Şimdi telefonu yavaşça yere bırak ve karşındakiyle ilgilen

Elçin Demiröz yazdı...

Hayatınızın ışığı, telefon ışığının gölgesinde mi kaldı? Emin olun yalnız değilsiniz...

Chicago merkezli araştırma şirketi Dscout’un verilerine göre normal bir insan günde 2.617 kez telefonuna dokunuyor. Ancak telefon bağımlısı olmak için bir fırın ekmeğe daha ihtiyaç var. Çağın bu yeni vebasına kapılanlar yani nomofobikler günde ortalama 5.000 kere telefonlarına dokunuyorlar. Birbirimize bu kadar dokunmazken telefon artık en yakınımızdan bile daha mı yakın?

TELEFON BAĞIMLILARI BAŞKASINA BAĞLANAMIYOR

No mobile phobia kelimelerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan nomofobi basit anlamıyla telefon bağımlığı demek. Yani cep telefonundan bir şekilde mahrum kalma korkusu. Telefonu elinden bırakamayan, yanından uzaklaştıramayan, şarja bile takmaya çekinen insanlar hep bu gruba giriyor. Ülkemizde bu alanda yapılan tez çalışmalarında ilginç bir veri ortaya çıkıyor. Telefon kullanım sıklığı artan bireylerde kayıtsız, korkulu ve saplantılı bağlanma arasında anlamlı bir bağ gözüküyor. Yani nomofobi ilişki stillerimizi etkiliyor, hatta dramatik şekilde değiştiriyor.

Şimdi telefonu yavaşça yere bırak ve karşındakiyle ilgilen - Resim : 1

HAYALET İLİŞKİLER ARTIYOR

Telefon bağımlılığı kişinin sadece yalnızlaşmasına veya tutarsız ilişkiler yaşamasına sebep olmuyor. Çevresindekilere karşı gösterdiği kayıtsızlıkla mevcut ilişkilerinin de irtifa kaybetmesine yol açıyor. Bu da son yıllarda sıklıkla adından söz ettiren bir salgın aslında :

PHUBBİNG

İngilizce phone (telefon) ile snubbing (yok saymak) kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan kavramın Türkçesi sosyotelizm. Yani başka biriyle iletişim halindeyken tüm dikkatin telefonda olması durumu. Telefonu kullanan kişinin kayıtsızlığı, çevresindekileri bir hayalete dönüştürüyor. Bu yüzden taraflardan biri, kendini bir varoluş mücadelesinin içinde debelenirken buluyor.

Aslında sosyotelizm, bir anlamda nomofobinin alt kümesi gibi çalışıyor. Yani sadece telefona değil, telefonun sunduğu olanakların hepsine ayrı hatta çoklu bir bağımlılık geliştirmeye oldukça elverişli. İnternet, sosyal medya, oyunlar, uygulamalar aynı binayı ayakta tutan kolonlar gibi bağımlılığın sağlamlığını daha da artırıyor. Dolayısıyla da bina herhangi bir sebepten yıkılmadıkça vazgeçmek öyle kendiliğinden mümkün olmuyor.

Aslında telefon bağımlılığının diğer bağımlılık türlerinden ayrıldığı en keskin çizgi gereksinimin fizyolojikten çok psikolojik boyutu. Bununla ilgili iki ilginç yorum var. İlki Amerikalı psikolog Nicholas Kardaras’ın telefonu dijital kokaine benzetmesi. Beynimizin yürütücü işleyişi olan ön loblarının son yıllarda küçüldüğünü belirten Kardaras, buna bağlı olarak karar verme ve dürtü kontrolünün giderek zorlaştığı, saldırgan davranışlara daha eğilimli olduğumuzun altınız çizerek haftada 10 saatten fazla ekrana bakan birinin beyninin kokain bağımlısı ile tamamen aynı olduğunu ifade ediyor. Diğer görüş ise Almanya’nın en büyük üniversitelerinden Ruhr Üniversitesi profesörü Wilhelm Hoffmann’den geliyor. Sosyal medyayı kontrol etme dürtüsü, seks dürtüsünden artık daha güçlü seyrediyor.

