Prof. Dr. Selçuk Erez uyarıyor

40 yıllık dostumdur Prof. Dr. Selçuk Erez… Tıp Dünyası’nın gerek duayenlerindendir. Söyleşiyoruz… Konumuz elbette Korona Virüsü.

40 yıllık dostumdur Prof. Dr. Selçuk Erez… Tıp Dünyası’nın gerek duayenlerindendir. Söyleşiyoruz… Konumuz elbette Korona Virüsü.

- Korona virüsü,24 saat boyunca gündemimizi oluşturuyor. Çin’de, İtalya’da yapılanları okuyoruz. Ancak, bize en çok gereken, Türkiye’nin gerçeklerini göz önüne alarak ne yapmamızın, nasıl bir yol haritası çizmemizin doğru olduğunun önerilmesi değil midir?

- Türkiye’nin bu hastalığa hazırlıksız yakalandığı bir gerçek: Bu konuya ayrılmış yeterli yatak, yeterli teşhis kiti vb. bulunmaması yanında, hastanelerimizde maske dahil malzeme eksiklikleri, gerçekten hastalanmış kimselere gerekebilecek solunuma yardımcı aygıtların azlığı bahis konusudur. Bu konuda yapılması gereken en önemli şey, hastalığa yakalanmamaya çalışmaktır.”

- Hastalığa yakalanmamak, yakalanmışların mikrobu yaymaması için yapılanları artık biliyoruz: Maske kullanmak, el sıkmamak, mikrobun konabileceği yerlere dokunduktan sonra ellerimizi yıkamak, kalabalıklardankaçınmak vb. … Mikroplara karşı direncimizi arttıracak başka neler yapılabilir?

- “Genellikle bağışıklık direncimizi arttıracak C vitamini, D vitamini (eğer eksiğimiz varsa) alarak ve sindirim organımızda normal olarak bulunan, bağışıklığımızı pekiştiren mikropları (probiotikleri), kefir vb. içerek takviye etmek.”

Prof. Dr. Selçuk Erez uyarıyor - Resim : 1

- Bazı ilaçların bu hastalığı engellediği kanısı yaygın . Mesela Hydroxychloroquin içeren ilaçlar bu amaçla yaygın olarak tüketiliyor. Yararlı mıdırlar?

- “Sıtma ve romatoidartritte kullanılan bu ilaçların korona virusunun yol açtığı hastalığı önleyip önlemediği kuşkuludur. Buna karşılık bu ilaçların prospektüslerini okuduğunuzda ya da internette araştırdığınızda göreceğiniz çok tehlikeli yan etkilerini (yani, görme yeteneğinin olumsuz etkilenmesi, kan şekerinde tehlikeli düşüşlere yol açabilmesi, kanda pıhtılaşmayı sağlayan trombositlerin azalması sonucu kanamalar, karaciğerde ve böbreklerde bozulma vb.) göze almak bizce doğru değildir.”

- Bağışıklık direncimizi pekiştirmek ve korona virüsü enfeksiyonunu engellediği rivayet edilen ama aslında bu açıdan yeterince değerlendirilmemiş olan ilaçlardan kaçınmanın dışında ne yapabiliriz?

- “Çok önemli şeyler yapabiliriz: Virüsün nefes borusundan ilerleyip akciğerlere ulaştığı ve akciğer keseciklerinin duvarlarındaki hücreleri bozarak solunum sistemine zarar verdiği malûm. Bu durum gelişince, bedenimizden karbon dioksidin yeterince atılması, buna karşılık oksijeninin vücuda alınması işlemi sekteye uğrar.

Ölümlerin en çok 60 yaşını aşmış kimselerde gerçekleştiği biliniyor. Bu yaş grubu için alınacak önlemler var:

Bu hastalık, başlangıçta ağır nezle, grip gibi hastalıkların belirtilerine benzeyen semptomlarlabaşgösteriyor. Koronavirus konusunda her gün duydukları haberlerin etkisiyle çok korkmuş olan insanlar bu belirtilerin hafifleri bile bahis konusu olduğunda hastanelerin polikliniklerine, âcil servislerine koşuyorlar. Oralarda biriken kalabalıkta beklerken aslında korona virüsüne yakalanılması olasıdır.

Bu servislerin gereksiz yere kalabalıklaşmasının başka sakıncaları da var. Sayısı az olan hekimlerimizin etkin olmalarının engellemesi, yatırılmaması gerekenin yatırılıp, yatırılması gerekenleri yatırılmaması belli oranlarda kaçınılmazdır. Böylece zâten kısıtlı olan yataklar da bazen gereksiz yere işgal edilmiş olmaktadır.”

- Çaresi?

- “60 yaşından ilerde olanların birer Palsoksimetre adıyla anılan ve işaret parmağı ucuna takılıp kandaki oksijen satürasyonunu (doygunluğunu, yani oksijenli hemglobinin toplam hemeglobine oranını) ölçen aygıt edinmeleri uygun olur.

Bu kimselerin, nezle, grip ya da korona virüsü hastalığı belirtileri ile karşılaştıklarında oksimetre aygıtını parmak uçlarına takarak günde bir kaç kez ölçecekleri kan oksijen satürasyonu değerinin yüzde 94’ün altına düşmesi, hastaneye gitmeleri için yeterli bir bulgudur.

Korona virüsüne yakalanmış bazı kimselerin solunum sistemi belirtilerinin henüz ağırlaşmamış olduğu durumlarda, oksijen satürasyonlarının azalmaya başladığı ve bunun ancak satürasyonu ölçen bir aygıtla anlaşılabileceği saptanmıştır.”

Halit Kakınç

Odatv.com

Prof. Dr. Selçuk Erez uyarıyor - Resim : 2

halit kakınç arşiv