Ormanın hatırası olmaz insanın hatırası olur

Salih Seçkin Sevinç yazdı

Araba sürüyorum… Güzergahım üzerinde sağlı sollu hatıra ormanları var. Gündemden ötürü ister istemez bu ormanların isimleri ilgimi çekiyor ve düşünmeye başlıyorum. Bir sürü hatıra ormanı çeşiti var; devlet adamları için yapılan hatıra ormanları, şehitler için yapılan hatıra ormanları, önemli günlerin isimlerini taşıyan hatıra ormanları, önemli olaylar için hatıra ormanları… Var da var. Tema Vakfı’nın sitesindeki açıklamaya göre tanesi 10 TL’den 2000 adet fide bağışında bulunarak siz de bireysel, ya da 5000 - 10.000 adet fide bağışı yaparak kurumsal bir hatıra ormanı oluşturabiliyorsunuz.

“Hatıra Ormanı” kavramı üzerinde yoğunlaşarak kendisine isim verilip karakterize edilen ormanın kendisiymiş gibi düşünmeye çalışıyorum. İnsan ömrünü üçe beşe ona katlayan yüzlerce, binlerce yıl yaşayan ağaçları “Hatıra” olarak adlandırmasını ama yeryüzünde ağaçların ömrünün onda biri kadar yaşamayan insanoğlunun ona “Hatıra” ismini vermesinin ne kadar ironik olduğunu görüp irkiliyorum.

Sonra orman bana şunu fısıldıyor; “Ormanın hatırası olmaz, insanın hatırası olur.”

İşte “saçmalık” zaten tam da burada başlıyor. Üç jenerasyon önce dedesinin mezarının yerini dahi bilmeyen, yine de kendini yeryüzünün efendisi sayan insanoğlu, kendisinden çok daha kadim olan ağaç topluluklarına “Hatıra” diyebilme cüretini gösteriyor. Kimin yeryüzünde hatıra olduğu, kimin olmadığı apaçık ortada aslında.

Orman yangınlarının başladığı ilk gün yazar bir arkadaşımla buluştum. İkinci romanımın telifi de yeni yatmıştı. Yazar arkadaşım da kendisine hem hobi, hem de ek gelir olsun diye takılar tasarlamaya başlamış. Ben de hem hoşuma gittiği, hem de ona destek olmak adına (yazar dayanışması diyelim) tasarladığı bir bilekliği kendisinden satın aldım. Yaptığı işi daha çok desteklediğimi göstermek için de Instagram hesabımda paylaştım.

Sonrasını tahmin edebilirsiniz…

“Vay ben ne entellektüel bir zındıkmışım da benden çok daha iyi influencerlar halka orman söndürmek için çağrılarda bulunmaya başlamışken ben bileklik tanıtırmışım. İşte bu ülke, ben ve benim gibiler yüzünden ilerlemiyormuş da Allah ben ve benim gibilerin bin türlü belasını versinmiş.”

O günden bugüne sosyal medya hesaplarımda gündem dışında hiçbir şey paylaşmıyorum. Gündeme dair de sadece bir iki paylaşım yaptım. Onda bile konuyla bilgili/bilgisiz bir sürü kişi tarafından topa tutuldum.

Bundan sonrasının şöyle bir üzerinden geçeceğim. Zaten detaylı biliyorsunuz…

Bol dezenformasyon, bol küresel komplo teorisi, bol ulusal komplo teorisi, devlet bürokrasinin yeterli müdahale konusunda sınıfta kalması, yardım çağrısı yapanlara vatan haini yaftası yakıştırma, bir takım insanların halkı galeyana getirip hiçbir afet yönetim bilgisi olmayan insanları yangınlara müdahil ederek zehirlenip ölmelerine yol açması, yine bol PR soslu yardım toplama/ağaç dikme çalışmaları, fırsattan istifade dolandırıcılara gün doğması, ötekileştirmeyi derinleştirme, koordinesiz yardımlaşma, yardım enflasyonu, bolca hakaret, küfür, aşağılama. Bu liste böyle uzar gider…

Başıma bir şey gelmeyecekse kişisel görüşümü söylemek isterim. Çağın en büyük felaketi küresel ısınma, şu olan yangınlar ya da pandemi değil. Çağın en büyük felaketi herkesin bulunduğu statükoda (kendi gerçekliğinde) “Politically Correct - Siyaseten Doğru” olması ve ondan gayrı herkesin hatalı olması.

Hasılı insanlık tarihinin en büyük iletişim sürmenajı içerisinde birbirimizin sansürcüsü, yargıcı, polisi, infazcısı olmamız.

Slavoj Žižek şöyle der; “Politik doğrucular gerçek sorunu çözemeyeceklerini bildikleri için, onun hakkında nasıl konuşmamız gerektiğini kontrol altında tutmaya çalışırlar.”

Örneğin, ırkçı veya cinsiyetçi bir espri yapmak, o kişiyi ırkçı ya da sapık ya da cinsiyet düşmanı yapmaz, yardım çağrısında bulunmak o kişiyi vatan haini yapmaz, bir insanın orman yangını dışında bir paylaşım yapması onun orman yangınlarına üzülmediği anlamına gelmez. Gibi gibi..

Maalesef bugüne kadar hep kendi benmerkezci kurgularımızla dünyayı kendimize uydurmaya çalıştık, ancak bu dünyanın asıl kurgusuna bizim uygun olup olmadığımızı hiç sorgulamadık.

Ormanlar bizlere “Hatıra İnsanlar” diyemedikleri için bizim onlara “Hatıra Ormanı” diyerek onları kontrol altında tutabileceğimizi düşünmemiz ama tutamamamız işte tam da bu yüzden.

Salih Seçkin Sevinç

Odatv.com

yangın