TELEFON İLİŞKİLERİ NAKAVT MI EDİYOR

Cep telefonunun en uzaktakileri yakınlaştırırken, en yakınlarımızı uzaklaştırma gücüne sahip olması aslında büyük bir paradoks. Yapılan araştırmaların çoğu, telefonun çiftler arasında bir duygusal mesafe yaratarak, ortaya çıkmasa bile bilinçaltı düzeyinde ilişki memnuniyetsizliğini artırdığını ve tarafları depresyona sürüklediğini gösteriyor. Hatta birey telefon bağımlısı karşısında telefona yenilmiş, ilgisizliğe maruz bırakılmış ve kendisine saygısızlık yapılmış hissediyor. Karşısındaki kişinin telefon aracılığı ile eriştiği dünya ile kendi varlığını kıyaslama yarışında tükeniyor.

Uzmanlar akıllı telefonların uzaklaştırıldığında daha fazla empati kurduğumuzu doğruluyor. Çünkü telefonlayken başka insanlara bakmıyor, yüz ifadelerini okuyamıyoruz. Bu sadece görmekle de ilintili değil. Ses tonlarındaki nüansları duymuyoruz, beden dilinin ipuçlarını fark etmiyoruz. Kısaca öznesi değil, seyircisi bile olamadığımız bir hayat altımızdan akıp giderken, insanlar da ellerimizin arasından kayıp gidiyor.

Psikoloji profesörü Barbara Fredrickson’a göre ilişkilerde samimiyet örgüsü mikro anlarda gerçekleşir. Anlık bir göz teması, basit bir cümle, bedensel bir jest ilişkilerin tehlike anında dahi asılıp kurtulabileceği küçük tutacaklardır. Bu anlardan mahrum ilişkiler zamanla solar, kekeler, aradaki dil kaybolur ve telefona tercih edilen kişinin yaşadığı değersizlik duygusunun tavan yapmasıyla sona erer. Geriye dijital iki enkaz kalmıştır.

Şimdi telefonu yavaşça yere bırak ve karşındakiyle ilgilen - Resim : 2

ŞİMDİ TELEFONU YAVAŞÇA YERE BIRAK VE KARŞINDAKİYLE İLGİLEN

Amerika’da yapılan bir araştırma, erkeklerin %30’u, kadınların ise % 37’sinin elinde telefonla yürüdüğünü gösteriyor. Aynı araştırmada el ele yürüyen çiftlerin telefon tutma oranı ise sadece %18.

Yani organik bir ilişki içinde olmak telefondan kurtulmayı daha kolaylaştırabilir. Bu ve birkaç pratik ipucunu içeren aşağıdaki maddeler de belki işinize yarar.

1) Tüm teknolojik aygıtları yatak odalarından kaldırın.

2) Dijital cihazlar eğitim amaçlı kullanılsa bile beyin içeriği ayırt etmez ve bağımlılık yaratır. O sebeple kullanımınızı kendi ölçülerinizde sınırlandırın.

3) Video oyunlarından ve bu oyunları teşvik eden uygulamalardan uzak durun.

4) Tüm bildirimleri kapatın. What’s app grupları ve mesajlar gibi sürekli bildirim gelmeye açık uygulamaları öncelik sırasına göre ayırın. Daha küçük bir grup ile temas halinde olmaya çalışın. Enerjinizi uzaklara akıtmayın. Ayrıca her gelen mesajı okumak zorunda değilsiniz.

5) Egzersiz depresyona iyi gelir. Depresif bireyler telefona daha çok bağlanır.

6) Monotask: Beyin bir seferde sadece bir şeyi kaldırabilir. Bu sebeple çalışırken, uyurken müzik dinlemeyin. Her ne yapıyorsanız tek bir şeye odaklanın.

7) Yatmadan en az üç saat önce telefonu bırakın. Ekranın beyinde salgılattığı kimyasal maddeler uyarıcıdır ve derin uykuya dalmadan önce beynin tekrar pasif hale gelmesi 1-3 saat sürebilir.

Odatv.com

Şimdi telefonu yavaşça yere bırak ve karşındakiyle ilgilen - Resim : 3

Elçin Demiröz odatv arşiv