SON OLAYLARI NASIL OKUMALIYIZ

Önce 2 gözlem: 1)Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar demiş ki: “Şimdi bizim hakkımız olan Trabzonsporumuzun kupasını almak için de çok...

Önce 2 gözlem:

1)Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar demiş ki: “Şimdi bizim hakkımız olan Trabzonsporumuzun kupasını almak için de çok ince ayarlı bir çalışma yapıyoruz. İnşallah hakkı olan Trabzonsporumuzun kupasını da Trabzonspor'un müzesine getireceğiz. Allah inşallah bunu bize nasip edecek.”

2)TBMM Başkanı ve eski Adalet Bakanı eski arkadaşım Cemil Çiçek ise hapishanelerde yatan tutuklu gazetecilerin gazetecilik suçundan değil terör suçundan yargılandığını söylüyor.

Çevre Bakanı üzerine düşmeyen bir konuda, sadece seçim bölgesine yağ çekmek için bu sözleri kullanıyorsa, eski Adalet Bakanı ve dahi “tarafsız” TBMM Başkanı gazetecilerin ipini bu kadar pervasızca çekiyorsa, o ülkenin çivisi çıkmıştır.

Çevre Bakanı devam eden bir dava ile ilgili Hükümet’in “ince ayarlı çalışma” yaptığını ilan etmesi resmen yasamanın (Hükümet’in) yargıya müdahalesidir. Süren bir davada “ince ayar” ancak davaya bakan hakimlere ayar verilerek çekilir.

Bakan’a “yazıklar olsun!” diyeceğim ama ben malumu ilan ettiği için kendisine teşekkür etmeyi tercih ediyorum.

***

Katilin kim olduğu bilinmeyen, ortada delilin de bulunmadığı cinayetleri çözmek için çok eski ama her daim geçerli çok basit bir soruya baş vurulur:

Bu cinayetin işlenmesi kime ne fayda getirmiş veya kimi dumura (zarara) uğratmıştır?

Şimdi gelelim son olaylara:

1)Uludere’de 35 vatandaş katledildi. TSK yanlış istihbarattan dem vurdu. Bölgede a)MİT ve b)ABD’nin Heron uçakları istihbarat topluyordu. MİT yanlış istihbarat kaynağının kendisi olmadığını kesin bir dille yalanladı. Ben inandım.

2)Eski Genel Kurmay Başkanı üzerinde “K’ya arz” yazısı bulunan resmi kayıtlarla “delillendirildiği” üzere “görevini iğfal ederek” Hükümet aleyhine internet üzerinden yayın yapmak suçu ile tutuklandı. “Görev dışı” suç sadece ve sadece Başkan’ın komşusu ile kavga etmesi, trafik kazası yapması, maçta olay çıkarması v.b. kişisel suçlar iken, iddiaya göre işlediği “suç” görev dışı sayıldı ve sırf Özel Yetkili Mahkeme’de yargılanabilsin diye Başkan bir de “terörist” ilan edildi. Tıpkı tüm Ergenekon sanıkları gibi! Ayrıca, Ankara’da işlenen suça İstanbul Mahkemesi bakacak!

3)CHP Genel Başkanı için adalet mekanizmasına hakaret etmek ve yargıyı etkilemeye çalışmak teşebbüsünden yargılanması için fezleke hazırlandı.

***

Üst üste gelen bu 3 vahim gelişmenin bir adet ortak noktası var:

Toplumu alabildiğine germek!

Şimdi basit dedektiflik soruma gelelim:

Bu muazzam gerilimden, dolaylı yoldan da olsa, kim fayda sağlıyor veya kim zarar görüyor?

Fayda sağlıyan(lar)ı bir kenara bırakalım.

Kim zarar görüyor?

Tabii ki; teker teker baktığımızda Uludere’de hunharca katledilenleri, İlker Başbuğ ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu açık ve seçik zarar görenler olarak kayda alıyoruz.

Ama, üç olayda birden zarar gören bir kişi var:

T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan!

Üç vahim olayın birden tek siyasi sorumlusu Başbakan!

I)TSK’nın ört bas edilmek istenen vahim hatasından (Uludere) TSK’nın bağlı olduğu kişi olarak o sorumlu, II) iki yıl ortak mesai yaptığı ve “suçun” işlendiği ve dahi ortaya çıkarıldığı tarihlerde emrinde olan Genelkurmay Başkanı’nı (İlker Başbuğ) görevden almadığı, III)şimdi ise Uludere katliamını ört bas etmek için bu davayı kullandığı ve son olarak da IV)ana muhalefeti bile susturmak yoluna gittiği için sorumlu hep o!

Ana muhalefet doğru dürüst muhalefet yapabilse bu konularda Başbakan’ı hayatından bezdirebilir!

***

Peki yukarıda alıntaladığım üç olay birbirinden bağımsız, tesadüfen Başbakan’ın üzerine yıkılan olaylar mı?

Bence hayır!

Oyunun yazar(lar)ı var!

Zaten olaylardan fayda elde etmeyi hedefleyenler de yazar(lar)!

Nedir beklentileri?

Allem edip, kallem edip Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı olmasına engel olmak istiyorlar!

Geçen hafta da yazmıştım. (Bkz: “Bir Turnosol Kağıdı Olarak Mehmet Baransu”)

“Kimin kazanacağını bilmiyorum. Ama, “Cumhurbaşkanlığı seçimi” adrenalinin çok yükseldiği bir seçim olacak. İki tarafın da güçlü yanları var. Tabanda Erdoğan güçlü, zira onun üstün liderlik vasıfları öbür tarafta yok. Ancak, seçime doğru “sağlık” gibi özel alanlara girilebilir, yine Mehmet Baransu’nun hatırlattığı “İsviçre’den gelen paralar” ortalık yerlere dökülebilir.”

Ben Cumhurbaşkanlığı seçiminin çok kanlı geçeceğine, esas rekabetin Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül arasında olduğuna, iç faktörlerin Erdoğan’dan, dış faktörlerin Gül’den yana olduğuna inanıyorum.

Dr.Cüneyt Ülsever

Odatv.com

cüneyt ülsever başbakan erdoğan abdullah gül arşiv