Müyesser Yıldız yazdı: Polis, general eşinden gelen “imdat” telefonunu ciddiye almadı

Müyesser Yıldız yazdı

15 Temmuz'la ilgili, “Bu nasıl darbe teşebbüsü?.. Bu nasıl istihbarat?..” soruları artarak devam ediyor.

Önce teknik bir bilgi; deneyimli MİT'çilere gelen ihbarların hukuki durumu ve yapılması gerekenleri sordum. Şunu söylediler:

“İhbar önce yazılı nota çevrilir. 'Haber kaydı ihtiyatla karşılanmış olup, önemine binaen dış makamlara sunulmuştur' denir. İlgili birimin yanısıra, Cumhuriyet Başsavcılığı, Jandarma ve Polise de bildirimde bulunulması zorunludur.”

Eğer hukuki durum buysa ve şu ana kadar yapılan açıklamalar, MİT'in kendisine gelen darbe ihbarını Genelkurmay dışında hiçbir kurumla yazılı ve sözlü paylaşmadığını ortaya koyduğuna göre, bir de “görevi ihmal suçu” işlenmiş olmuyor mu?

O GENERAL GENELKURMAY'DAN DEĞİL LOJMANDAN GÖTÜRÜLDÜ

4 gün önce, “Darbeden Önce Polis Genelkurmay'da Gözaltı Yaptı mı?” başlıklı yazıda bazı şüpheliler ile mağdur-müşteki generallerin ifadesindeki ayrıntılara dikkat çekmiştim.

O gece Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın emriyle Karargâhta kalan, sonrasında tutuklanan Adli Müşavir Tuğgeneral Hayrettin Kaldırımcı'nın ifadesinde şöyle bir bölüm vardı:

“Uzun süre bekledikten sonra saat 21.00 gibi Askeri Savcı Kurtuluş Kaya'yla birlikte Genelkurmay Personel Başkanı Korgeneral İlhan Talu'nun odasına gittik. Ona ne olduğunu sordum. Genelkurmay Lojistik Başkanı Fikret Korgenerali polisin gözaltına aldığını söyledi. Ben bu konuşmadan bu olay için beklediğimizi, artık bize ihtiyaç kalmadığını düşündüm. Bu sırada karargâhta büyük bir hareketlenme olduğu söylendi. Özel Kuvvetler personelinin tatbikat yaptığı gibi bir şeyler söylendi.”

Bunun üzerine, “İlhan Talu'nun Hayrettin Kaldırımcı'ya söylediği doğruysa; Darbeden önce ve belki de MİT Müsteşarı Fidan henüz karargâhta iken, polis Genelkurmay'a girmiş ve Korgeneral Fikret Erbilgin'i gözaltına almış demektir” yorumunu yapıp, İstanbul'da düğünde olan Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın da olayı Erbilgin'in eşinden gelen telefonla öğrendiğini hatırlatmıştım.

Sadece Ünal değil, yine o gece İstanbul'da düğünde olan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu'na da Erbilgin konusunun aktarıldığını dün medyaya yansıyan ifadesinden öğrendik. TSK'nın bazı birliklerinde olağan dışı bir hareketlilik yaşandığından ilk defa saat 22.23'te gelen telefonla haberdar olduğunu, bunun üzerine Ankara'da bulunan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkan Vekili Tümamiral Macit Arslan'la görüştüğünü belirten Bostanoğlu, düğünden 22.35'de ayrılırken bir başka telefon görüşmesi hakkında da şu bilgiyi verdi:

“Ayrılmadan bir dakika önce İzmir Özdere'de bulunan Kurmay Başkanım Koramiral Serdar Dülger, Ankara'da olağan dışı gelişmeler olduğunu, oturduğu lojmanda ikamet eden Genelkurmay Lojistik Başkanı Hava Korgeneral Fikret Erbilgin'in derdest edilerek, götürüldüğünü eşinden öğrendiğini söyledi.”

