O toplantıda Davutoğlu'na ne söylediler

Musul Başkonsolosluğu’ndaki içlerinde başkonsolosun da bulunduğu diplomatik misyon, aileleri ve güvenlik görevlilerinden oluşan 49 kişi rehin...

Musul Başkonsolosluğu’ndaki içlerinde başkonsolosun da bulunduğu diplomatik misyon, aileleri ve güvenlik görevlilerinden oluşan 49 kişi rehin tutuluyor. Hükümete ve ‘Düşişleri Bakanı’na sorarsanız onlar rehine değil! Bazen ‘misafir’ bazen de ‘alıkonulan kimseler!

HAYALİ DAVUTOĞLU!

Hayal dünyasında gezen ve sık sık ger çeklere toslayan, tosladıkça da aklı başına gelmeyen Davutoğlu rehine olayına bakarken, Lübnan’daki pilotları örnek veriyor ve sabır istiyor! Yani, bu işin uzun bir zamana yayılacağının ipucunu da ortaya koyuyor. Davutoğlu, bu süreçte de konu hakkında yayın yasağı yoluna gidiyor. Demokrasilerde rastlanmayan bir ‘sıkıyönetim’ uygulaması… IŞİD’in faaliyetini göz ardı et, Sünni bir örgüt olduğu için mezhep dayanışmasına soyun, işin rengi değişip beslediğin karga gözünü oymaya başlayınca da ayıkla ayıklayabilirsen pirincin taşını!

BAL GİBİ REHİNE! CANLI KALKAN!

Başkonsoloslukta IŞİD baskınıyla alınıp Vilayete götürülen 49 kişi de 31 kamyon şoförü de bal gibi rehinedir! IŞİD, onca rehineyi siyasi bir koz olarak tutmaktadır. Gerçekleri kamuoyundan saklamakla hiçbir şeyi çözemezsiniz. Rehineleri elinde tutanların ne istediği, hangi siyasal ve başka talepleri ileri sürdüğünü henüz bilmiyoruz. Ancak, AKP Hükümetinin MİT’in kontrolünde IŞİD’e silah ve mühimmat, teçhizat naklettiğini, onlardan petrol ürünü aldığını vb. biliyoruz. Açık istihbarat kaynaklarından biliyoruz. IŞİD militanlarının Türkiye’deki hastanelerde tedavi edildiğini biliyoruz. Suriye’de savaşan cihatçıların akşama Türkiye’ye dönüp aileleriyle beraber olduğunu biliyoruz. Birçok Türk ve Çeçen militanın IŞİD saflarına nasıl ve kimlerin yönlendirmesiyle katıldığını biliyoruz. İşte bu IŞİD’dir Musul Konsolosluğu’ndaki 49 kişiyi baskınla rehin alan. (Bunların 25’i özel donanımlı silahları da olan seçkin özel harekat polisidir, teslim olun emri aldıkları için teslim olmuşlardır)

ANDERSEN’DEN MASALLAR

Davutoğlu, TBMM Genel Kuruluna nadiren gelir. TBMM Dışişleri Komisyonu’na da keza... 24. Dönemde üç yıldır üç kez gelmiş midir, bakmak gerek! Geldiğinde de sazı eline alır, çalar, çalar, çalar!.. Saatlerce anlatır hazret! Ansiklopedik bilgileri tekrarlar. Sanırsınız, karşısında okulda ders verdiği lisans öğrencileri var!

