CÜNEYT ÜLSEVER: NORMALİN ANORMALLEŞMESİ

Geçen haftaki yazımın başlığı “Anormalin Normallşmesi” idi. Her durumun tersi aynı anda aynaya yansır. Anormalin normalleştiği bir ülkede normal de...

Geçen haftaki yazımın başlığı “Anormalin Normallşmesi” idi. Her durumun tersi aynı anda aynaya yansır. Anormalin normalleştiği bir ülkede normal de anormalleşir. Bu haftaki yazımın da konusu bu!
Normalin anormalleşmesine önce medyadan bir örnek vereyim. Bir gazetecinin bir kuruma 28 yıl emek verdikten sonra mesleği kendi arzusu ile bırakıp artık kenara çekilmesi normaldir.
Ancak, 28 yıllık kıdemli gazeteci veda yazısında şöyle yazıyorsa bu anormaldir:
“Yaptıkları haberler yüzünden ya da düşüncelerini yazdıkları için cezaevinde tutuklu bulunan sosyalist, Kürt, milliyetçi, İslamcı basından gazetecilerin sayılarının azalacak yerde gittikçe arttığı bir ortamda, basın özgürlüğüne yönelik müdahalelerin birçok gazeteci tarafından bile “olağan” karşılandığı bir iklimde, tek işleri gazetecilik olanların heveslerinin kaçması olağan bir sonuç değil midir?”
Gazeteci şu soruyu soruyorsa: “basın özgürlüğüne yönelik müdahalelerin birçok gazeteci tarafından bile “olağan” karşılandığı bir iklimde, tek işleri gazetecilik olanların heveslerinin kaçması olağan bir sonuç değil midir?”, bu kopuş anormaldir.
Gazetecinin bu isyanını diğer meslektaşlarının görmezden gelmesi de bizzat anormalin normalleşmesidir.
Gazetelerin açık ve seçik gazeteciliği terk ettiği bir ortamda hala sadece gazeteci olarak kalmak isteyen, bunu mümkün görmeyince de 28 yıllık sevgilisinden bir çırpıda kopan dostum Ferai Tınç’ı yüreğinden ve ortaya koyduğu kişilikli tavrından dolayı candan kutlarım!
***
Normalin anormalleşmesine bir başka örnek ise 4 komutanın istifaları oldu. Demokratik ülkelerde önüne konan koşulları hazmedemeyen her şahsiyet sahibi yönetici istifa eder ve amirlerine kendi koşullarına uyumlu çalışacak yönetici bulması için yolu açar. Demokrasilerde bu çok normal bir durumdur.
Göreve geldiklerinden beri siyasi konularda ağzını açmamış komutanların istifalarını “bak işte, gördün mü artık darbe yapamıyorlar!”, diye yorumlamak ise anormaldir.
Eğer, bu komutanlardan eski TSK komutanlarının yediği herzelerin hesabı sorulacaksa; zamanında 12 Mart’a, 12 Eylül’e, 28 Şubat’a alkış tutmuş, o gün de bugün de yalakalığı kendisine şiar edinmiş gazeteciler neden hesap vermezler?
Eğer, ortak paydamız demokrasi ise, 4 komutanın gerekçeli istifaları normal, bunu görmezden gelmek ise anormaldir.
Ama necip Türk basını bu vurdumduymazlığı normal saymıştır!
Yazık ki, ülkemizde bir yandan anormal normalleşirken, öte yandan normal anormalleşiyor.
İşine geleni görüp,işine gelmeyeni görmeyen eski merkez medya bu anomalinin şahikasına imza atmakta, üstüne üstelik bunu görmezden gelmeyi de köylü kurnazlığı saymaktadır.
***
Orgeneral Işık Koşaner veda mesajında diyor ki:
“Şu anda 173‘ü muvazzaf, 77‘si emekli olmak üzere 250 general-amiral, subay, astsubay ve uzman jandarma çavuş, hürriyetlerinden yoksun olarak tutuklu bulunmaktadır. Tutuklamaların evrensel hukuk kaidelerine, hakka, adalete ve vicdani değerlere uygun olarak yapıldığını kabul etmek, bir çok hukukçunun da ifade ettiği gibi, mümkün değildir. Bu durum, bir çok defa yetkili makamlara iletilmesine, anlatılmasına ve takip edilmesine rağmen soruna yasal çerçevede bir çözüm bulunması mümkün olmamıştır.
Haklarında henüz hiç bir kesin yargı kararı olmamasına rağmen tutuklu bulunan 14 general-amiral ile 58 albay, hürriyetlerinin tehdit edilmesinin yanı sıra mevcut yasalarımız gereğince bu yıl yapılacak Yükser Askeri Şura‘da değerlendirmeye girme hakkını kaybetmiş ve peşinen cezalandırılmıştır. Soruşturma ve uzun süreli tutuklamaların bir amacının da TSK‘nın sürekli gündemde tutularak kamuoyunda bir suç teşkilatı olduğu izleniminin yaratılmaya çalışıldığı, bunu fırsat bilen yanlı medyanın da her türlü yalan haber, iftira ve suçlamalarla yüce ulusumuzu kendi silahlı kuvvetlerine karşı tavır almaya teşvik ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır.”

