O yandaşlar şimdi ne yazacaklar

Savcı Adnan Çimen’in TÜBİTAK’tan yeniden rapor istemesi ve Soner Yalçın, Yalçın Küçük, Hanefi Avcı, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun tutukluluk...

Savcı Adnan Çimen’in TÜBİTAK’tan yeniden rapor istemesi ve Soner Yalçın, Yalçın Küçük, Hanefi Avcı, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun tutukluluk hallerinin devamını talep etmesi üzerine karar için toplantıya girmişler.

Mahkeme başkanı Mehmet Ekinci kararın 1,5 saat içinde açıklanacağını söylemesine rağmen, belli ki içeride yaman bir tartışma olmuş ve bir saatten fazla uzamış kararın açıklanması.

Bunlar zaten bildiğiniz konular.

Barışların tahliyesi elbette büyük bir sevinçle karşılandı ve daha da önemlisi Odatv davasının artık sonuna gelindiğinin ve savcının elinde hiçbir somut delil bulunmadığının göstergesi oldu.

Soner Yalçın’a gelince, savcının talebi üzerine TÜBİTAK’tan rapor istenmesi yüzünden onu tahliye etmediler.

Bu durumda yeniden rapor istemenin anlamı kalmayacaktı. Büyük bir ihtimalle Soner Yalçın’ın da tahliyesi istenecekti, ancak rapor işi bozdu.

Ayrıca mahkeme heyetinin tüm sanıkların tahliyesine karar vermesi de “pardon” anlamına gelecekti.

Zaten Odatv davasından tutuklu iki kişi kaldı: Biri Soner Yalçın, diğeri Yalçın Küçük.

Hanefi Avcı Devrimci Karargâh davasından da tutuklu olduğu için tahliye onu etkilemeyecekti.

Bilindiği gibi mahkeme 16 Kasım’a ertelendi.

Ancak bu arada asıl önemli gelişme, Başkan Mehmet Ekinci’nin TÜBİTAK’a 20 gün süre vermesiydi.

Yani TÜBİTAK mahkemeyi ve dolayısıyla da sanıkları bir 7 ay daha rapor için bekletemeyecekti.

Bu beklenmedik bir gelişme oldu.

4 Ekim’e kadar TÜBİTAK raporu göndermek zorunda. Ek süre isteme hakkı var mı, onu bilemiyorum. Ama sanırım var ki, mahkeme davayı 16 Kasım gibi uzak bir tarihe erteledi.

Şimdi ne olacak?

Tahminimce, TÜBİTAK raporu birkaç gün gecikmeli de olsa geldiğinde, raporda net bir kararın olması kaçınılmaz. Bunun, sanıkların lehine olacağını da varsayabiliriz, çünkü zaten 349 sayfalık ilk rapor bile sanıkların lehine ağır basıyordu.

Bilgisayarlara virüs bulaşmadığı yönünde bir rapor vermesi olanaksız çünkü bu ilk raporda ayrıntılarıyla var. Kafa karıştıran ise, bu virüs saldırısıyla söz konusu belgenin gelip gelmediği konusunda TÜBİTAK kesin yargıda bulunmayıp, kıvırtıyordu.

Geriye tek ihtimal kalıyor: Belgeler virüs yoluyla bulaşmıştır.

Bu durumda da Soner Yalçın’ın ve belki Yalçın Küçük’ün de (onun hakkında başka dava olup almadığını bilmediğimden böyle yazıyorum) 16 Kasım’da tahliyeleri kuvvetle muhtemel.

Bu dava elbette tarihe geçecek bir dava. Üzerinde çok konuşulacak. Henüz kimse beraat etmedi, ama suçlanacak nokta da kalmadı artık.

20 aya yakın tutuklu kalan arkadaşlarımız için yeni bir tutuklama ve hatta mahkum etme için savcılığın elinde yeteri kadar delil bulunmadığı anlaşıldı.

Tabii bizlere, özellikle de 20 aya yakın içeride yatan arkadaşlarımıza bu eziyeti çektirmenin bedelini kim ödeyecek, göreceğiz.

Tahliyelere deliler gibi kızan, köpüren meslektaşlarımız var elbette. Güvendikleri kalelere kar yağdı. Şamil Tayyar, Emre Uslu, Mehmet Metiner, Sevilay Yükselir, Nagehan Alçı ve daha onlarcası şimdi ne yazacaklar?

Nazlı Ilıcak şimdiden geri adım atmış durumda.

Hay döneklik, sen nelere kadirsin…

Mümtaz İdil

Odatv.com

barış pehlivan Barış Terkoğlu arşiv