Müyesser Yıldız yazdı: Necdet Özel PKK için de af dileyecek mi

Müyesser Yıldız yazdı

Son 1 yılda, özellikle 15 Temmuz darbesinden sonra vatan savunmasında kaç şehit verdik, biliyor muyuz?.. Daha dün 11 şehidimiz var.

Hem “FETÖ”cü generallerin tepelere çıktığı, hem bölücü terör örgütünün “çözüm süreci” adı altında dağdan inip şehirlere yerleştiği dönemde Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'di.

Hatırlarsınız, Özel 15 Temmuz'dan sonra Fikret Bila'ya yaptığı açıklamada TSK'daki “FETÖ yapılanması” konusunda şöyle günah çıkardı:

“Ben hep vicdan ve hukuka bakarım. Görevimi de hep bu ölçülerle yapmaya çalıştım. Yoğurdu hep üfleyerek yedim. Hukuka çok özen gösterdim. Vicdanımı hep sorguladım. 15 Temmuz’da yaşadıklarımızı düşününce şunu diyorum; Asker-sivil sorumlu makamlarda oturanlar olarak hepimizin milletten özür dilememiz gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanı ve ben diledim, ama yetmez, herkesin dilemesi gerekir. Millet hepimizi affetsin. Ne kadar hukuka uygun davranmış olursak olalım, eğer TSK’dan böyle bir hareket çıkmış ve bunları yaşamışsak, hepimizin sorumluluğu var demektir. Dürüstlük benim için çok önemlidir. Ben hep dürüst oldum. Bu olaydan sonra yüreğim yanıyor. Ömrüm oldukça da yanacak. Ben bundan sonra böyle bir yürekle yaşayacağım.”

Özel o açıklamasında, kumpas davalarda hayatını kaybeden, cezaevinde yatan ve emekliye ayrılmak zorunda bırakılan “silah arkadaşları” hakkında da konuşup, “Ergenekon ve Balyoz’dan mağdur olan arkadaşlarım için üzüntüm çok büyük, vicdanımda bir sızı olarak kaldı. Birçoğu komutanlık görevini üstlenecek tecrübe ve donanıma sahipti. Benim için en önemli şey vicdan artı hukuktur. Hukuku izledik, ama vicdanım sızlıyor” dedi.

ÖZEL O İNTERNET SİTELERİNİ GÜNLÜK TAKİP ETTİ

Özel'in PKK'yla “mücadele” yönteminden önce, kumpas davalarla ilgili “vicdan sızısına” birkaç notla katkıda bulunalım.

Tutuklamaların yoğun olarak yaşandığı dönemde, “Hedef, görevdeki bir orgeneralin alınmasıdır” demiş.

2012'de görevdeki bir orgeneral hakkında yakalama kararı çıkartıldığı gün, Genelkurmay'da diğer orgenerallere madalya takarken şunları söylemiş:

“Halen devam eden soruşturmalar ve davalar hakkında arkasında durmamakla itham ediliyorum. Hukuk süreci vardır. Hukuk sürecine saygılı olmak zorundayız... En son İzmir'de yürütülen soruşturma ile ilgili bilgi ve belgeleri istedim. İnceledim gördüm ki, her şeyimizi vermişiz. Bunun arkasında nasıl duracağım?.. İnternette bazı personel hakkında yazılar yazılmakta, günlük olarak bana getiriyorlar, inceliyorum...”

Dahası var; “Askeri Şura öncesi basına düşen generalleri ve albayları bana terfi için getirmeyin emri vermekle” övünmüş Bay Özel.

Bunlardan sonra “vicdanın sızladığına” inanalım mı?

Yukarıdaki notları, kumpaslarla hapse sokulmayan, ama o internet siteleri kanalıyla veya Cemaat medyası eliyle kâh Ergenekoncu, kâh PKK'lı yapılan, telefonları İBDA-C militanı adı altında dinlenerek, her YAŞ öncesi terfisi engellenen ve 2013'te kendi isteğiyle emekliye Jandarma Tuğgeneral Ünal Karaosmanoğlu'nun Alibi Yayıncılık'tan yeni çıkan “Yaşadıklarım Paylaşamadıklarım-15 Temmuz 2016'ya Giden Yol” isimli kitabından aktardığımızı belirtip, Özel-PKK konusuna geçelim.

TERÖRLE MÜCADELE ETMEME KONSEPTİ

Başbakan Binali Yıldırım Eylül başından beri PKK'yla mücadelede yeni bir söylem kullanmaya başladı.

Özetle, “Özellikle 15 Temmuz'dan sonra terörle mücadelede yepyeni bir yönteme, yepyeni bir yol haritasına girmiş bulunuyoruz. Bu da şudur; Savunmada değil taarruzda olacağız. Nerede, hangi taşın arkasında, hangi mağaranın içinde bu alçaklar varsa, onları bulup, etkisiz hale getireceğiz. Bunu yapmazsak, bu tehditle yaşama mecburiyetinde olmaya devam edeceğiz” dedi.

