Operasyon neden şimdi başladı

Müyesser Yıldız yazdı

AKP'nin 1 Kasım seçim zaferinin ilk operasyonu İzmir Casusluk davası oldu. Sırada başka büyük ve sürpriz operasyonlar var, ama özellikle İzmir casusluk operasyonunun zamanlaması ve akıbeti hem yeni kurulacak AKP iktidarı, hem TSK, hem de Cemaat için “hayati” önemde.

“Hayati” önemi ne; Bunu anlatmadan önce operasyonla ilgili bazı teknik detaylar hakkında bilgi verelim.

Operasyonun, bu kumpasın kurbanı askerlerin şikâyeti üzerine başladığı sanılıyor. Hayır, davanın dosyasını açan bizatihi İçişleri Bakanlığı oldu. Mâlum, “casusluk, fuhuş, şantaj”a adı karıştırılanlar sadece askerler değil, tamı tamına 3 bin 500 bürokrat da var. İçişleri eski Bakanı Efkan Ala, mevcut Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz dahil.

İktidarın, daha doğrusu Erdoğan'ın halen devam eden bu davada, böylesine titizlenmesinin başta gelen sebebi, AKP bürokrasisinin hedef alınmış olması.

İşte bu yüzden dava İçişleri Bakanlığı'nda masaya yatırıldı. Teftiş Kurulu “gizli” bir rapor hazırladı. Bu rapor davaya bakan mahkemeye gönderildi, ancak mahkeme “gizli” olduğu gerekçesiyle bunu açıklamadı.

Aynen dava başladığında sanıkların talebi üzerine MİT Müsteşarlığına yazılan, “Böyle bir casusluk örgütü var mı?” yazısının cevabının, “gizli” olduğu gerekçesiyle adli emanete kaldırılması gibi...

İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu'nun raporunda neler yok ki!..

- Soruşturmanın ilk andan itibaren İzmir Emniyet Müdürlüğü İstihbarat ve KOM Şubede görevli bazı polislerce kurgulandığı...

- Soruşturma öncesinde dinlemeler yapıldığı, soruşturma başlatıldıktan sonra da kurgunun bunun üzerine oturtulduğu...

- İstihbarat notlarıyla soruşturmaya yön verildiği...

- Meşhur Pandora hard diskinin kurgucular tarafından hazırlanıp, arama yapılan evlere konduğu...

- Bu kumpasın Emniyetin kaçıncı katında, kimler tarafından, ne zaman hazırlandığı gibi...

Operasyonla ilgili bir diğer bilgi; Hakkında yakalama kararı çıkanların sayısının 57 değil, 150 civarında olduğu, aralarında TSK'dan bilgi ve belge sızdıran 15 askerin de bulunduğu öne sürülüyor.

Bu soruşturmayı, diğer “kumpas” soruşturmalarından ayıran önemli bir özellik var; Diğerlerinde yasadışı dinleme, hukuksuzluk, delil karartma vs. gibi gerekçelerle polis, savcı ve hâkimler hakkında inceleme, görevden alma veya tutuklama yapılırken, İzmir Casusluk'ta doğrudan “kumpasın nasıl ve kimler tarafından kurulduğu” soruşturuluyor.

CEMAAT BU DAVADA DİRENİYOR ÇÜNKÜ

İçişleri Bakanlığı ve İzmir Emniyeti “Casusluk kumpası” üzerinde geçen yıldan beri büyük bir gizlilik içinde çalışıyor.

Yetkililere göre bunun sebebi, İzmir'in paralel yapının “kalesi” olması. En iyi örgütlenmeyi burada gerçekleştirdikleri söyleniyor.

Yine yetkililere göre, Cemaat bu davada mutlaka mahkûmiyet kararı çıkmasını istiyor. Sebebini de şöyle açıklıyorlar:

“Böylece kumpas soruşturmasının TSK'ya uzanmasının engelleneceğini düşünüyorlar. En büyük korkuları, TSK'ya el atılması.”

Ki, hemen burada, “Bir üst rütbeli komutanın Eylül 2014'te İzmir Emniyet'ine gidip, soruşturma hakkında bilgi almaya çalışıp, 'bu dosyayı kapatın' mesajı verdiği, Emniyet'ten 'nazikçe' uğurlandığı” şeklinde ilginç bir iddiadan söz ediliyor.

