Barışların davasını başlamadan bitirecek yazı... O cenaze töreninde MİT Müsteşarının yanındakiler acaba kimdi

Gel de sorma; 2 yıl önce işlemeyen yasa, neden bugün hatırlandı?

“FETÖ”nün hüküm sürdüğü, İktidarın da onlara “Ne İstedilerse verdiği” 2011 yılından bugüne ne değişti?

Hemen bakalım.

2011'de önce Şubat, sonra Mart ayında iki dalga halinde Odatv'ye operasyon yapıldı. Hemen hemen tüm çalışanlar tutuklandı.

Suçumuz, yaptığımız haberlerdi. Rahatsızlık veren haberler nelerdi? O zamanki adıyla “Cemaate” yönelik olanlar da vardı, MİT-İmralı görüşmeleri de, şehit cenazeleri de...

Bu haberleri sözde “Ergenekon terör örgütü” adına yaptığımız iddia edildi. Çünkü operasyonu kurgulayanlar, bilgisayarlarımıza sahte belgeler yüklemişti...

Bizler daha poliste gözaltındayken; cemaatiyle, iktidarıyla tüm medya, manşetlerden “infazı” gerçekleştirip, “Onlar gazeteci değil, terörist” dedi...

Topu topu 138 sayfalık iddianamemiz 7 ay sonra çıktı...

Ama nasıl çıktı? Bir Cuma günü, şu anda firari olan eski savcı Cihan Kansız, “Odatv iddianamesini yazmaya başladım” demişken, birkaç saat sonra TV'lerde şu alt yazı geçti:

“Odatv iddianamesi kabul edildi.”

Sonrası malûm. Biz hapiste yatıp, yargılanırken, “Cemaat” bu defa MİT Müsteşarını hedef aldı... Araları bozulmadı, ama limonileşti... 17/25 Aralık'tan sonra ise ipler koptu... Yaşananlar “kumpas” olarak adlandırıldı... “Rabbim, milletim affetsin. Kandırıldık” denilerek, o süreç sonlandırıldı...

Soruşturmayı yürüten savcılar, bizleri yargılayan hakimler, bilgisayarlarımıza yüklenen sözde belgeler için “gerçek” raporu veren bilirkişiler ya firar etti, ya tutuklandı...

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün ifadesiyle o dönem “FETÖ'cülerle aynı maklubeye kaşık sallayıp”, aleyhimizdeki manşetleri atanlar ise bizlerden daha hızlı “FETÖ” düşmanı kesildi. Yetmedi, İktidara biat etmeyen, devam eden yanlışları dillendirenleri hedef alıp, “Onu da tutuklayın, bunu da tutuklayın” diyerek, ülkeyi yönetmeye soyundular...

2020'DE OLANLAR

Bugüne gelelim.

Yine Mart ayında Odatv'ye operasyon yapıldı. Önce Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç, ardından Barış Pehlivan, son olarak da Yeniçağ Yazarı Murat Ağırel tutuklandı.

Tutuklama yetmedi, Odatv tümden kapatıldı.

Sebep, yine bir MİT haberi. Bizzat Erdoğan'ın açıkladığı, Libya'da şehit düşen bir MİT personelinin cenaze töreninden fotoğraflar. Daha önce başkalarınca da açıklanmış ve yayınlanmış bir olay.

Normalde asliye cezalık, tutuklanmayı gerektirmeyen bir konu, ama arkadaşlarımızın ne casusluğu kaldı, ne hainliği!..

Yargımızın “altın çağını” yaşadığı söyleniyordu ya, “Bunun iddianamesini yazacak bir savcı çıkmaz” düşüncesindeydim, ama 7 ay olmasa da 1.5 ayda yazıldı.

Peki, tutuklu arkadaşlarımızın avukatları başta olmak üzere bizler bunu nereden öğrendik? Tabii, yine 9 yıl önceki gibi, bir Cuma günü iktidar medyasına yapılan sızdırmalarla ve onların attığı infaz niteliğindeki başlıklarla!..

Meclis'te İnfaz İndirim Yasası'na son dakikada eklenen bir madde ile peşinen “İnfaz” kararı verildiği gibi, arkadaşlarımızın sadece MİT Kanunu'na muhalefetten değil, “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama, istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek” suçlarından hapis cezası istendi.

Bir şehidimizin cenaze töreninden 1 kare ile Teşkilat Başkanı yazılı çelengin fotoğrafı... Şehidin birçok yerde paylaşılmış resmi... Yine birçok kimse adını-soyadını açıkça verdiği halde sadece ilk ismi... Mezar taşı konmadığından kime ait olduğu meçhûl bir mezar görüntüsü...

Var mı bunlar arasında “Gizli bilgi, belge”?..

İddianamenin sızdırıldığı gün, tüm iktidar medyasında Devletin Anadolu Ajansı'nın geçtiği başka bir haber yayınlandı.

“MİT'ten yurt dışı operasyonu! Terör örgütü lideri Türkiye'ye getirildi” şeklindeki başlıklarla, “MİT'in İsveç makamlarıyla koordineli çalışmaları çerçevesinde PKK Cizre sorumlusu Resul Özdemir'in Türkiye'ye getirildiği” duyuruldu.

