ODA TV NE İLE SUÇLANIYOR?

Barış Terkoğlu’dan mektup var

Odatv’nin üç üyesi olarak geçtiğimiz hafta tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne götürüldük. Peki, 14 Şubat’ta konutlarımızın ve işyerimizin basılmasıyla başlayan bu süreçte bize yapılan suçlamalar neydi?



Ne ile suçlandık

17 Şubat günü savcılıkta bize üç suçlama yöneltildi:

a) Ergenekon üyesi olmak

b) Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek

c) Devletin gizli belgelerini ele geçirmek.

Peki, bu suçlamalara ilişkin sunulan kanıtlar neydi?



Kanıtlar

a) Bir örgüte üyelik ile suçlanabilmek için söz konusu örgüt ile ilişkinizi gösteren somut kanıtlar olmak durumunda. Odatv’ye iddia edilen örgüt üyesi olmak ile ilgili olarak tek delil sunuldu: “Yalçın Küçük ile yapılan bu telefon konuşmalarını içeriğine değinmeksizin şu şekilde özetlemek mümkün: ” Savcılık sayısı 5’i geçmeyen bu konuşmalar ile Odatv’yi Ergenekon üyesi olduğunu iddia ettiği Yalçın Küçük ile ilişkili olmakla suçladı. Konuşmaların tamamı Küçük ile yapılan röportajlar öncesine denk gelmekteydi. Yani haber amaçlıydı. Üstelik Küçük, “kuvvetli suç şüphesi olmadığı” gerekçesiyle mahkeme tarafından serbest bırakılmıştı.

b) Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek iddiasına kanıt olarak ise Odatv haberleri gösterildi. Mısır olaylarına, torba yasaya karşı işçi eylemlerine, öğrenci hareketine, Abdullah Öcalan’ın açıklamalarına, Ergenekon ve Balyoz Davası’na ilişkin haberler savcılık tarafından bu kapsamda değerlendirildi.

c) Savcılığın iddialarına gazetecilik çerçevesinde cevap verdiğimizde bu sefer karşımıza Odatv’nin bir bilgisayarında bulunduğu iddia edilen devlet belgeleri geliyordu. Bu belgeleri hayatımızda hiç görmediğimizi söylememize rağmen bunu ispat yoluna da gittik. Sorgu sırasında avukatlarımız Odatv bilgisayarlarında bilişim uzmanları ile söz konusu belgeleri aradı. Belgeler Odatv’ye geçtiğimiz Eylül ayından gönderilmiş ve kendini aynı saniyede silmişti. Kısacası birisi Odatv bilgisayarlarına söz konusu belgeleri spam e-postası ile güvenlik duvarını deldikten sonra göndermişti. Odatv’den hiç kimse aynı saniyede kaybolan bu belgeleri okuyamamıştı bile.



SORUŞTURMADAKİ GARİPLİKLER


Tutuklamalar gerçekleştikten sonra Metris Cezaevi’ne doğru yol alırken ifade alma sırasındaki garipliklere ilişkin bir değerlendirme yaptık kendi aramızda:

a) Soruşturmayı esas olarak yürüten İstanbul Emniyeti. Savcının soracağı soruların da polisler tarafından hazırlanmış olabileceğini düşünmemek elde değil. Soru biçimi ve yazım şekli bunun izlerini taşıyordu çünkü.

b) Soruşturmayı kolluk görevi yapan polislerin dışında bir emniyet amiri de izledi. Savcının yürüttüğü sorgunun gelişimine göre iki kez emniyetten dosya geldi. Odatv haberleri üzerinden yürüyen sorgu emniyetten gelen mavi renkte bir klasör ile yön değiştirdi.

c) Savcılık sorgusu sırasında bir ara verilerek savcı ile Adalet Bakanlığı müfettişi arasında ifadeye katılan avukatlarımızın şahitliğinde görüşme gerçekleşti.

d) Sorgu sırasında savcı defalarca İstanbul Emniyeti ile görüştüğü gibi, nöbetçi hâkim ile de en az bir kez telefon görüşmesi yaptı.

e) Avukatlarımızın yapmış olduğu savunmaya karşın, hiçbir somut gerekçe olmamasına rağmen hâkim herkesi şaşırtacak biçimde tutuklama kararı verdi.



Bu Bir Medya Operasyonu


Odatv’nin önüne konan sorular, belgeler, iddialar tek bir sonuca işaret etti. Medyada muhalif seslere yönelen operasyonun ilk halkası Odatv ile başladı. Nitekim Soner Yalçın’ın bir televizyon kanalı kuracağı hafta gerçekleşen operasyon, kendisinin de ifade ettiği gibi soruşturmanın siyasallığı konusunda ciddi kuşkulara neden oldu.



Barış Terkoğlu

Odatv.com

arşiv