SORUŞTURMANIN TSK İÇİN ÖNEMİ

İzmir'de devam eden kumpas soruşturmasının TSK için önemine gelince; Subayların yıllarca hapiste yatmasına Genelkurmay tarafından hazırlanan “bilirkişi” raporunun sebep olduğu biliniyor. Sözkonusu raporda, bazı sanıklardan ele geçen TSK telefon rehberi, antivürüs programı, ders notları, hatta dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un organize ettiği uluslararası bir sempozyumda yayınlanan bildirilerin toplandığı kitap için bile “gizli belge” denmişti.

Ayrıca yine iddianameye dayanarak, daha dava sonuçlanmadan emeklililiğine dahi hak kazanamamış 70'e yakın genç subayın TSK ile ilişkisi kesildi. Bunların çoğu Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne açtığı davayı da kaybetti.

Kumpas soruşturması devam ettiği takdirde, en azından gerek o bilirkişi raporunun, gerekse de ihraç kararlarının mercek altına alınmasına, haliyle de sorumluluların üzerine gidilmesine kesin gözüyle bakılıyor.

YENİ HÜKÜMET BELİRLEYECEK

Soruşturmanın bam teli ise iktidar içi savaşlarla; özellikle de iki isimle ilgili.

Bu isimlerden biri Erdoğan'ın gönlündeki “genel başkan ve başbakan” Binali Yıldırım.

İzmir Casusluk kumpasında yer aldığı ileri sürülen polis, savcı ve hakimlerin, aynı zamanda Binali Yıldırım'la ilişkilendirilen Liman operasyonunu yapan kadro olduğu biliniyor. Casusluk kumpasını bu kadronun kurguladığı ortaya çıkarıldığı takdirde, bir anlamda Liman operasyonu ve Binali Yıldırım da “ibra” olacak. Böylece Davutoğlu'nun istemediği Yıldırım, yeni hükümette rahatlıkla “etkin” görevler üstlenecek.

Ve Ali Babacan ismi; Casusluk kumpasında binlerce bürokratın adı yer aldı. Ama sadece Babacan'a bağlı Hazine Müsteşarlığı ile Merkez Bankası'nda, aynen TSK gibi bu iddialar ciddiye alınıp, bürokratlar hapse gönderilmese de de memuriyetten çıkarıldı veya pasif görevlere atandı. Yerlerine de “paralelcilerin” getirildiği konuşuldu.

İşte bu konuda Erdoğan'ın masasında oldukça ciddi raporların olduğu belirtiliyor. Nitekim Erdoğan seçimden hemen önce bir tv programında, şunları söyledi:

“Bu paralel yapı ülkemizde devletin içerisinde sızmış bir virüs gibi. İstihbaratta da var, emniyet teşkilâtı, Silahlı Kuvvetlerimiz, bütün bu yerlerin hepsinde bunlar var ve ciddi iletişim sağlamaya çalışıyorlar. 657 değiştirilmediği sürece bu iş çözülmez.”

Erdoğan'ın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu vurgusunun anlamı mı? Yetkililer, Erdoğan'ın İzmir Casusluk İddianamesinde adı geçen Hazine ve Merkez Bankası'ndaki bürokratların bu kanunun ilgili maddeleri referans alınarak, “memuriyetten çıkarılma” cezasıyla cezalandırıldığından, söz konusu kurumların mahkeme kararıyla geri dönenler için ise “yasal zorunluluk” diyerek, bu kararları Danıştay'da temyiz ettiğinden haberdar olduğunu bildiriyor.

Soruşturma devam ettiği takdirde aynen TSK'da olduğu gibi, kumpasın Hazine ve Merkez Bankası ayağı üzerine de gidileceği, faturanın ise kime çıkacağı belli.

Erdoğan, Ali Babacan'ı istemediğini açıkça ortaya koydu. Kimilerine göre, Abdullah Gül ekibinden koparmak için, kimilerine göre Başbakan Davutoğlu'nun ısrarı, kimilerine göre uluslararası sermayenin baskıları sonucu yeniden milletvekili yapılmasına razı olsa da yeni iktidarda kesinlikle ekonominin dümenini Babacan'a teslim etmek istemiyor. Bu konuda Davutoğlu veya uluslararası çevrelerden gelecek baskılara karşı elini güçlendirmeye çalışıyor.

Casusluk kumpası operasyonunun anlamı ve buzdağının altındakiler şimdilik bunlar!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com

Ali Babacan binali yıldırım recep tayyip erdoğan Ahmet Davutoğlu arşiv