MİT= 4+4+4, ALTIN x FATİH

Koalisyon ortakları arasındaki savaş MİT’ten eğitime kaydı. Yani savaş bitmedi, zemin değiştirdi. Şimdi çocuklarımızın üzerinde tepiniyorlar....

Koalisyon ortakları arasındaki savaş MİT’ten eğitime kaydı. Yani savaş bitmedi, zemin değiştirdi. Şimdi çocuklarımızın üzerinde tepiniyorlar.

Başbakan Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu’na götürmeden, Grup Başkanvekilleri aracılığıyla "Pat!" diye gündeme soktuğu 4+4+4 formülü sadece 28 Şubat’ın rövanşı değil, bizatihi cemaat/ camia okullarına misillemedir.

Şöyle; 28 Şubat kararlarıyla imam hatiplerin bertaraf edilmesi en çok cemaate yaradı aslında. Malum camia, çocuklarını o okullara yönlendirdi. Cumhurbaşkanı Gül’ün çocukları bile bir dönem Samanyolu’nda okudu.

Oysa Erdoğan bir İmam Hatip’li. En büyük hayali: "bir gün bir İmam Hatipli’nin Cumhurbaşkanı olması" idi.

Tamam;

Arapça'nın seçmeli ders yapılması (ilerde anadil de olabilir; zira Erdoğan Harf Devrimi’ni de eleştirdi),

Mele veya mollalara kadro,

Tekke ve zaviyelerin yeniden faaliyete geçirilmesi vs. Bunlar ortak noktalar… "Eğitim Reformu" bu çerçevede Erdoğan’ın da cemaatin de işine geliyor.

Ama; dedim ya, Erdoğan imam hatip li nesiller yetiştirmek; yani kendi arka bahçesini yaratmak istiyordu. Cemaatten MİT hançerini yedikten hemen sonra düğmeye basması ondan. Hem "Misilleme" yapmış oldu hem de: "Size güvenmiyorum" mesajı verdi.

Öğrencilere "tablet" bilgisayarlar, siyaseti okullara kadar indirmeler, "Fatih Projesi"… Hepsi cemaatin "altın nesli"nin alternatifidir!..

OYUN + MÜNAFIK

Takip edebildiğim kadarıyla Fethullah Gülen en son MİT krizinin çıktığı akşam konuşmuş, isim vermeden "Müslümanlık"ı sorgulamıştı. Kriz dallanıp budaklandı, ülkede neredeyse iç savaş çıktı; ama ondan ses çıkmadı. Ta ki 18 Şubat’a kadar. Bir ikindi sohbetinde söze ülkedeki kar-kış kıyameti özetleyerek başlamış ve demiş ki:

"Bir felaket bulutu dolaşıyor ülkenin üstünde. Allah sonumuzu hayretsin."

Sonra karşısında oturan birisine namaz takkesini fırlatmış. Takke öyle bir havalanmış ki avizeye çarpmış. Bunun üzerine atış basketbol oyununa benzetilmiş. Gülen tebessüm edip "her zaman olduğu gibi sözü asıl mecrasına kaydırmış" ve şunu söylemiş:

"Oyun, bilerek oynanır. Rastgele atışlarla isabet ettirseniz bile, oyunu bildiğiniz manasına gelmez. Fakat size bir şey söyleyeyim: bilmeden oynama, benim hayat felsefeme daha uygun biliyor musunuz?"

Gülen, Mart başındaki bir sohbetinde yine "oyun"dan söz etmiş; ama bu defa yanına "münafık" sıfatını koyarak. "Münafık meselesinin, halli zor bir sorun" olduğunu vurgulamış önce. Peşinden zorluğun sebebini şöyle açıklamış:

"Çünkü münafığın kuralı yoktur. Kuralsız oyun oynar onlar. Nerede, ne zaman, ne yapacakları belli olmaz. Sabit bir duruşları yoktur. Nasıl davranacaklarına dair yapacağınız tahminler tutmaz. Onları tanımaya gelince; basiret ister, feraset ister, kiyaset ister…"

Gülen’in hangi münafıkları "kontrolsüz güçleri" kastettiğini bilmem; ama benim en sevdiğim sûrelerden birisi Münâfikûn Sûresi; özellikle de 4’üncü Ayetidir. Şöyle der:

"Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa, sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır; onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da haktan çevriliyorlar!"

* * * * *

"Eğitim Reformu" konusunda önce Erdoğan’ın, sonra da yardımcısı Ömer Çelik’in TÜSİAD’a yönelik ağır eleştirileri şaşkınlıkla karşılandı. Hele de Çelik’in: "Sivil toplum örgütüysen onun gibi davran; siyasi partiysen partinin adını koy, çık karşımıza!" demesi…

Bu çıkış; birilerine de: "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" mesajı ve dahi "sürpriz" bir "rest"in habercisi olabilir mi?

"Basiret ve ferasetle büyük oyunu" izlemeye devam edelim!..

Silivri’den kucak dolusu sevgiler,

Müyesser Yıldız

Odatv.com

Müyesser Yıldız eğitim reformu AKP arşiv