O yazımızda yer alan Erbilgin hakkındaki bir diğer not ise Genelkurmay MEBS Başkan Korgeneral Uğur Tarçın'ın mağdur-müşteki sıfatıyla savcılığa verdiği ifadedeki ilginç açıklamaydı. Saat 21.20 sıralarında eli silahlı komando kıyafetli 3 kişinin odasına girdiğini, kendisini derdest edip, Akıncılar'a götürdüğünü anlatan Tarçın, serbest kalmalarının ardından burada Daire Başkanı Tuğgeneral Göksel Sevindik, Basın Daire Başkanı Ertuğrul Özkürkçü ile Genelkurmay Lojistik Başkanı Korgeneral Fikret Erbilgin ve bazı havacı generalleri gördüğünü belirtip, “Lojistik Başkanı Fikret Erbilgin'i, ben zannederek derdest etmişler. Bu işlemi yapanlar, 'Uğur Tarçın'ı aldık' diyerek, telefonla bir yerlere rapor etmişler. Bunu Erbilgin'den öğrendim” demişti.

Haliyle de, “Tarçın'ın iddiası doğruysa; darbeciler aslında Fikret Erbilgin'i gözaltına almayacakmış, Uğur Tarçın zannederek derdest etmişler!.. Erbilgin'in özelliği ne ola ki?!.” sorusunu yöneltmiştim.

POLİS GENERAL EŞİNİ CİDDİYE BİLE ALMADI

Karmakarışık, hatta saçma sapan bir detay gibi duruyor, değil mi? Ama hiç de öyle değil, aksine yaşananların “ciddiyetini” göstermesi açısından çok çarpıcı bir örnekle karşı karşıyayız.

İşte tekmili birden Fikret Erbilgin'in gözaltına alınmasının perde arkası:

Genelkurmay Lojistik Başkanı Korgeneral Erbilgin o akşam saat 21.00 civarında makam arabasıyla Karargâh’tan ayrılır. Çıkmadan önce aynı lojmanda oturdukları MEBS Başkanı Korgeneral Uğur Tarçın'ı arar. Tarçın, bir süre daha çalışacağını söyler. Zaten haftalardır YAŞ hazırlıkları için gece yarısına kadar çalışmaktadırlar.

Erbilgin, Genelkurmay'a çok yakın Merkez Orduevi'nin yanındaki lojmanına gider. Eşiyle yemek yedikten sonra balkona çıkar. Tam bu sırada kapı çalar. Kapıyı açar, karşısında eğitim elbiseli, biri yarbay üç asker durmaktadır. Yarbay, “Genelkurmay 2. Başkanının emri, sizi hemen alıp, Karargâh’a gitmemiz gerekiyor” der. Erbilgin ve eşinin, “Ne oluyor?” diye sormasına fırsat kalmadan, Erbilgin'i adeta karga tulumba merdivenlerden indirip, götürürler.

Arkalarından feryat figan bağıran eşi balkona fırlayıp, “Polis... Polis...” diye bağırır. Lojmandaki diğer asker veya eşleri de balkona çıkar, ama gelen olmaz. İçeri giren Bayan Erbilgin polis 155'i arayıp, “Kocam general... Kaçırdılar” diye ihbarda bulunur. İlgilenmezler... Bir daha arar... Değişen Bir şey olmayınca oğlunu arayıp, eve çağırır ve birlikte Genelkurmay'ın kapısına giderler. Darbeci jetler, helikopterler henüz havalanmamıştır, ama Genelkurmay'ın kapısında polisler vardır. Erbilgin'in eşi ve oğlunun tüm çabalarına rağmen içeri girmelerine veya içeriden birileriyle görüşmelerine izin vermezler. Durumu bir de oradaki polislere anlatılar, hatta buradan bir kez daha 155'i ararlar, ama değişen bir şey olmaz.