CHP’DEKİ KOLTUKTA KÜÇÜLDÜKÇE KÜÇÜLEN DAVUTOĞLU

Geçen perşembe günü de ana muhalefet partisi CHP’yi Musul’daki gelişmeler hakkında bilgilendirmek üzere genel merkeze geldi. Genel Başkan Kılıçdaroğlu ve dış politika kurmayları Loğoğlu ve Korutürk’le görüştü. Yanında yardımcısı, özel kalemi, teşrifatçısı, güvenlikçisi vb. ile 15-20 kişi vardı! Endişeli ve gergin bir ifadeyle girdi Kılıçdaroğlu’nun yanına. O gelmeden önce Kılıçdaroğlu, Loğoğlu ve Korutürk aralarında bir değerlendirme yaptılar. Bir saatlik görüşmenin tam kırk dakikasında yine her meraklının bildiği ansiklopedik bilgileri sırlamaya kalktı! Ancak, CHP’lilerden gelen bazı uyarı ve sorular karşısında küçüldükçe küçüldü koltukta! Kılıçdaroğlu da konuğunun gözlerine bakarak sözünü esirgemedi; Korutürk’ün bir önceki gün Meclis’teki konuşmasındaki öneriyi yineledi; Davutoğlu’ndan siyasi sorumluluğu kabul edip istifa etmesini istedi. Neden? Çünkü Musul Başkonsolosluğu’na baskın ve rehine olayı Türkiye Cumhuriyeti tarihinin diplomasi tarihindeki en büyük zafiyeti! Böyle bir başka olay yok… 1970’li ve 80’li yıllarda Ermeni ASALA teröristleri bile Türk Büyükelçilik ve öteki diplomatik misyonlarına bu kadar ağır bir saldırı düzenleyemedi. Diplomatlarımız gerekirse şehit oldu ama ne bayraklarını indirtti ne de binalarını işgal ettirdi. Anlaşıldı ki, tıpkı yine AKP Hükümeti döneminde, yine Kuzey Irak’ta yaşanan “çuval olayı”nda olduğu gibi AKP Hükümeti başkonsolosluktaki özel harekat polisine çatışmaya girmeden teslim olma direktifi vermiştir.

İçerideki bilgim bu kadar… Ancak, orada olsaydım şu soruları sormak isterdim ‘Düşişleri Bakanı’na…

SORULAR… SORULAR…

-RTE’nin en güvendiği bürokrat olan, hatta halef-selef olabileceğiniz konuşulan, istihbaratı emanet ettiği ve sözde proaktif dış politika anlayışınıza uygun bir yapılanmayı MİT’te gerçekleştirmek istediği bilinen Hakan Fidan’dan memnun musunuz? Musul’daki baskın-rehine olayında bir zafiyetini saptadınız mı?

-Kuzey Irak’taki Irak Bölgesel Kürt Yönetimi bilgisi dahilinde görev yapan Türk Özel Kuvvetleri’nin işlevi nedir? Musul ve Kerkük’teki gelişmelere odaklanan bu birliklerin bir zafiyeti söz konusu mudur? Dışişleri Bakanlığı ile istihbarat ve güvenlik unsurları (başkonsolosluktaki özel harekat polisi dahil) arasındaki koordinasyonda bir kopukluk, sıkıntı var mıdır? Bunun baskın ve rehine olayına katkısı belirlenmiş midir?

-Musul Başkonsolosluğu yaklaşan tehlikeye karşın neden tahliye edilmemiştir? Her diplomatik misyonda var olan ve Ankara’nın direktifiyle devreye sokulması gereken tahliye planı neden yürürlüğe konulmamıştır? (Tahliye planı, çok özel koşullar dışında genelde iki aşamalım olarak yürürlüğe konulur. Birinci aşamada, aileler ve çekirdek kadro dışındaki diplomat ve idari görevliler tahliye edilir. Hayati tehlike vb durumlarda ise gerekirse bilahare ikinci aşamaya da geçilir ve çekirdek kadro da tahliye edilerek diplomatik birimin faaliyeti askıya alınır. (Davutoğlu, tahliye planının devreye sokulmamasını gerekçelendirirken iki argüman ileri sürüyor; birincisi, tahliyenin tehlikeli bir macera olabileceği… İkincisi ise Musul halkına güven vermek… Oysa, Musul Başkonsolosluğundan tahliye işlemi çok kolaydır. Başkonsolosluk binasının yakınında helikopter iniş-kalkışına uygun bir boş alan olduğu gibi, havaalanı da muhite çok yakındır. Silahlı-teçhizatlı, güvenliği sağlayabilecek iki üç helikopterlerle tahliye işlemi IŞİD militanları henüz konsolosluğa yaklaşmadan gerçekleştirilebilirdi. Ne var ki, bunun için istihbarat unsuru önemli… Ayrıca, teyakkuz içinde olup tahliyeyi sağlayacak helikopterli birliklerin hazırlığı ve anında seri hareketi gerekiyordu.)

