Masa niye devrildi, kim devirdi

Müyesser Yıldız yazdı...

ABD-Türkiye arasındaki İncirlik pazarlıkları neredeyse 1 yıldır sürüyordu. ABD, “Hep daha fazlasını yapmanız gerekiyor” dedi. Sonunda da seçimden çıkılmış, hükümet kurulamamış, Meclis kapalı, Genelkurmay komuta kademesinin değiştiği ve terörün kol gezdiği bir ortamda Ankara'dan istediklerini aldı. Anlaşmayı duyuran Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, “Askeri makamlar tarafından da imzalar atıldı. Ortak operasyonların nasıl yapılacağı tamamen askeri makamların ve ilgili kurumların yürüteceği konular” vurgusu ilginçti.

Görüşmeler süresince Ankara, “Şunlar olacak, bunlar olacak” haberleri yayarken, ABD diplomatik nezaket gösterme ihtiyacı dahi duymadan hepsini anında ve resmen yalanladı. Ne güvenli bölge, ne Esad'ın hedef alınması ve terör örgütü PYD'yle de mücadele edilmesi şartımız kabul edildi.

Anlaşmada ne var bilmiyoruz, ama Çekiç Güç ve 1 Mart tezkeresinden daha ağır olduğunu görüyoruz.

Anlaşma hükümlerinin en önce Irak'ta, yani Musul'da yürürlüğe sokulacağı, IŞİD eliyle Bağdat yönetiminden kopartılan Musul'un şimdi TSK ve peşmerge yardımıyla IŞİD'den alınıp, Barzani'ye teslim edileceği ve “Barzanistan” haritasının tamamlanacağı da ortada. Ki Başbakan Davutoğlu aylar öncesinden, “DEAŞ saldırdığında Erbil'e elimizden gelen yardımla orda olmaya çalıştık. DEAŞ tehdidi karşısında her türlü yardımda KYB'nin yanında olacağız” demişti zaten.

Peki, nasıl oldu da İncirlik ve çok sayıda üssümüz, böylesine kayıtsız şartsız Fransa, İngiltere dahil “koalisyon güçlerinin” emrine sunuldu?

Çekiç Güç'ün görev süresinin uzatılması yaklaştığında ha bire askeri helikopterlerimiz düşerdi!..

1 Mart tezkeresinin kabul edilmemesinin faturası “çuval” oldu, AKP iktidarı sonrasında başka bir tezkereyle ABD'nin “gönlünü” yaptı!..

1 AYDA ŞAH-MAT

Ya İncirlik anlaşması hangi şartlar veya dayatmalar altında gerçekleşti?

ABD'nin gerçek sesi Başkan Yardımcısı Joe Biden geçen Temmuz'da ABD Ortodoks Kilisesi Başpiskoposluğu Ruhban Meclisi’nde yaptığı konuşmada, ağırlıklı olarak Kıbrıs sorunun nasıl çözüleceğini anlatırken, şunları söyledi:

“Bölgede olgular değişiyor. Türkiye daha çok yapıcı rol oynamalıdır, bu çıkarınadır. Güvenliği tehdit altındadır. Ruslardan dolayı Karadeniz’de, Suriye’nin çöküşünden dolayı Güney’de ve IŞİD’ten dolayı Doğu'da…”

1 yıl sonra Türkiye'nin güvenliğinin ne denli tehdit altında olduğu gösterildi. Partisi seçimden başarıyla çıktığı halde PKK'nın tetiğine basıldı. Her gün 3-5 şehit gelmeye başladı.

Türkiye şehitlerine ağlarken de epey mesafe alındı.

- İncirlik anlaşması, tamamen ABD'nin şartları doğrultusunda imzalandı...

- Kıbrıs'ta Türkiye'nin garantörlüğü pazarlık masasına kondu; Türkiye lafını bile etmedi... Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun, İncirlik anlaşmasını askeri yetkililerinin de imzaladığını, KKTC Dışişleri Bakanı Emine Çolak'la ortak basın toplantısında duyurması dikkate değerdi. Zira Çolak kısa bir süre önce Erdoğan'ın KKTC ziyaretiyle ilgili izlenimlerini paylaşmış ve “Açık demeçlerinin yanısıra kişisel açıklamalarını da dinleme imkanı buldum. Kişisel izlenimim çözüm için samimi bir istek olduğu. Türkiye sürece karışmıyor; manipüle etmek istemiyor; ya da taraflar arasında görüşülen belli bir konuya taraf olmak istemiyor. Baskı, müdahale ya da masada kabul edilenler konusunda bir paranoya yok. Hissettiğim şey, eğer Kıbrıs’lı Türkler bir uzlaşmaya varırlarsa, bu bizim için kabuldür” demişti.

- Erdoğan ülkeyi seçime götürecek planlarını adı adım uygularken, herkesi birbirine düşürdü, tabir-i caizse muhalefet partilerini ipe dizdi...

