Silivri’de bay-ram olur mu

Değerli dost GazetecilerOnline, Silivri’de bayram sabahını yazmamı istediğinde şaşırdım. Olmayan şey nasıl yazılır ki?!.. Aydınlar, gazeteciler...

Değerli dost GazetecilerOnline, Silivri’de bayram sabahını yazmamı istediğinde şaşırdım. Olmayan şey nasıl yazılır ki?!.. Aydınlar, gazeteciler, milletvekilleri... Oraya Bay-Ram -İtaat eden, boyun eğen beyler- olsun diye kondular, bayram yapsınlar diye değil ki!..

Size önce Malta Sürgünlerinin bayramlarını anlatayım. Hepsi birarada olduğu için bayramlaşırlar, karınca kararınca bayram sofrası kurup, kutlama yaparlarmış. Onları oraya götüren güç İngilizler de esir Türklerin bayramını bayrama benzetmek için çaba harcarmış. Nasıl mı? Ailelerinin memleketten gönderdiği Hacı Bekir lokumlarını, şekerleme veya baklavaları bayram sabahı teslim ederlermiş. Sevinsinler, ağızları tatlansın diye. Asıl hediyeleri ise dört gözle beklenen mektupları yine bayram sabahı verirlermiş. Sonra, ver elini Malta adasında tur. Toprak, çiçek, ağaç, deniz ve başka insanlar. Akşamları sazlı-sözlü sıla geceleri...

Silivri’de mi? Dostlarımız, arkadaşlarımızın çoğu ya yalnız, ya iki kişi kalıyor. Nasıl bayramlaşırlar bilmem ki!..

Silivri’de çalınacak kapı yok, gelecek olan da. Ne ana, ne baba, ne yar, ne çocuklar. Sabah 08’de sayım yapan infaz koruma memurlarıyla bayramlaşabilirsin ancak. Ve bir de eğer kaldığın cezaevinin yönetimi seni adam yerine koyuyorsa, nöbetçi müdür yardımcısı, baş memur gelir, o kadar!..

Ya şeker, çikolata? Unutmaz, bayramdan önceki hafta dış kantine çikolata siparişi verirsen, çikolatan olur. Ama kime ikram edeceksin? Ya kendin yiyeceksin, ya sabah-akşam sayımlarında yoklamaya gelen memurlara tutacaksın. Tabii kabul ederlerse.

Hani bayramların önüne arkasına hafta sonunu eklerler, 3 günlük bayram bir hafta, 10 güne çıkar ya!.. Ne kadar sevinir “özgür”ler değil mi? Yok Silivri’de ölümdür o, kabustur. Çünkü o kadar gün hayat yoktur orada. Kuş uçmaz, kervan geçmez çöldür. Ne mektup gönderebilirsin, ne sana gelen mektuplar verilir. Memurlar tatildedir çünkü. Kantin bile çalışmaz. Gazeteler geç gelir. Silivri’de normal gün 48 saatse, bayramlarda, tatillerde bir gün 100 saat olur. 45 adımlık havalandırmada yürüsen, yürüyemezsin. Alev fışkırır bu zamanlarda. Su da yok ki, betonu ıslatıp, serinletesin. Sıcak, nem, bir de demir kapıların her açılışındaki o korkunç gürültüler izin verirse belki uyursun. Televizyon seyredersin. “Özgür” insanların bayram sabahlarını, pikniklerini, eğlencelerini!.. “Acaba kaçının aklına geliyoruz? Kaçının içi sızlıyor? Ya da farkımızdalar mı?” diye düşünürsün. Geçmez, gitmez, bitmez işte.

Bayramda sadece bir günün, bir saatini beklersin. Devletimiz bayramda açık görüşe izin veriyor ya, normalde bu Çarşamba kapalı görüş günü oradaki dostların. Kalın camın ardında birbirini görüp, telefonla konuşulan görüştür bu. Ama bayram dolayısıyla aradaki o kalın cam, telefon kalkacak, sımsıkı sarılıp, bir masanın etrafında oturabilecekler eşleri, çocukları, kardeşleriyle. Kantinden bisküvi, kek, meyve suyu ne aldılar, alabildilerse misafirlerine onları ikram edecekler. Onlarsa elleri boş gelecek. Çünkü bayram çikolatası, lokumuna bile izin yok. 1 saatte ne kadar konuşabilir, hasret giderebilirsen... Mutluluk oyunu oynar herkes. Sonra?.. Sonrası yok. “Özgürler” Türkiye yarı açık cezaevine, dostlar Silivri dehlizine!..

Bilmem ki Rabbim bu zulmün müsebbibi BAY-RAM’ların orucunu kabul eder mi? Dilerim etmez ve dilerim bayramları bayram tadında olmaz.

Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’dekilerin şahsında Türk Milleti’nin bayramı kutlu olsun.

Not: Rica etsem, bir çikolata yiyimi, oradakileri düşünür müsünüz?!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com

arşiv