IŞİD MENSUPLARI ÖNCE GÜVENCE VERİP SONRA CAYDI MI

-Davutoğlu, Irak’taki Merkezi Hükümete karşı Sünni ayaklanma söz konusuyken ve bu ayaklanma Musul Başkonsolosluğunu tehdit eder vaziyetteyken, IŞİD ayaklanma unsurlarıyla işbirliği içinde, onlara paralel olarak Musul’a girmişken ve diplomatlarımız muhasara altına alınırken aynı saatlerde eften püften gerekçelerle New York’a gitmeyi nasıl içine sindirebilmiştir? Yoksa IŞİD unsurları kendisine bir güvence verip de sonra sözünden mi caymıştır?

-IŞİD’in, hükümetinizce baskından sadece sekiz gün önce terör örgütleri listesine alındığı bilgisi doğru mudur? Doğruysa, bu saate kadar neden beklediniz?

-IŞİD’in Suriye’de hakim oldukları bölgede iptidai bir rafineri çalıştırdıkları, buradan iptidai borularla Türkiye’ye petrol ürünleri ileterek sattıkları; gelirinin büyük çoğunluğunu bu şekilde elde ettiği iddiaları doğru mudur? Doğruysa, buna neden izin verdiniz?

-IŞİD’in Türkiye’deki varlığı hangi boyuttadır? IŞİD militanları, özellikle Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olanlar ve Çeçenler IŞİD kontrolündeki bölgelere Türkiye üzerinden mi girmektedirler? Bu girişler illegal midir, bilginiz dahilinde mi olmuştur?

-AKP Hükümeti tarafından IŞİD’e Suriye’de kullanılması için gönderilen silah, mühimmat ve teçhizatın bir kısmı Musul Başkonsolosluğumuzun baskınında da kullanılmış olabilir mi?

-Baskından önce gerek Musul Başkonsolosluğu gerekse Bağdat Büyükelçiliğinden merkeze hangi bilgiler geldi, ne gibi direktifler verdiniz?

-Baskından 20 sat önce başkonsolosluğumuzun güvenliği için gereken önlemlerin alındığını belirttiniz; bu önlemler nelerdir? Ayrıca, rehinelerle ilgili sağlık vb. bilgileri hangi kaynaklardan alıyorsunuz?

-Kaçırılan kamyon şoförleriyle ilgili ne gibi girişimleriniz oldu? Basında yer alan 5 milyon dolarlık fidye isteği doğru mudur?

-Hükümetinizin ve bakanlığınızın verdiği bilgilere göre, dolaylı olarak başka ülkelerin istihbarat örgütleri üzerinden baskın-rehine olayına dönük faaliyetinizi gözlüyoruz. IŞİD’le temas kurdunuz mu; kurdunuzsa, Türkiye’den ne gibi talepleri vardır?

-Hayallerinizi, düşlerinizi, mehzepçi bakışınızı bir kenara bırakarak oluşturduğunuz enkazı daha da arttırmamak adına özür dileyerek görevden affınızı isteyememenizde politikalarınızın arkasında duran RTE’nin duruşunun rolü nedir? Bir gün, RTE’nin bütün faturayı size çıkararak işin içinden sıyrılmak isteyebileceğini dikkate alıyor musunuz?

***

Bu hamur daha çok su kaldırır… Musul bahsinde birkaç makale daha var sırada ama şimdilik gazetelere yansıyan Arınç’ın şok suçlamasını hatırlatarak bitireyim: İnanmayacaksınız belki ama hazret, Irak Merkezi Hükümetini suçluyor neden korumadınız başkonsolosluğu, diye…

Dünya kör, alem sersem ya!... Kimse görmüyor, bilmiyor Irak’ta Sünnilerin ağırlıkta olduğu kesimde merkezi otoritenin zayıflığını!

Tanrım, akıl sağlığımızı koru!

M. Ayhan Kara

Odatv.com

Ahmet Davutoğlu arşiv