SONER YALÇIN’DAN BARIŞ TERKOĞLU’NA MEKTUP VAR

Sevgili Barış, Ama sana hitabımdan önce okuyuculara bir not yazmam gerekiyor: Her ne kadar aynı cezaevinde kalsak, koğuşlarımız birbirine yakın olsa...

Sevgili Barış,
Ama sana hitabımdan önce okuyuculara bir not yazmam gerekiyor:
Her ne kadar aynı cezaevinde kalsak, koğuşlarımız birbirine yakın olsa da uygulanan tecrit nedeniyle birbirimizi göremiyoruz. Bu nedenle ancak Odatv üzerinden “eleştirimi” gönderiyorum.
Sevgili Barış,
Tutuklu Gazete’ye yine atlatma bir haber yazıp göndermiş; “o gazeteciler gazetecilik yaptıkları için orada değiller”(İLGİLİ HABER İÇİN TIKLAYIN) diyenlere harika bir yanıt vermişsin. Dünyanın dört bir yanındaki gazetecilerin “hangi faaliyetlerle” içeri alındıklarını yazmışsın. Evet, yazını-haberini kıskanmadım değil; gurur da duydum.
Gelelim “eleştirime…”
Diyorsun ki; “Balzac, Paris Basını Monografisi’nde, ‘Basın var olmasaydı; onu hiç icat etmemek gerekirdi’der.”
Bilirsin ben ve “ortak dostumuz K.Marks” iflah olmaz bir Balzac hayranıyız. Bu cümle nedeniyle Balzac’ı tanımayanların, hakkında olumsuz düşünmesini istemem. Bu sebeple bu sözü neden ettiğini; basınla-gazetecilerle ilişkisini göstermesi nedeniyle bir örnek olay anlatmak istiyorum:
Yıl:1836
Her daim olduğu gibi, Balzac kitabını yazmadan yayıncıdan parasını alır ve her daim olduğu gibi eserini geç verirdi. Yayıncısıyla aynı sorun “Vadidaki Zambak”ta da oldu.
Fakat yayıncısı Buloz bu kez, Rus okurlarını fazla bekletmemek(!) yani aslında para için “Vadideki Zambak”ı satar. Ancak bu satılan prova baskıdır ve Balzac aslında eserini taslaklar üzerinde çalışan, devamlı değişiklik yapan bir yazardır.
Prova baskısının yayınlandığını öğrenince çok sinirlenir ve Buloz’u dava etmek ister. Bu kararı Paris’te bomba etkisi yapar. Çünkü Buloz Paris basını üzerinde çok etkilidir; “edebiyat borsası” onun elindedir. Paris’teki gazeteler, dergiler, yazarları avucunun içine almıştır.
Balzac dava açarsa bu basın gücü onu yok edecektir. İşte yazar olmak böyledir, Balzac korkusuzdur ve davasını açar.
Buloz basını harekete geçer; akla hayale gelmeyecek özel hayatıyla ilgili doğru-yanlış olduğuna bakmadan yazarlar. “Reuve de Paris” ile “Reuve des deur Mondes” günlerce Balzac aleyhinde yayın yaparlar.
Alexandre Dumas, Eugene Sue, Jules Jonin, Gozlan; Balzac aleyhine demeçler verirler. Yalnızca Victor Hugo ve George Sand bu yüz kızartıcı kampanyaya katılmaz ve onurlu davranırlar.
Sonuçta Balzac davayı kazanır.
Sonra ne yapar bilir misin: Heyecanlı bir karakteri olan Balzac “La Chronique de Paris” adlı küçük bir gazete satın alır. Doğuştan iyimser Balzac’ın amacı basındaki çürümeyle mücadele etmektir.
Ölçüsüzlükte sınır tanımayan besleme basına gününü gösterecektir.
Genç yetenekleri toplar. Kendini tamamen gazetenin iyi olmasına feda eder; günde sadece 5 saat uyuyordur.
Fakat olmaz; dönemin gazetecilik kafasıyla mücadele edemez. Hevesi kaybolur. Sonuçta iflas eder.
Yani…
İşte Balzac gazetecilerle ilgili o sözünü bu deneyimlerinden sonra dile getirmiştir!
Bu arada anımsatmak isterim ki, “La Chronique de Paris” nüshaları koleksiyonerler için nadide parçalardır!
Sözün özü; bir süre gazetecilik de yapan Balzac, meslektaşlarını iyi tanırdı.
Ne diyorsun, Balzac’ın yaşadıkları bugüne benziyor mu?
“Basın var olmasaydı, onu hiç icat etmemek gerekirdi”
Sevgili Barış,
Kendine iyi bak; adaşının da selamı var…
Soner Yalçın
Odatv.com

Alexandre Dumas Eugene Sue Jules Jonin Gozlan balzac arşiv