Oku Melih oku

Odatv davası adlı oldukça trajikomik oyunun son temsilindeki kekremsi tadı henüz üzerimden atamamıştım ki, o akam televizyonda duyduklarım koca bir...

Odatv davası adlı oldukça trajikomik oyunun son temsilindeki kekremsi tadı henüz üzerimden atamamıştım ki, o akam televizyonda duyduklarım koca bir “Yuh” çektirdi. Günlerden Cuma, kanalımız TV8, programımız Gökmen Karadağ’ın hazırladığı Haber Aktif; konuklarımız Cumhuriyet yazarı Şükran Soner ve Taraf yazarı Melih Altınok.

Konu: Odatv davası.

Şükran Soner... Odatv davasının özünün farkında, duruşmaları birebir izleyen, izlenimlerini köşesinde yayınlayan, iddialar kadar savunmaları da haberleştiren Cumhuriyet’in yazarı.

Melih Altınok... Odatv davasının iddia makamında oturuyor gibi duran, ama duruşmalara zahmet edip de gelmeyen, buna rağmen okumadığı (bu kelime çok önemli) dava dosyalarıyla ilgili adeta “çene ishali” olmuşçasına konuşan, iddiaları haftalarca manşetten verip savunmaları yayınlamayan Taraf’ın yazarı. Ve elbette tüm bu özniteliklere sahip bir CV’si olduğu için de, yeni medya düzeninin pek muteber aktörlerinden biri!

SONER YALÇIN NEDEN TUTUKLANDI

İlkokula başlayan çocuklara fişlerle öğretir gibi tekrarlamak istiyorum:

Oku Melih oku!

Fişleri sevmiyorsan, ilk vahiy hatırına “Oku!”

Melih Altınok mealen diyor ki; Yalçın Küçük zaten sanıkmış, Soner Yalçın da onunla konuşurken dinlemeye takılmış da öyle gözaltına alınmış!

Oku Melih oku: Resmi tutanaklara göre; Soner Yalçın için ilk olarak 13 Mayıs 2009 tarihinde hazırlanan polis raporuyla dinleme kararı alınıyor. Onda da gerekçe olarak, Yalçın Küçük’le Soner Yalçın’ın bir konuşması yok. Kimin var biliyor musunuz? Benim 2008’de Yalçın Küçük’le yaptığım telefon röportajı. Peki benim hakkımda o tarihte dinleme kararı alınıyor mu? Hayır!

Devam edeyim; okumak iyidir, bilgilenir insan...

Soner Yalçın’ın telefonları 2010 Şubat’ına kadar dinleniyor. (Dinleme kararındaki hukuksuzluklara, tapelerin yapılış tarihlerindeki “rastlantılara” değinmiyorum)

Sonra...

Sonra kesiliyor dinleme. (En azından legal olarak)

Bir daha ne zaman başlıyor peki yeniden?

19 Ocak 2011’de. Yani gözaltına alınmadan 25 gün önce...

Peki, yeni ne var elinde polisin, savcının, hakimin?

Hiçbir şey biliyor musun Melih Altınok, hiçbir şey. 2 yıl önceki aynı gerekçelerle, yine dinleniyor Soner Yalçın’ın telefonu. Ve üzgünüm; yine Yalçın Küçük’le bir görüşmesi gerekçe yapılmamış. Benim 2008’de Yalçın Küçük’le yaptığım telefon röportajı yine Soner Yalçın için dinleme gerekçesi haline getiriliyor.

Tekrar aynı soru gelsin: Peki ben, bu sefer 2011 Ocak’ında dinlenmeye başlıyor muyum?

Yine hayır!

Yani Melih Altınok...

Soner Yalçın’ın gözaltına alınmasında Yalçın Küçük’le yaptığı herhangi bir görüşme gerekçe olarak kullanılmıyor.

Mesele şu: Soner Yalçın o günlerde Halk TV’yi satın almaya çalışıyordu ve bunu bilen polis (ki illegal dinlemeyle) acilen legal dinleme kararı çıkarıyor.

Tüm bunları ve daha fazlasını bilmek için oku.

“ULUSAL MEDYA 2010” SAFSATASI

Melih Altınok mealen diyor ki; efendim Sözcü gazetesi de muhalefet yapıyormuş da, neden Sözcü’ye değil de Odatv’ye baskın yapılmış! Demek ki varmış bir şeyler Odatv’de!

