Ortadoğu ateşi Türkiye’yi sarabilir

Satrançta rakibinize “on hamle sonra mat olacaksınız” diye bir uyarıda bulunduğunuzda, rakibinizin yapacağı zorunlu hamleleri de hesap etmiş olmak...

Satrançta rakibinize “on hamle sonra mat olacaksınız” diye bir uyarıda bulunduğunuzda, rakibinizin yapacağı zorunlu hamleleri de hesap etmiş olmak durumundasınız. Aksi durumda, rakibin beklenmedik hamlesi karşısında tüm planlarınız altüst olur.

Dünyada bu işi becerebilen satranç oyuncusu, Kızılderili ağzıyla, iki elin parmaklarından azdır. Aleksandr Alyehin de bunlardan biridir. Rakibine, on bir hamle sonra mat olacağını söyleyen Alyehin, rakibin beklenen zorunlu hamleleri yapmaması halinde daha kısa sürede mat olacağı uyarısında da bulunmuştur.

Sonuçta, hem rakibi hem de kendi yerine oynamayı becerebilen Alyehin, rakibini gerçekten on bir hamlede mat eder.

Bu satranç için olduğu kadar yaşam için de geçerlidir. Şimdiki dış siyaset politikamız için de geçerli…

Suriye meselesinde, zorunlu hamleleri iyi hesap edemeyen hükümet, satranç diliyle tempo kaybetmiştir. Biraz daha Suriye üzerine yüklenecek olursa da kesinlikle taş kaybedecektir.

Gazze konusuna da düşüncesizce atlamış olan hükümet, burada da zorunlu hamleleri hesap edemiyor. İsrail ile takışmayı göze almak ile, İsrail’in elini kolunu bağlamak arasındaki ince çizgiyi yalnızca seçmenlerine gösteri olarak sunan AKP ve lideri Tayyip Erdoğan, bağırıp çağırma ile dış politikanın yürümeyeceğini, ancak içeride bazı saf vatandaşları kandırabileceğini unutmuş gözüküyor.

Ancak bütün bunların sonucunda dış politikamız ağır darbeler yiyor ve telafisi mümkün olmayacak hatalar yapılıyor. ABD Başkanı Obama’nın, “İsrail’in kendini koruma hakkından” söz etmesinin altında yatan mesajı anlamazlıktan gelmek, ama buna rağmen Kürecik’teki İsrail’i koruma füze rampalarının nedenini açıklayamamak bizi dış politikada zor duruma sürüklüyor ve inandırıcılığımızın yitmesine neden oluyor.

Eğer İsrail ile ilgili bir yaptırım uygulanacaksa eğer, bunun yolu hamasi nutuklar atmak ya da oturup ağlamak değil, aksine karşınızdaki ülkeyi “zorunlu hamleler” yapmaya itmektir.

Ama bu boşuna bir beklentidir. Türkiye, geçen yüzyılın ikinci yarısından günümüze kadar hemen hiç “ağırlıklı” dış politika izlememiştir. Bunun nedeni bizim diplomatlarımızın veya onları yöneten siyasilerimizin beceriksizliği değil, dışa bağımlılığımızın ortaya çıkışı ve her hamlemizi engellemesidir.

Bu karmaşa içinde nelerin gerçekleşmeyeceği üç aşağı beş yukarı tahmin edilebiliyor da, nelerin gerçekleşeceği tam anlamıyla bir kara kutu. Aslında biraz akıl yürütmeyle, Ortadoğu’daki dengelerin ne yönde değişeceğini tahmin etmek mümkün. Bunu aslında bizim dış politika uzmanlarımızın yapması gerek, oysa onlar bir gün sonrası için ancak tahmin yürütebiliyorlar. Aksi olsa, gelmekte olan büyük felaketin sınırlarını çizebilecek bir mantık yürütebilirlerdi, ama yok.

İsrail durup dururken saldırmıyor Gazze’ye… Sivil ölümlerine göz yumması veya sivil ölümlerine neden olması da İsrail politikalarını durduracak gibi görünmüyor. İsrail’in bölgede mutlak surette gelişmeye ihtiyacı var. ABD’nin seçimlerinin bitmesini bekliyordu İsrail, ama beklediği gibi ABD’den tam destek gelmedi. İsrail’in bölgede, İran da dahil, hiçbir ülkeden çekinmediği zaten biliniyor. Savunma sistemleri çok güçlü. Saldırıda ise bütün Ortadoğu’yu kana boyayacak ve bundan da karlı çıkacak avantajlara sahip. Üstelik, dünyadaki Yahudi lobisi de Ortadoğu’da çıkacak bir karmaşada büyük destek sağlayacak güçte.

İsrail’in çok büyük bir avantajı daha var. Araplar arasındaki uyuşmazlık. Asla birbirlerini destekleyecek bir birlikteliğe gitmeyeceklerini çok iyi biliyor İsrail devleti. Hatta bir süre sonra birbirlerinin toprakları üzerinde de kurnazlığa gideceklerinden emin.

Suriye’nin, Ortadoğu’daki muhtemel bir kargaşadan yararlanacağını ve kendine soluk aldıracak sıcak çatışmadan asgari yararlanacağını, bu nedenle de Suriye’nin tamamen kendi içişlerine dönerek, Ortadoğu yangınına hiç bulaşmayacağını da tahmin ediyor. Tahminden de öte, bundan emin.

Yani İsrail, satranç tahtası üzerindeki zorunlu hamleleri çok iyi hesaplamış duruda ve tüm bölge ülkelerine on bir hamle sonra mat olacaklarını söyleyebiliyor.

Hamasi nutuklar yok, ağlayan yok, Birleşmiş Milletler bir halt etmiyor diyen yok, kavgayı kendi meclisine taşıyan yok… Son derece emin adımlarla, insan hayatını hiçe sayan bir gaddarlıkla Ortadoğu’yu cehenneme çeviren kararlı bir İsrail var.

Bu cehennemden en çok zarar görecek ülkelerin başında Türkiye geliyor. Türkiye’nin hiç bulaşmaması gereken nokta Ortadoğu’daki yangın. Öyle ki, böyle bir yangının içine gözü kapalı girmeye çalışan Türkiye’nin kaybedeceği çok büyük arazi parçaları olacaktır. Bir yandan İsrail’i korumaya çalışan füze kalkanlarıyla, diğer yandan sıkıştıran doğal gaz vericileriyle, bir yandan da Kürt meselesiyle yüz yüze kalacak ve geri adım atmak zorunda kalacaktır.

Bu yalnızca AKP’yi, Recep Tayyip Erdoğan’ı değil, Türkiye’yi de bitirecek bir gözü dönmüşlük olur. Arap Birliği denilen pamuk ipliğinin ucundaki ülkeler yaşananı görmezden gelirken, Türkiye’nin üstelik de müttefiki olduğu birçok ülkeyi karşısına alması, dış politikamızın yerle bir olması anlamına gelecektir.

Mümtaz İdil

Odatv.com

Erdoğan israil gazze arşiv