Mesele Kudüs değil mesele...

Yüz Yılın Planı daha doğrusu anlaşma taslağı neden yapıldı?

Yüz Yılın Planı daha doğrusu anlaşma taslağı neden yapıldı?

Bu taslak ne denli iş görür ve ne kadar gerçek bir barışa götürebilir?

Ve yararları nedir veya ne değildir?

Yapılan açıklamaların en önemli sonucu, yıllardır tıkalı olan Filistin İsrail anlaşmazlığına, kurumsal bir yaklaşım getirerek anlaşmazlığın, hangi çerçevede ele alınması gerektiğini, kimin, nerede, nereye kadar hakları olduğunu ortaya konmuş olmasıdır.

Bu taslağın İsrail lehinde olduğunu görmemek yanlış olsa da Filistinlilerin de yararına olmadığını kimse söyleyemez.

İç dinamikler ve oy kaygısı ile Hepimiz Filistinliyiz sendromu görülmektedir ki Türkiye siyasetinin tamamını kapsamış durumda. Sayın Erdoğan siyasetinin muhalif olsalar da genel siyasi alt yapıyı oluşturduğunu görmüş oluyoruz. Hangi siyasi görüşte olursa olsun Türkiye de siyaset yapabilmenin anahtarı Filistin yanlısı olarak tavır almaktan geçmelidir. Kimse kalkıp da doğruları söyleme şansına sahip değildir. Söyleyen oy kaybeder seçilemez. Adeta Filistin davasına ve İslam'a ihanet etmiş sayılır. Bu Sayın Erdoğan'ın Türkiye siyasetine vurmuş olduğu damga ve şahsi başarısıdır.

Kimse İsrail nereyi neden işgal etti sormuyor. Herkesin dilinde ve aklında İsrail Filistin'i işgal etti hakkını yiyor kavramı oluşmuş durumda. Tarihsel gerçekleri yok sayarak…

1- Tarih boyunca ne bu topraklar üzerinde ne de başka bir yerde Filistin devleti kurulmadı. Asla olmayan bir devlet ve asla olmamış olan bir Filistin milleti nasıl olur da 3500 senelik Yahudi geçmişi olan Kudüs başkent sayabilir. Evet, Filistin milleti diye bir millet asla olmadı. Bu topraklar üzerinde yaşayan Mısırlı, Gazzeli Araplar, Batı Şeria'da yaşamakta olan Ürdün vatandaşı Araplar ile Suriye ve Lübnan topraklarında yaşayan Araplar yaşadı ve halen de yaşamaya devam ediyorlar.

2- Kimse İsrail'in bu toprakları neden fethettiğini unutmasın. Bugün bazılarına kardeş dediğimiz bazılarına düşman gözü ile baktığımız Müslüman dostlar 15 Mayıs 1948 günü İsrail'i yok etme kararı alarak İsrail'e saldırdılar ve bir Yahudi olarak ne mutlu bana ki başaramadılar. Aksine İsrail sınırlarını genişleterek toprak kaybettiler. Bu senaryo 1956’da 1967'de ve 1973'te tekrarlandı ve her seferinde de Arap devletleri her cephede toprak kaybettiler.

3- Mısır Sina yarımadasının tamamını kaybetti. Ürdün Batı Şeria ve Küdüs’ü kaybetti. Ürdün vatandaşı olan ve bu topraklarda yaşayan halk ana vatanları olan Ürdün’e göç etmek istediklerinde sınırlarını kapatarak bu insanları yaylım ateşine tutarak kendi insanlarından 7000 tanesini katletti. İsrail 3500 senelik ebedi başkentini geri almış oldu. Kimse unutmasın ki bu şehir 3500 yıllık tarihi boyunca Yahudilerden başka bir millet ve devlete başkent olmamıştır. Osmanlı bile 400 yıl süren yönetimi süresince burayı sadece işgal ettiği bir vilayet olarak saymış ve kendi başşehri ilan etmemiştir. Burada yaşayan Arap halkına da Filistinli dememiştir. Arap demiştir. Hatta bu insanlar bu toprakları verip kendi devletinizi kurun baş şehri de Kudüs olsun da dememiştir.

4- Filistinli olma meselesi de Arafat'ın 1964 yılında kurduğu Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile başlar. Ve Bugün gelinen durumun sebebi de bu örgütün Filistin olarak İsrail Yahudi devletinin tüm topraklarını Filistin olarak adlandırmış olmasıdır. Bu FKÖ ve aynı şekilde HAMAS kuruluş beyannamelerinde alenen yazılıdır.

5- FKÖ ve HAMAS örgütlerinin İsrail ile herhangi bir anlaşmayı tesis edememiş olmalarının ana ve tek sebebi de bu maddedir. Kim ki İsrail ile bir barış anlaşması yapıp İsrail'in tamamından azına razı olursa vatan haini sayılır, katli caizdir(!) Arafat bile Batı Şeria topraklarının %95'ini alıp bir devlet kurma fikrine “evet” diyememiştir.