Oku Melih oku: En azından iddianamenin 5.sayfasını oku. O hani safsata dolu, zekamıza hakaret, sahteliği her yerden sırıtan “Ulusal Medya 2010” adlı word sayfası var ya; işte orada Sözcü’nün adı da geçiyor.

Biraz olsun politik birikimin, analiz yeteneğin vardır diye düşünerek söylüyorum. Bu davayı hakkıyla takip edenler ve iddianameyi okuyanlar biliyor ki; Odatv soruşturmasında amaç tüm muhalif gazetecileri/yazarları Silivri’ye atmaktı. “Ulusal Medya 2010” safsatası da bunu gösteriyor zaten. Ama Odatv gözaltılarına karşı oluşan büyük tepki, bu operasyonun durmasına neden oldu. Zaten Savcı Zekeriya Öz ve polis müdürü Ali Fuat Yılmazer’in ardı ardına görevden alınması da bu nedenleydi.

Amaç hasıl olmadı ama, bizleri tutuklayarak dışarıdaki muhalif gazetecilere de gözdağı verildi.

Devam...

TÜBİTAK RESMİ DE YILDIZ TEKNİK BAKKAL MI

Melih Altınok yine mealen diyor ki; efendim üniversitelerden bilirkişi raporları alınmış ama mahkeme resmi bir kurumdan yani TÜBİTAK’tan rapor istiyormuş!

Oku Melih oku: Odatv davasındaki dijital verilerin virüslü olduğunu ve bize ait olmadığını söyleyen Yıldız Teknik Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi bakkal dükkanı mı? Bu 3 üniversite de devletin resmi kurum değil mi? Bu raporların altında devletten maaş alan profesörlerin, dekanların imzası yok mu? Hangi “resmilikten” bahsediyoruz? Kaldı ki biz bu raporları CMK’da böyle bir hakkımız olduğu için talep ettik. Yani 3 üniversitesinin de (Keza ABD’li bilişim şirketinin de) verdiği bilimsel raporlar kanunen lehte delil olarak varsayılıyor.

Bununla birlikte; CMK’da “TÜBİTAK” diye bir kurum ismi de geçmiyor. Yani mahkeme, örneğin İstanbul Teknik Üniversitesi’ne de bu dijital verileri inceletebilir. Yani neymiş; “resmi bir kurum” diye bir mesele yokmuş.

Şunu da hatırlatalım: Biz tutuklandıktan hemen sonra (yani 17 ay önce) verdiğimiz tüm tahliye dilekçelerimizde dedik ki; “şu dijital verileri bilimsel bir kuruluşa inceletin.” Aradan 1 yıl geçti. Mahkeme ancak TÜBİTAK’a gönderme kararı aldı.

Şimdi 5 aydır TÜBİTAK’tan rapor bekliyoruz.

Hatırlatalım; 17 aydır tutukluyuz!

Bu arada ne mutlu ki sevgili Müyesser Yıldız tahliye edildi. Melih Altınok “oku” diyorum çünkü okusaydın bilirdin ki; Müyesser Yıldız’ın bilgisayarına da o virüslü dokümanları sokmuşlardı. Ama tahliye oldu. Yani; aslında TÜBİTAK raporunun beklenmesi “gerekçesi” bizzat mahkemenin kendi kararıyla çöktü. Peki, biz neden tutukluyuz? Gerekçe yok biliyor musun Melih Altınok, “TÜBİTAK” diyorlar!

ODATV’YE YAZAR OLMAK İSTİYORDUN

Melih Altınok mealen diyor ki; efendim gazetecilik faaliyeti yargılanmıyormuş bu davada, zaten Odatv’nin gazeteciliğini de beğenmiyormuş!

Oku Melih oku: Yahu birkez gelsen şu duruşmaya. Hadi yüzün tutmuyor, edinsen duruşma tutanaklarını. Koysan masanın üstüne. Sonra bir yanına iddianameyi, diğer yanına ek klasörleri yerleştirsen. Başlasan okumaya... “Ben 71 Klasörü nasıl okuyacağım, bilmeden konuşurum, işim olmaz” demiyorsan eğer, bir tüyo vereceğim: 71. Ek klasörün içinde konu dizini var, işini kolaylaştırır.