Buyurun size “İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi sızdırma”!.. Şimdi bu haberle, MİT'in İsveç'te faaliyetlerde bulunduğu ifşa edilmiş, beraberinde buradaki teröristlere adeta “Kaçın” denmiş olunmadı mı?

Odatv'ye bu operasyon yapıldığında; 9 yıl önceki Odatv kumpasında tutuklanan ve cezaevinde hayatını kaybeden MİT Orta Asya Şefi merhum Kaşif Kozinoğlu'nun nasıl çarşaf çarşaf deşifre edildiğini hatırlattık.

MİT yöneticileri ile bölücü terör örgütü PKK mensuplarının Oslo'daki görüşmelerinin isim isim nasıl haberleştirildiğini aktardık.

Ve bu haberlerden dolayı hiçbir gazete veya gazeteciye dava açılmadığını vurguladık.

Odatv'yi hedef gösterenler ise “MİT Yasası'ndaki o düzenleme 2014'te yapıldı” gerekçesine sığındı.

Doğru değildi, sözkonusu madde 1983'ten beri yürürlükteydi.

2018'DEN BİR KARE

Odatv'yle ilgili iddianameye dönelim; Şehidin cenazesindeki fotoğrafların, “Organize bir şekilde ve gizlice çekildiği” öne sürülmüştü. Çekeni bulmuşlar. Bir belediye personeli. Gayet doğru bir şekilde tutuklanmasına gerek duyulmayan bu kişinin ifadesindeki şu bölüme gelmek istiyorum:

“Hülya Kılınç’a Whatsapp üzerinden 2 fotoğraf gönderdim. Gönderdiğim fotoğraflardan birinde şehidin cenazesinin vatandaşlar tarafından taşınırken bir fotoğraf, diğerinde ise şehidin naaşı ve protokol vardı. Ancak Hülya Kılınç yalnızca vatandaşlar tabutu taşırken çektiğim fotoğrafları kullanmış. Milletvekili ve protokolün olduğu fotoğrafı ise kullanmamış.”

Buradan hareketle de cenaze törenine katılan diğer MİT personelinin deşifre edildiği öne sürülüyor.

Kaldı ki Odatv’nin sözkonusu haberinde tabutu taşıyanların MİT mensubu olduğuna dair hiçbir bilgi olmadığı gibi ima bile edilmemiş. Dolayısıyla bu konuda ifşa da yandaş medyaya nasip oldu.

Hem bunun, hem “MİT yasasındaki düzenleme 2014'te yapıldı” iddiasının doğru olduğunu varsayalım.

O halde buyurun size 25 Temmuz 2018'de Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan bir haber.

Genelkurmay Başkanı sivil kıyafetle cenazeye katıldı” başlıklı haber şöyleydi:

“Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, dün Ankara’da Ahmet Hamdi Akseki Camii’ndeki bir cenazeye sivil kıyafetle katıldı. MİT yöneticilerinden birinin annesinin cenaze namazı, dün öğle namazından sonra Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde kılındı. Cenaze törenine Genelkurmay Başkanı Org. Güler, MİT Başkanı Hakan Fidan, MGK Genel Sekreteri Seyfullah Hacımüftüoğlu ile çok sayıda bürokrat katıldı. Org. Güler’in, cenaze törenine sivil kıyafetle gelmesi dikkati çekti.”

Barışların davasını başlamadan bitirecek yazı... O cenaze töreninde MİT Müsteşarının yanındakiler acaba kimdi - Resim : 1

Haberde bir kare fotoğraf ve bunu çeken foto muhabirinin adı da vardı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan yanyana. Cenaze törenindeki diğer insanlar kim, bilmiyoruz. Belki de çoğu MİT personeliydi. Çünkü vefat eden bir “MİT yöneticisinin” annesi.

Gel de sorma; 2 yıl önce işlemeyen yasa, neden bugün hatırlandı?

2011'deki operasyonunun sonunu anlattık. 2020'deki bu operasyon nasıl sonuçlanır; “FETÖ'cülerden” yarım kalan iş tamamlanır mı, bir “menzile” daha varıldıktan sonra yine “kandırıldık” mı denir, bilmiyoruz, ama şu yapılsa çok “anlamlı” olmaz mı?

2011'de bizi yargılayan Mahkemenin Başkanı Mehmet Ekinci, 15 Temmuz'dan sonra firar etti. 6 ay sonra yakalandı. 1.5 yıl hapis yattıktan sonra tahliye edildi. Barış'lar içerde, Ekinci dışarıda olduğuna göre, bari görülecek davaya da o baksa!..

Silivri'deki Barış'lara, Hülya Kılınç'a ve Murat Ağırel'e kucak dolusu sevgiler.

Müyesser Yıldız

Odatv.com

Barışların davasını başlamadan bitirecek yazı... O cenaze töreninde MİT Müsteşarının yanındakiler acaba kimdi - Resim : 2

cenaze Yaşar Güler hakan fidan yasa Barış Terkoğlu MİT dava barış pehlivan sabah cenaze FETÖ arşiv