Dün de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'dan, “Güvenlik kuvvetlerimiz operasyonlarını aralıksız sürdürecek. Kış mış yok. Bütün mevsimler içerisinde, bunlar neredeyse tepelerine bineceğiz ve bu terörizmi de terörizmi meşru göstermek isteyenlerin de heveslerini, hayallerini ortadan kaldıracağız ve kıracağız” açıklaması geldi.

Anlıyoruz ki, terör örgütüne karşı bugüne kadar “savunmada kalınmış”, “mevsimlik mücadele” yapılmış.

İyi de bunun sorumlusu kim/kimlerdir?

Habur'un, Oslo'nun, “Barış ve Kardeşlik” projesinin, “Çözüm Sürecinin”, “açılımların”, “Dolmabahçe mutabakatının” mimarı siyasi iktidar üzerine toz kondurmadığına, ellerini yıkayıp kenara çekildiğine göre, “kamu görevlisi” diğer sorumlulara bakalım.

İlk, emekli Jandarma Kurmay Albay Eyüp Şeker geçen yıl Necdet Özel hakkında açtığı davada bunu gündeme getirmişti.

Şeker, Özel'in kumpaslar ve terfilerdeki rolünü anlatmakla kalmamış, mahkemeye verdiği dilekçede şunları sormuştu:

- 2008-2010 arasında terörle mücadelede, “Ara-Bul-Etkisiz Hale Getir konsepti yerine, dağda taşta gezmeye ne gerek var, Bekle-Gör-Etkisiz Hale Getir” şeklinde, tamamen terörle mücadele etmemeyi öngören konsepti getiren kimdi?

- 2008-2010 yılları arasında terörle mücadeleden birinci dereceden sorumlu biri iken mücadele etmeyip, 2011 yılında Kazan Vadisi kahramanı pozları veren kimdi? Adama sormazlar mı, “Kardeşim bu teröristler Kazan Vadisine yerleşirken görmeyen, duymayan, görüp de bekleyen” kimdi?

NECDET ÖZEL: ÖLDÜRE ÖLDÜRE BİTİYOR MU

Aynı konuyu emekli Tuğgeneral Ünal Karaosmanoğlu da “Yaşadıklarım Paylaşamadıklarım-15 Temmuz 2016'ya Giden Yol” isimli kitabında ele aldı ve o da Necdet Özel'i suçladı.

Karaosmanoğlu önce şu tespiti yaptı:

“Teröristle mücadelede başarı; Proaktif olmak, kesintisiz faaliyet içinde bulunmak ve araziye hakim olmakla sağlanabilir. Geçmişte alan hakimiyeti konseptinin uygulandığı yıllarda bölücü terör örgütünün hareket kaabiliyeti sınırlandırılmış, işbirlikçileri ile irtibatı kesilmiş, eylem yapamaz ve eleman toplayamaz hale getirilmiştir.”

Ardından da şunu vurguladı:

“Emekli Orgeneral Necdet Özel, Jandarma Genel Komutanı olmadan Malatya'da 2'inci Ordu Komutanıydı. Teröristle mücadelede daha önce 'Ara-Bul-Etkisiz Hale getir' (aktif bir uygulama) konsepti uygulanırken, kendi döneminde 'Bekle-Gör-Etkisiz Hale Getir' (savunmayı esas alan pasif bir uygulama) konseptinin uygulanmasını sağlamıştır.”

Karaosmanoğlu Özel'le ilgili şu ilginç notu da paylaştı:

“Jandarma Bölge Komutanlığı VIP salonu önünde İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Eyüp Şeker ile beraber bulunduğumuz sırada ikimize, 'Öldüre öldüre bitiyor mu? Karakolda, bölükte sağlam durun' dediğinde, şaşkınlıkla birbirimize baktık. Söylediğine anlam verememiştik.”

Karaosmanoğlu'nun kitabında, “İkbal beklentileri, ülkenin bekasının önüne geçmemelidir” derken, aslında ikbal beklentilerinin nasıl ülkenin bekasının önüne geçtiğini somut örneklerle anlattığına dikkat çekip, şunları soralım:

- Erdoğan'ın 17/25 Aralık 2013 tarihini belirlemesinden sonra “FETÖ'cülüğün” miladı tartışılıyor ya, acaba PKK'ya yardım-yataklığın da miladı belirlenecek mi ve hangi tarih esas alınacak?

- Devlet ve TSK'daki “FETÖ'cü yapılanmanın” sorumluluğundan, milletten özür ve af dileyerek kurtulanlar, PKK'nın böylesine azması konusunda da milleten özür ve afla kurtulacak, kurtulabilecek mi?

Müyesser Yıldız

Odatv.com

necdet özel PKK 15 Temmuz arşiv