Rütbeyi Gülen taktıysa kelepçe yok

Müyesser Yıldız yazdı: “FETÖ'nün en mahrem generali” olduğu vurgulanan Serdar Atasoy'a bile öyle, ama emekli amirallere böyle!.. Allah aşkına, neyin/kimin hıncıdır bu?

Montrö Sözleşmesi ve “takkeli amiral” konusunda açıklama yapan emekli amirallerle ilgili soruşturmada bugün bir gelişme daha oldu. 6 emekli amiral ile TESUD Başkanı emekli Tuğgeneral Namık Kemal Çalışkan'ın evlerinde arama yapıldı, dijitallere el konuldu ve ifadeye çağırıldılar.

14 amiral gözaltına alınmış, 8 günlük gözaltı sürecinde olayın mahiyeti ortaya çıkarılmış. Açıklamada ismi olan emekli amirallerin ifadeye çağrılması tamam, ama yine sabahın köründe daha bu neyin ev aramasıdır? Tank, F-16, denizaltı mı bulunacak?

Bu resmen “Çin işkencesi” değilse, nedir?

Ya denizci üyelerinin sayısı -diğer kuvvetlerden emekli üyelerine kıyasla- daha az olan TESUD’un Başkanı Çalışkan'ın, ismi sözkonusu açıklamada yer almadığı halde soruşturmaya dahil edilmesi?

Sebebi malûm; Milli Savunma Bakanlığı'nın emekli amiralleri kınaması eylemine destek vermemesi!..

Destek vermeyince, önce TESUD'a denetim ekibi gönderildi.

Bugün de Başkan Çalışkan'ın evine polis!..

O halde, “Bu soruşturma nereye evriliyor? Neyin hesabı görülüyor?” diye sormak gerekmiyor mu?

ELEKTRONİK KELEPÇE ZORUNLU MU

Bu “ikinci dalga” operasyonla ilgili değerlendirmeden sonra, Salı sabahı il dışına çıkmama adli kontrol şartıyla bırakılan 14 emekli amirale elektronik kelepçe takılması kararına geçelim. Bilindiği gibi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, birçok isim hakkında “ev hapsi” istedi. Sulh Ceza Hakimi ise “il ve yurtdışına çıkma yasağı” kararı aldı. Sonrasında bu yasağın uygulanması için 14 ismin tamamına elektronik kelepçe takılması kararlaştırıldı. Belli ki, “kurumsal” bir karar sözkonusu.

Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’nde “adli kontrol” şöyle tarif ediliyor:

“Şüpheli veya sanığın tutuklanması yerine bir veya birden fazla yükümlülüğe tâbi tutularak, toplum içinde denetimini öngören bir koruma tedbiridir.”

Yine aynı Yönetmelikte, “Yurt dışına çıkmama”, “konutu terk etmeme”, “belirli bir yerleşim bölgesini terk etmeme”, “belirlenen yer veya bölgelere gitmemek ya da ancak bazı yerlere gidebilme” şeklindeki adli kontrol tedbirlerine karar verilen şüpheli veya sanıkların “izlenmesi, denetim ve takibinin elektronik kelepçe takılmak suretiyle yerine getirilebileceği” öngörülüyor.

Görüldüğü gibi, elektronik kelepçe zorunlu ve yaygın bir uygulama değil.

GÖZ GÖRE GÖRE KAÇTILAR

Konunun hukuki boyutundan sonra da sadede gelip, iki somut örnek verelim.

İlki; yaklaşık 20 gün önce yaşandı. Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nde görülen Ergenekon kumpası hakim ve savcıları hakkındaki davada, tutuksuz yargılanan Ercan Fırat ve Nihat Topal'ın göz göre göre firar ettiği ortaya çıktı.

Nasıl firar ettiler?

Haftada belli günlerde imza verme adli kontrol hükümlerine tabi tutulmuşlardı. İmza yükümlülüklerini yerine getirmedikleri anlaşıldı. İlgili mahkemeler uyarıldı. Yerel mahkeme, bu sanıklardan birisi hakkında yakalama kararı çıkarırken, Yargıtay 8. Ceza Dairesi, adli kontrolün devamına karar verdi.

Geçen süreçte her iki ismin adli kontrole uymadığı bir kez daha tespit edildi. Yargıtay 8. Ceza Dairesi'ne yine yazı gönderildi. Müdahil avukatları ve Savcı Ercan Kurnaz, tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmasını istedi. Ancak Mahkeme, bu defa hiçbir karar almadı.

Bizim olayı yazmamız ve de iki sanığın firar ettiğinin ortaya çıkmasından sonra Yargıtay 8. Ceza Dairesi, aynı gün aldığı “değişik iş kararı”nda; “sehven kararın duruşma zaptına geçmediği ve okunmadığını” belirterek, Ercan Fırat ile Nihat Topal hakkında yakalama/tutuklama kararı çıkardı.

Vurgulamak istediğimiz şu; ne öncesinde ne de adli kontrol hükümlerini çiğnedikleri tespit edildikten sonra Ergenekon kumpası hakim ve savcılarına reva görülmeyen elektronik kelepçe, sırf Montrö'ye sahip çıkıp, “takkeli amiral” görüntülerini eleştiren emekli amirallere reva görüldü!..

NE İTİRAF ETTİ Kİ

İkinci örnek; meşhur Serdar Atasoy vakası.

“FETÖ'cü” olduğuna ilişkin bilgiler hemen herkesin elindeyken, geçen YAŞ'ta generalliğe terfi ettirildi. Yetmedi, Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanı yapıldı. Olay ayyuka çıkınca, emekli olması istendi. Ancak emekli olduktan sonra hakkında soruşturma açılıp, gözaltına alındı.

Etkin pişmanlıktan faydalandı. Ancak, teğmen rütbesini Fetullah Gülen'in takması dışında, öyle ahım şahım hiçbir itirafta bulunmadığı halde adli kontrolle serbest bırakıldı.

Adil kontrolün cinsi mi? Sadece haftada iki gün imza!..

“FETÖ'nün en mahrem generali” olduğu vurgulanan Serdar Atasoy'a bile öyle, ama emekli amirallere böyle!..

Allah aşkına, neyin/kimin hıncıdır bu?!

Müyesser Yıldız

Odatv.com

arşiv