"Olmazsa olmazlarımız" bir değil üçtür

Müyesser Yıldız yazdı...

Dün Azerbaycan'a gidip, Kafkas İslâm Ordusu'nun teşkili ve Bakü'nün kurtuluşunun 100. yıl dönümü törenlerine katılan Erdoğan, Ermenistan'la ilgili olarak şunları söyledi:

“Azerbaycan'ın en büyük sıkıntı kaynağı Yukarı Karabağ, Türkiye için de aynı derecede sıkıntı kaynağıdır. Yıllardır vatan hasretiyle hayatlarını sürdüren 1 milyondan fazla kardeşimizin artık gözyaşları dinsin istiyoruz. Kardeşimizin topraklarının yüzde 20'sini işgal altında tutanların, 1 milyondan fazla kardeşimizi öz yurduna dönmekten alıkoyanların bizden sınırlarımızı açmamızı beklemeleri boşunadır, beyhudedir. Türkiye'nin bu konuda tavrı bellidir, nettir, kesindir... Elbette biz bütün komşularımızla iyi ilişkiler kurmayı ve sürdürmeyi istiyoruz, ancak Yukarı Karabağ sorununun çözülmesi, Ermenistan ile ilişkilerimizin düzelmesinin olmazsa olmaz şartıdır, bu böyle bilinmelidir.”

Çok doğru, haklı ve yerinde bir çıkış.

Evet, Türkiye Ermenistan'la ilişkilerini bu ülkenin Nisan 1993'te Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ'ı işgâl etmesi üzerine askıya aldı ve sınır kapılarını kapattı.

Ancak ilişkilerin düzelmesi için yegâne “olmazsa olmazımız” Dağlık Karabağ'ın işgâlinin sona ermesi değil, iki “olmazsa olmazımız” daha var.

Bunlardan birisi; Ermenistan'ın ülkemize yönelik “soykırım” iftirasının tanınması ısrarından ve bu amaçla dünya çapında yürüttüğü kampanyadan vazgeçmesi.

Diğeri de; Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanıması. Bilindiği gibi, Ermenistan, ortak sınırın çizildiği 1920-21 Kars ve Gümrü anlaşmalarını tanımıyor... Anayasasında devlet arması olarak Ağrı Dağı'nı gösteriyor... Ve de 23 Nisan 1990'da kabul ettiği “Bağımsızlık Bildirgesi”nde, ülkemizin Doğu Anadolu Bölgesini “Batı Ermenistan” şeklinde tanımlıyor...

2008-2009 ERMENİ AÇILIMLARI

Ha, özellikle 2008'den sonra “Ermeni açılımına” başlandı. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ermenistan'a resmi ziyarette bulundu. 10 Ekim 2009'da İsviçre'nin arabuluculuğuyla bu ülkede dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, Avrupa Konseyi ve AB temsilcilerinin gözetiminde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Ermenistan Dışişleri Bakanı Nalbantyan arasında “Diplomatik İlişkilerin Tesisi-İkili İlişkilerin Geliştirilmesi” protokolleri imzalandı, ama birçok sıkıntı taşıdığı ve tepkiler yol açtığı için Meclis'e sevk edilse de onaylanması yönünde bir girişimde bulunulmadı. Ermenistan ise bu protokolleri, anayasaya uygunluğu açısından incelenmek üzere Anayasa Mahkemesi'ne gönderdi. Mahkemenin bazı kısıtlayıcı kararları üzerine de Ermenistan 2010'da önce protokollerin onay sürecini askıya aldığını bildirdi. Ardından Şubat 2015'te bunlar parlamentodan geri çekildi. Nihayetinde de 1 Mart 2018'de protokoller hükümsüz ilân edildi.

2007'de o vakitler hem Erdoğan hem Gül'ün Dış Politika Başdanışmanlığını yapan Ahmet Davutoğlu'nun Washington'daki bir toplantıda, “Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki olmamasının tek nedeni, Ermenilerin Dağlık Karabağ'ı işgâl altında tutmasıdır” açıklamasını yaptığını, 2008'de dönemin Başbakanı Erdoğan'ın da, “Ermenistan'ın sınırlarımızı tanımaması birinci sorun değil. Şu diasporayla ilişkisini kesmesi lâzım” dediğini hatırlatalım.