6- Ne Mahmud Abbas ne de HAMAS liderleri İsrail'in tamamını almadan barış yapma imkanına sahip değillerdir. Kısaca zaten niyetleri de barış değildir.

7- Peki neden değildir? Mesele sadece milli veya onların dediği gibi vatani değildir.

Gerek Batı Şeria gerekse Gazze yönetimleri oldukça büyük paraları yardım olarak Dünya devletlerinden almaktalar ve büyük bir kısmı da halkın yararı erine liderlerin ceplerine akmaktadır. Hamas liderlerinden İsmail Haniye'nin Gazze sahilinde 13 adet çok fazla lüks villası olduğunu ve Batı Şeria'da da Abbas ve oğullarının adeta halkın tamamının patronu olduğunu birçok Türk insanı bilmez. Mahmud Abbas, 27 milyon Dolara mal olmuş bir sarayda otururken oğulları da Filistin Telefon Şiketi JAWAL'in sahibidir. FKÖ yöneticilerinin ise her birinin değişik “arpalıkları” mevcuttur. Hatta İsrail de bu arpalıkların dağıtılmasında rol oynamıştır. Başka bir değişle suça ortaktır. Nesher çimento şirketi Batı Şeria tek satıcısı FKÖ Otonomi Yönetimidir.

Örnekler sınırsızdır. Kısaca işin içinde çok ama çok fazla para vardır ve mesele Kudüs değildir. Mesele paradır.

8- Peki madem bu iş bu kadar girift Trump Efendi ne demeye bu şovu düzenledi.

Tabii ki tek başına düzenlemedi. Bu taslağın arkasında kuşkusuz İsrail'in en zeki ve becerikli Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Beyaz Saray'daki Yahudi gücünün parmak izleri mevcuttur. Damat Jared Paşa İsrail çıkarlarına hizmet edecek olan bu taslağın baş mimarıdır da diyebiliriz. De bu taslak ile neler olacak neler yapılabilecek veya neler yapılamayacak. Filistin tarafının yaklaşık sınırlarının nereleri olup olmayacağı fiilen ortaya konmuş oldu. Yani barışmak isterlerse barış konuşmaları önerilen harita çerçevesinde olacaktır. Barış şartlarından bir tanesi de terör ile mücadele ve HAMAS'ın silahlardan arındırılmasıdır.

Bu şartların kabul edilebilmesi için 4 yıl süre vardır. Yani Belki aklı başında bir Filistinli (Arap) çıkar da barışmayı deneyebilir diye. Kaldı ki hali hazırda Katar dahil bu taslağa olumlu yaklaşan Arap ülkeleri mevcut ve desteklerini fiili olarak ilan ettiler bile.

9- Karşı çıkan ülkeler ise Türkiye ve İran ki kendi mevcut siyasi platformları sebebi ile başka türlüsünü de sanırım kimse beklemiyordu. Tabii ki bir Türk olarak Türkiye’nin İran ile aynı siyasi çizgide olması beni çok mutlu etmiyor. Mutlu olmayan bir Türk vatandaşı olduğundan da eminim.

10- Peki kabul etmezler ve barış istemezlerse ne olacak. Savaş mı olacak? Bence olmayacak ama terör olacak. Kimse mevcut rantlarından vazgeçmek istemeyecek. Amerika gibi bir devlet ve istihbaratı ile ünlü İsrail Filistinlilerin bunu kabul etmeyeceğini bilmiyor muydu. Kuşkusuz biliyorlardı. İşte bu nedenledir ki bu şekilde yumuşatılmış ve iki tarafa da bir takım haklar ve imkanlar tanınmış olan bir taslak hazırlandı ki herkes barıştan başka seçenek olmadığını anlayabilsin diye. Herkesin barıştan başka bir seçeneği yoktur. İsrail Filistinli Arap olsun isterse Yemenli Yahudi İsrailli bu coğrafyayı paylaşmak zorundayız. Kimse kimseye başka yere git diyemez. Gidecek yer de yok.

11- Türkiye siyasilerine tek bir sözüm var milli menfaatlerin önüne İslami motifler ve dini ifadeler yerine iki toplumu barıştırabilecek ifadeler koymayı deneyin. İsrail ve Filistinli Arapları barıştırabilecek en makul ülke halen Türkiye’dir. Yapılabilecek ve Türkiye’nin yapıcı rol oynayabileceği çok şey mevcut. Kavgacı değil yapıcı olunabilirse akıl ile burada çözülemeyecek hiç bir durum mevcut değildir. Kudüs dahil. Kaldı ki hep yazmışımdır bu şehirde iki şehir var iç içe birinin adı Kudüs ve İsrail'in ebedi başkentidir. Diğeri de şehrin doğusunda yer alan Kudüs bu şehrin de Filistin'in başkenti olmaması için bir engel mevcut değil bu taslağa göre.

12- Tabii ki bu pilav daha çok su kaldırır. Bir günde bir şeyler düzelmeyecek. Ama bir adım mevcuttur.

Rafael Sadi

Odatv.com

Rafael Sadi odatv arşiv