Bunun üzerine lojmana dönüp, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın eşini arayıp, birilerinin Fikret Erbilgin'i gözaltına aldığını bildirirler.

O sırada Genelkurmay Karargâhı'nda bulunan ve Adli Müşavir Hayrettin Kaldırımcı'ya, “Lojistik Başkanı Fikret Korgenerali polisin gözaltına aldığını” söyleyen Personel Başkanı İlhan Talu'nun bunu nasıl öğrendiğine gelince; lojmanlarda, Erbilgin'in eşinin “Polis, polis” diye bağırdığını duyan birilerinin aramış veya Bayan Erbilgin Karargâh’ın kapısına gittiğinde burada görevli askerlerin bilgi vermiş olabileceği tahminleri yapılıyor.

DARBECİLER AKINCILAR'IN YERİNİ BİLMİYORMUŞ

Erbilgin'in eşinin yaşadıkları ve polisin tavrı MİT'in, Emniyet’e hiçbir bilgi vermediğinin delilidir.

Ama devamı, bir de Korgeneral Fikret Erbilgin'in yaşadıkları var.

Apar topar arabaya bindirilen Erbilgin, Genelkurmay'a gitmelerini beklerken, Eskişehir yoluna yöneldiklerini görür. “Ne oluyor?” diye sormaya çalışırken, onu derdest eden askerlerden biri telefonla birisine, “Uğur Tarçın'ı aldık” diye bilgi verir. Erbilgin, “Uğur Tarçın değil, Fikret Erbilgin” olduğunu söyleyince o asker bir kez daha telefon edip, “Aldığımız kişi Uğur Tarçın değil, Fikret Erbilgin'miş” der. Karşı taraftan, “Olsun, Akıncılar'a getirin” talimatı gelmiş olmalı ki, darbeciler kendi aralarında Akıncılar'ın nerede olduğunu konuşmaya başlar. Birisi, “Tabelalara baka baka gideriz” deyince de Erbilgin, 10 yıl orada çalıştığını, yolu tarif edebileceğini belirtir ve böylece Akıncılar'a giderler!..

Tüm bunlara rağmen Erbilgin'in aklına darbenin “d”si gelmemiştir. Adeta kendi ayağıyla gittiği Akıncılar'da elleri, ayakları ve gözleri bağlanınca ne olduğunu anlar. Ertesi gün akşama kadar da orada tutulur.

4 gün önceki yazımızda, Erbilgin'in halen Genelkurmay Lojistik Başkanı olduğunu kaydetmiştik. Ancak darbecilerin “tasfiye” listesinde yer almasına rağmen YAŞ kararıyla emekliye sevk edildiğini öğrendik.

Dönemin Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi'nin ifadesindeki bir detayı da ekleyelim. O gece Ankara'da düğünde olan Mendi, “Bu olayların olmasına yönelik, olay tarih ve saatinden önce hiçbir şey hissetmedik” dedi. Yani, kendilerine hiçbir ihbar iletilmediğini ima etti.

Sonuç olarak;

Bu nasıl bir istihbarattır ki, darbe ihbarını “ciddiye” alıyor, ama gereğini yapmayıp, işi tamamen Genelkurmay'yla ahbap-çavuş ilişkisi şeklinde götürüyor... Jandarma Genel Komutanı bile haberdar edilmiyor... Polis, bir generalin eşinden gelen “imdat” telefonunu ciddiye almıyor...

Bu nasıl “ciddi” bir darbe girişimidir ki, darbeciler yanlış generali kaçırıyor... Akıncıların yerini bile bilmiyor... Yolu tabelalara bakarak bulmayı düşünüyor... Kaçırdıkları generalin tarifiyle yolu buluyor...

Bu nasıl iş bilmiyoruz, ama “darbe” denilerek alınan çok ciddi kararların ülkeye ve TSK'ya olası maliyetini gayet iyi biliyoruz!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com

MİT Hulusi Akar hakan fidan genelkurmay karargah arşiv