Bu “açılımlar” yaşanırken Dışişleri Bakanlığımızın internet sitesinde ise Ermenistan ile diplomatik ilişki kurulamamasının belli başlı nedenleri olarak şunlar sıralanıyordu:

“Sözde 'soykırımın' uluslararası tanınması yönünde Ermenistan'ın çabaları... Ermenistan Anayasası'nın giriş bölümünde bağımsızlık bildirisinin yer alması ve dolayısıyla sözde 1915 soykırımına atıfta bulunulması... Ermenistan'ın Azerbaycan'ın toprak bütünüğünü tanımayıp, topraklarının yaklaşık yüzde 20'sini işgâl altında tutmaya devam etmesi...”

DIŞİŞLERİ BUGÜN NE DİYOR?

Erdoğan'ın dünkü sözleri vesilesiyle Dışişleri Bakanlığımızın internet sitesine yeniden bakma ihtiyacı duydum.

Değişiklik ne zaman yapıldıysa, “Türkiye-Ermenistan Siyasi İlişkileri” bölümünde sadece 2010'da imzalanan o protokollerden söz edildikten sonra, “Diğer taraftan, Türkiye şimdiye kadar Ermenistan’la ilişkileri normalleştirmeye yönelik, iyi niyet ve kararlılığının göstergesi olarak kendi inisiyatifi ile tek taraflı birçok güven artırıcı önlemi hayata geçirmiştir. Ancak, Ermenistan’dan aynı yapıcı yaklaşım görülememektedir. Öte yandan, Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinde ilerleme kaydedilmediği sürece, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde kaydedilecek bir ilerleme tek başına yeterli ve kalıcı olmayacaktır” denildiğini gördüm.

“Açılım” sessiz sedasız devam mı ediyor, nedir?

AMAN DİKKAT!.. YANLIŞ MESAJ ALABİLİRLER

ABD ve AB'nin aynen Yunanistan gibi Ermenistan'ın da hamisi olduğu malûm. “Soykırım” iftirası atmasını, toprak bütünlüğümüzü tanımamasını ve Azerbaycan topraklarını işgâl etmesini bir yana bırakarak, Ermenistan'la “ön koşulsuz” masaya oturup, “İyi komşu” olmamızı istiyorlar.

Yeni “Stratejik müttefikimiz” Rusya'nın Ermenistan'la ilişkisine gelince;

İki ülke 2016'da bir savaş halinde, “Tek komuta, tek fikir, tek plan” anlayışı ile tek bir ordu gibi hareket etmek üzere anlaşma imzaladı. Putin, bu anlaşmayı Temmuz 2017'de onayladı.

İki ay önce Rusya, Ermenistan'a 200 milyon dolarlık silah sattı.

Geçen ay da Rus Savunma Bakan Yardımcısı General Alexander Fomin, Ermenistan ordusunun güçlendirilmesi için yardım ettiklerini, Ermenistan’ın Transkafkasya’da “Rusya'nın müttefiki ve kilit ortağı” olduğunu bildirdikten sonra, “Ermenistan’ın Suriye’de yeniden bir barış ortamının sağlanması için yaptığı insani yardım ve desteğine minnettarız. Ermenistan, Suriye’ye 4 kez insani yardım gönderdi ve Rusya-Ermenistan işbirliğinde deneyimlerimizi arttırdık. Tarihsel olarak Suriye’de çok fazla sayıda Ermeni nüfusu var” dedi.

Şuraya geleceğim;

Geçen hafta tam bugün 3 yıl aradan sonra Akdamar Kilisesi'nde yeniden ayin yapıldı. Bu ayine ilk kez “Devletin zirvesini temsilen” Kültür ve Turizm Bakanı da katıldı.

Hafta içinde Kars'ta hayvan otlatırken, yanlışlıkla sınırı geçen 16 yaşındaki Umut Ali Özmen'in 45 gündür Ermenistan'da tutuklu olduğunun anlaşılmasından sonra Erdoğan'ın, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ı arayıp, Umut Ali'nin iadesini istediği, Paşinyan'ın da bu talebe olumlu yanıt verdiği (Bir vatandaşımızın hak ve hukukuna sahip çıkmak gayet normal, ama Ermenistan Cumhurbaşkanı değil de Başbakan'ın aranması protokole uygun mudur?) açıklandı.

Ve dün Erdoğan, Ermenistan'la ilişkilerin normalleşmesi için “olmazsa olmaz” şart olarak sadece Yukarı Karabağ sorununa değindi.

Aman dikkat! Dört gözle yeni Ermeni “açılımları” bekleyenler, bunlardan yanlış sonuçlar çıkarmasın!

Müyesser Yıldız

Odatv.com

Müyesser Yıldız odatv arşiv