.

Vahşet her yerde devam ediyor. Yüzlerce ölü yürüyüş yolu üzerinde

öylece şafağı bekliyor.

Biko, demokratik yollardan haklarını elde etmenin mümkün olmadığını anlıyor.

Daha önce yüzlerce kez tekrarladığı ancak şiddete başvurmadan yapmaya

çalıştığı örgütsel birlikteliği kurmaya çalışıyor yeniden. 1968

yılında kurduğu Güney Afrika Öğrenci Derneği'ni yeniden

hareketlendirmeye karar veriyor.

Ama artık iki kişiyle yan yana gelmesi bile yasaklanmıştır.

Steve Biko, Soweto'daki katliamdan sonra birçok yürüyüşe katılıyor,

gösteriler düzenliyor... Artık işin demokratik yoldan

halledilemeyeceğine inanıyor.

Böylelikle de hükümetin dikkatini çekiyor.

Soweto katliamından sonra Biko, hükümetin hedefi haline geliyor.

18 Ağustos 1977 tarihinde, sıradan bir geçiş kontrolünde hiç neden

yokken tutuklanıyor. Neden tutuklandığı kendisine söylenmiyor. Hemen

gözaltına alınıyor. Yakınlarına haber vermesine izin verilmiyor. Beyaz

bir Amerikalı farklı yollardan Biko'nun gözaltına alındığını

haberalıyor ve kendisini ziyaret etmek üzere tutuklandığı hapishaneye

gidiyor. Ama Amerikalıya Biko'yu göstermiyorlar. Çünkü gözaltı

süresince sürekli işkence gören Biko'nun son halini Amerikalı'nın

görmesini istemiyorlar.

İşin daha da büyüyeceğini anlayan hükümet, Biko'yu bir kamyonun

kasasına yükleyerek, bin kilometreden fazla uzaklıkta bulunan

Pretoria'ya götürmeye karar veriyor.

Büyük işkenceler gören Biko, bu yolculuğa dayanamıyor ve Pretoria'daki

cezaevine ulaştıktan kısa süre sonra, 12 Eylül 1977'de hayatını

kaybediyor.

Ertesi gün İçişleri Bakanlığı Biko'nun başladığı açlık grevi nedeniyle

öldüğünü açıklıyor.

Amerikalı'nın da işi kurcalaması sonucu, 2 Şubat 1978 tarihinde

Biko'nun nezarette öldürülmesiyle ilgili dava açılıyor. Dava

takipsizlikle sonuçlanıyor ve işkence yapan polislerden hiçbiri

hakkında soruşturma açılmıyor.

Biko'nun cesedi bir süre kimseye gösterilmiyor. Ancak yoğun ısrarlar

sonucu yakınlarına gösterilmek zorunda kalınılıyor. Yakınları,

Biko'nun başındaki darbelerle ilgili bir açıklama istiyorlar, ancak

hükümet yetkilileri Biko'nun başındaki yaraların, intihar girişimi

sonucunda oluştuğunu söylüyorlar.

Ünlü Amerikalı protest şarkıcı Joan Baez'in "Biko" adlı parçasını her

dinlediğimde, Biko'nun kanlar içindeki bedeni aklıma takılıyor.

Biko ve daha nicelerinin...

Mümtaz İdil

Odatv.com

mümtaz idil steve biko arşiv