Spartacus'le Odatv davasının ne ilgisi var

Bundan iki bin yıl önce adamın biri çıktı ve egemen ideolojiye bayrak açtı. Amacı canını kurtarmaktı, ama tarihe ilk isyan olarak düştü. Aradan iki...

Bundan iki bin yıl önce adamın biri çıktı ve egemen ideolojiye bayrak açtı. Amacı canını kurtarmaktı, ama tarihe ilk isyan olarak düştü.

Aradan iki bin yıldan fazla zaman geçti, ama değişen bir şey olmadı. Haksızlığa bayrak açanlar ya Bruno gibi yakıldılar ya da Galileo gibi ev hapsinde tutuldular.

İki bin yıl önce başkaldıranın adı Spartacus’tü.

Napolyon Waterloo’da İngilizlere yenildiğinde hayatının son yenilgisi olduğunu bilmiyordu elbette, çünkü daha onu bekleyen Elbe adası vardı. Asıl yenilgiyi orada yaşayacaktı.

Stalin, Kutuzov’dan esinlenerek ünlü Petersburg savunmasını yaptığında, dahiyane bir eylem ortaya koymamıştı. Rusya’nın sert iklim koşulları yenilgiyi gerektiriyordu ve Hitler yenilmişti.

Çanakkale’de İngiliz donanması çuvalladığında, bu Mustafa Kemal’in dahiyane planından çok İngilizlerin salaklığından kaynaklanıyordu.

Elbette ki bu Mustafa Kemal’in İngiliz salaklığını kullanmadaki başarısını küçültmez.

Dönelim Spartacus’e…

Roma ile hiç derdi olmadı Spartacus’ün. Onun derdi kölelikten kurtulmak ve İtalya’nın güneyinde bir yerde kendine bir güneş ülkesi kurmaktı.

Roma buna razı olmadı.

Şimdinin ABD’si gibi yani.

Egemen güç, kendine kafa tutanı yenmezse eğer, egemen olamazdı.

Marcus Crassus bu iş için biçilmiş kaftandı.

Ama daha da kötüsü vardı. Spartacus’ün ekibinde hainler kol geziyordu. Taktiklerini biliyor, savunma zaaflarını anında Roma’ya iletiyorlardı.

Zayıflayan Spartacus ordusu geri çekilmeye başladı. Güneş ülkesi hayalleri de suya düştü böylelikle.

Üç kez dize getirdiği Roma ordusunun karşısında boyun eğdi.

Yenildi. Cesedi bile bulunamadı.

Dünya bu aşağılık denge üzerine kurulmuş durumda. Adil bir paylaşımı isteyen milyonlar, para benden sorulur diyen bir avuç insan.

Türkiye’de aynen böyle yönetiliyor.

Spartacus’ler çıkar ama diz çöktürülür. Sistem bu.

İki bin yıldır insanlar haksızlıklarla boğuşuyor ama kazanamıyor. Elinizde tüm deliller varken suçsuzluğunuzu kanıtlamanız isteniyor sizden.

Hukuk, bilebildiğim kadarıyla, mağdurdan yanadır. Eğer siz birini suçluyorsanız, elinizde somut deliller olmak zorunda.

Ama yok.

Ceza hukukumuzu aldığımız Roma kanunlarında bile suçlu suçsuzluğunu kanıtlamak zorunda değil. Savcı suç işlendiğini kanıtlamak zorunda.

Oysa işler böyle gitmiyor. Birileri Odatv’nin beyin takımını içeride tutmak üzere karar vermiş durumda. Kanıtlar, söylemler, avukatlar, savunmalar… Hiçbirinin anlamı yok.

Mahkeme dinlemiyor.

Talimatla iş görüyor. Hukuk yok, adalet yok, insani bir yaklaşım bile yok.
Derler ya intikam soğuk bir yiyecektir diye, bunlar daha da öteye gidiyor ve derin dondurucuda saklıyorlar kinlerini.

Spartacus’ten girmiştik konuya, onunla bağlayalım: Asla köle sistemi yok olmayacak. Eğer Spartacus başarılı olsaydı büyük bir ihtimalle onun da köleleri olacaktı. Sistem paraya dayalı sistem ve bunu Karl Marks bile değiştiremedi. Sonuçta hala Adam Smith ekonomisi geçerli ve Keynesyen teoriler revaçta.

Çünkü işin ucunda para var.

Para dünyayı çeviren bir meta. Olmazsa olmaz bir varlık. Tüm dünyanın emekçileri bir araya gelse de, yine aralarından birileri çıkıp yönetici olacak ve sistem yeniden kapitalizme dönüşecek.

Sanırım Marks bu konuda büyük bir hata yaptı. Sermayenin adil dağılımı için insanların insafına ya da işçi sınıfının gücüne inandı.

İnsanların böyle bir insaf göstermeyeceğini elbette biliyordu da, işçi sınıfının kendi hakkını savunmakta bu kadar aciz olabileceğini hesap edememişti.

Kapitalizm, eğer işçi sınıfına ihtiyaç duyuyorsa, ne kadar işçi istihdam edecekse o kadarına izin veriyordu. Eğer birileri kafa tutmaya kalkarsa, onun yerine işsiz binlerce insandan birilerini yerleştiriveriyordu. Bu durumda da işçi sınıfı çöküyordu.

Bütün bu yazılanlar zaten bilinen şeyler. Adam Smith’ten beri dünya ekonomi sistemini belirleyen yazılmamış kanunlar.

Ancak iş sadece ekonomide kalmadı. Egemen güçler ekonomiyi ele geçirmenin ötesine de geçtiler ve sistemi ele geçirdiler.

Bakın Türkiye’ye, istiyorsanız Yunanistan’a da bakabilirsiniz, mevcut iktidar hukuku, üniversiteleri, sivil toplum örgütlerini, medyayı, aklınıza ne geliyorsa hepsini ele geçirmiş durumda.

Yalnızca sermayeyi ele geçirmiyor, tüm sistemi ele geçiriyor.

Gazi Üniversitesi’nin rektör atamasında altıncı sıradaki adayı rektör olarak atayabiliyor sistem ve sorgulayamıyorsunuz.

Medya ticari bir kuruluş haline geldiği için, ağzını açmaya kalktığında Maliye Bakanlığı müfettişleri denetlemeye gelebiliyor.

Mütareke yıllarında bile olmayan bir baskı sürüyor ve kimse sesini bile yükseltemiyor.

İçeride onlarca vatansever haykırıyor: Burada bir yanlışlık var.

Yanlışlık orada değil, yanlışlık tam da bu ülkenin göbeğinde.

Çığlık falan yetmiyor. Sorun çığlık sorunu değil, sorun sistem sorunu.

Bizler de bedelini ödeyeceğiz.

Mümtaz İdil

Odatv.com

arşiv