“Oku” istiyorum, oku da gör yargılanan gazetecilik mi, terör faaliyeti mi! 134 sayfalık iddianamede 361 kez “haber”, 280 kez “kitap”, kelimesi geçmesi meselesine hiç girmiyorum.

Bu arada, ek klasörler arasında gezinirken sakın şaşırma; “suç delili” olarak gösterilen yüzlerce haber arasında film fragmanı da, Başbakan’ın ve bakanların açıklamaları da, hatta köşedaşın Mehmet Baransu’yla yaptığımız röportaj da var!

Gelelim Odatv’nin gazeteciliğini beğenmemen meselesine...

Hakkındır beğenmeyebilirsin Odatv’yi. Diyecek bir şeyim olmaz. Ama işte cezaevinde insan, gelecek kadar geçmişi de düşünüyor hep. Hatırlar mısın; BirGün gazetesi yazarıydın bir zamanlar. O zaman Odatv’yi aramıştın ve bir yazı göndermiştin bizim sitede yayınlanması için...

Hayat ne ilginç değil mi; yazının konusu Taraf gazetesiydi ve sen o yazıda amiyane tabirle Taraf’ın gazeteciliğine “çakıyordun.” Konuk yazar olarak yayınlamıştık yazını, halâ Odatv arşivinde duruyor.

Sonra...

Sonra bir yazı daha gönderdin. “Öcalan’ın hiçbir yerde yayınlanmayan savunmasını” bizde haberleştirmek istiyordun. Güvenilir bulmadık ve yayınlamadık. Ne öfkelenmiştin bana, hatırlar mısın Melih Altınok? Israr etmiştin yayınlamamız için, bense yayınlamamıştım.

Ve gün geldi sen Odatv’de “çaktığın” Taraf’ın yazarı oldun, ben tutuklandım. Benimle ilgili Odatv iddianamesindeki suçlamalardan biri ne biliyor musun Melih Altınok?

“Öcalan’ın açıklamalarını haberleştirmek!”

Ne yaman çelişki değil mi?

Bir zamanlar yazarı olmak için çırpındığın Odatv’nin gazeteciliğini beğenmiyormuşsun. Dedim ya, olabilir. Meydan ne yazık ki size kaldı...

TARAF’IN YAPTIĞI MI GAZETECİLİK

Ama biraz insaf.

Odatv, şu an yazarı olduğun Taraf’ın yaptığı gibi manşetlerden idam sehbaları kurmadı. Şu hani “demokratikleşme davaları” dediğin davalar sürecinde sizin hiç yapmadığınız bir şeyi yaptı. Duruşma tutanaklarından, yani mahkemelerin resmi kayıtlarından, savunma tarafına mikrofon uzattı. Bunu yaptığı için de “Ergenekoncu” ilan edildi!

Odatv davasından örnek vereyim...

Haftalarca “Emniyet Haber Ajansı” mahreçli haberlerle bizi manşetlerinizden linç ettiniz. Peki, duruşmada söylediklerimizi, yani iddialara karşı savunmalarımızı neden yayınlamadınız? 18 Haziran’da görülen son duruşmayla ilgili Taraf’ta yaptığınız habere bir bak Melih Altınok, mahkemede söylediğimiz hiçbir sözü göremeyeceksin. 4 ayrı kurumdan bilirkişi raporu çıktı, neden bir satır da olsa Taraf’ta yayınlanmadı? Bu mu şimdi gazetecilik?

Söylemeden edemeyeceğim...

“Demokratikleşme davaları” dediğiniz bu davaları “JİTEM, gladio, Yeşil, faili meçhuller” gibi kelimelerle süslemeye bayılıyorsunuz. E be Melih Altınok, hiç mi utanma olmaz insanda; o kelimelerin ne anlama geldiğini ilk olarak, bugün “terörist” diye suçladığınız Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul’un kitaplarından öğrenmediniz mi? Tarihe, gerçeklere bu kadar mı yabancılaşır insan?

Neyse...

Kime ne anlatıyorum...

Melih Altınok ve benzerleri, cezaevinde olmamıza rağmen üstümüze basarak kariyer merdivenlerine tırmanıyorlar.

Gözüm yok, daha da artsın zulmünüz ve cebinizdeki para.

Ama işte yine de, safca bir niyetle diyorum ki:

OKU!

Barış Pehlivan

Odatv.com

melih altınok barış pehlivan arşiv