Hangi iddialarda bulunuyor Işık Koşaner?
1)Tutuklamalar evrensel hukuk kaidelerine, hakka, adalete ve vicdani değerlere uygun olarak yapılmamaktadır.
2)Bu durum, bir çok defa şikayet konusu yapılmasına rağmen, soruna yasal çerçevede bir çözüm bulmak mümkün olmamıştır.
3)Haklarında henüz hiç bir kesin yargı kararı olmamasına rağmen tutuklu bulunanlar, hürriyetlerinin tehdit edilmesinin yanı sıra (bu yıl yapılacak YAŞ’da değerlendirmeye girme hakkını kaybederek) peşinen cezalandırılmıştır.
4)Soruşturma ve uzun süreli tutuklamaların bir amacının da TSK‘nın sürekli gündemde tutularak kamuoyunda bir suç teşkilatı olduğu izleniminin yaratılmaya çalışılmaktadır.
5)Yanlı medya her türlü yalan haber, iftira ve suçlamalarla yüce ulusumuzu kendi silahlı kuvvetlerine karşı tavır almaya teşvik etmektedir.
***
Işık Koşaner’in veda konuşması hukuk devletini savunan, liberal-demokrasiyi talep eden, hükümet hakkında ağır ithamlar taşıyan bir konuşmadır.
İslamcı basın ile bir alışverişim yok.
Ancak, sözüm ona liberal geçinen gazetecilerden beklerdim ki:
1)Ya Koşaner’in iddilarını somut olarak, teker teker çürütsünler, açıkçası “saçmalama paşa, senin dediklerin bizim ülkemizde hiç olmuyor.Sen ya hayal görüyorsun, ya da resmen iftira atıyorsun”,desinler,
2)ya da, tamam askeri vesayete karşı çıksınlar ama paşanın iddialarını da Hükümet’e karşı bir uyarı olarak kullansınlar.
İkisini de yapmadılar. Ya veda konuşmasını görmezden geldiler, ya da “ama siz de zamanında bize çok kötü davrandınız!”, demeye getirdiler.
***
Ülkede “askeri vesayet” döneminin süratle sona ermekte olduğunu görmek mutluluk veriyor. Ben 28 Şubat’ta da bu vesayetten şikayet ediyor ve bu nedenle yargılanıyordum. 2003-2004’lerde de Jandarma her hareketimi mercek altına yatırmıştı.
En zorlu günlerde askeri vesayete karşı çıkmış biri olarak, o günlerde postal yalayanların şimdi de badem bıyık yalaması karşısında ben de soruyorum:
Anormal mi normalleşti, normal mi anormalleşti?
Yoksa, zaten ikisi birden mi olur?
***
Bana fırsat tanınan her yerde haykıracağım. Dün de anormaldi, bugün de anormal.
Dün haddini bilmez, kendini kağnı gölgesinde yürüyor sanan paşalar liberal-demokrasiye en büyük engel idi, bugün de çoğunluğa dayanan otokrat olmayı bize ileri demokrasi diye yutturmaya çalışan siviller engel.
Dün askeri vesayet kıskacında idik, şimdi süratle sivil vesayete gidiyoruz.
Başkanlık sistemine geçiş otokrat rejimin kurulmasında son durak olacak.
***
Askeri vesayetten kurtuluyoruz diye sevinen “liberallerin” “Türkiye nereye gidiyor?”,diye hiç sorgulamaması ya:
1)askerden intikam almayı demokrasi mücadelesine tercih etme ucuzluğu ile,
2)ya da cukkanın dayanılmaz tadı ile izah edilebilinir.
Işıker’in veda konuşmasını irdelemeden (beğenmek şart değil) sadece “asker bir gol daha yedi”, sarhoşluğu içinde el çırpanlar her şey olabilirler ama asla liberal-demokrat değildirler.
Ne garip bir ülkede yaşıyoruz.Bir askerin hukukun üstünlüğünü savunması karşısında aydınlar oralı bile olmuyor.
Yoksa dünya tersine mi döndü?

[email protected]

Dr.Cüneyt Ülsever
Odatv.com

ferai tınç cüneyt ülsever arşiv