- İki sıcak gelişme daha yaşandı; Suudi Arabistan'la birlikte Türkiye'nin bölünmesi planları yapan, 3 ay önce de Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile gizli görüşmeler gerçekleştiren İsrail Dışişleri Bakanlığı Direktörü Dore Gold, “Türkiye-İsrail ilişkilerinin yakın gelecekte yeniden kurulması konusunda umutlu olduğunu” duyurdu. Gerekçesini de, “Bölgesel gelişmeler ve tehditler Ankara'yı bazı değişikliklere zorladı. Türkiye'nin etrafındaki stratejik çevre, 2-3 yıl öncesine göre çok daha karmaşık. IŞİD'in sadece Suriye'ye değil, Türkiye'ye de bir tehdit olarak ortaya çıkmasını, İran'ın gücünü artırmasını ve bu durumun hem İsrail hem de Türkiye için bir sorun olmasını örnek gösterebiliriz” diye açıkladı. ABD Başkan Yardımcısı Biden'ın 1 yıl önceki sözlerine ne kadar benziyor değil mi? Dikkat buyurun, değişen İsrail değil, “tehditler” yüzünden Ankara değişmiş!.. Ve Gold'la görüşen Sinirlioğlu seçim hükümetinin Dışişleri Bakanı oldu!..

PİYON BELLİ DE ONU KULLANAN BİRİLERİ KİM

Başbakan Davutoğlu ilginç biri. 7 Haziran seçiminden 1 gün önce, “HDP’nin ülkede işler iyi giderken 2007 ve 2011’de oynadığı Silvan ve Dağlıca saldırılarındaki senaryoyu tekrar oynayamayacağını görmesi lâzım. Hangi uluslararası güçler tarafından yapıldığını biliyorum” dedi.

Bir devlet düşünün, Silvan ve Dağlıca saldırılarında hangi senaryonun oynandığını, hangi uluslararası güçler tarafından yapıldığını biliyor, ama millete açıklama gereği duymadığı gibi, o piyonlardan ve güçlerden hesap sormuyor, aksine her defasında masaya oturuyor.

Davutoğlu bugün de partisinin il başkanları toplantısında şu ilginç kronolojiyi çıkardı:

- PKK uzun bir aradan sonra 99’dan sonra 1 Haziran 2004’te silahlı saldırılara başladı. Yani tam AK Parti hükümete gelmiş, Kıbrıs müzakerelerini yapmışız, itibarımız artmış. AB’de müzakereleri başlatmanın eşiğine gelmişiz. Birileri PKK’nın kulağına bir şeyler fısıldadı, 'Bu AK Parti’yi durdurmak lazım'. Ve harekete geçtiler...

- 2007’de e-muhtıra ve arkasından yaşadığımız demokrasi depremleri karşısında AK Parti’nin sütunları dimdik durarak, seçimleri kazandıktan sonra ülkede yeni bir hava oluşmuş, yeni anayasa yazımı başlamışken, biz referenduma yürürken 21 Ekim 2007’de genel seçimden hemen sonra Dağlıca saldırısını yapıp, terörü tırmandılar...

- 2011 seçimlerinden sonra yüzde 50’ye yakın bir oyla AK Parti iş başına gelmişken, 14 Temmuz 2011’de Silvan saldırısıyla tekrar harekete geçtiler. Ne zaman Türkiye seçimden çıkmışsa, birileri o piyona diyor ki, 'git karıştır ortalığı'. Tesadüf değil. Ve o piyon çıkıyor sahneye ve karıştırmaya başlıyor ortalığı...

- Aynı şey şimdi oldu, 7 Haziran’dan sonra daha bir ümitlendiler. Bu sefer AK Parti tek başına iktidar değildi. Ve bu sefer 22 Temmuz’da iki askerimizi, bir çok yerde sakallı diye DEAŞ iddiasıyla vatandaşlarımızı katlettiler ve piyon harekete geçti. Piyon ile birileri Türkiye’de şah çekmeye çalıştı. Biz de karşı bir hamleyle şah çektik...

Bu nasıl “karşı hamleyle şah çekmedir” ki, yıllardır hep piyonu harekete geçirenlerin istekleri kabul ediliyor? Şimdi de; İncirlik anlaşması... PKK-PYD değil, sadece IŞİD'le mücadele... Kıbrıs'taki gelişmeler konusunda kulağının üstüne yatma, HAMAS ve İsrail'in KKTC üzerinden ortaklığını desteklemek, hatta yakın gelecekte İsrail'le yeniden ilişki kurmaya hazırlanma gibi...

İslamcı terör konusunda uzman bir Yargıtay üyesi aylar önce, “Göreceksiniz bu İslamcı terör örgütleri birkaç yıl içinde Türkiye'ye PKK'dan daha ağır bedeller ödetecek. PKK'dan daha örgütlü ve yaygınlar” dediğinde, inanmamıştım.

İncirlik anlaşmasından sonra IŞİD'in doğrudan Türkiye'yi hedef alacağı ortada. IŞİD'e karşı kiminle mücadele edeceğiz? Herhalde koalisyon ortaklarının, “sahadaki doğal müttefikimiz” dediği PKK ve PYD'yle birlikte...

TSK'nın, PKK'yla yan yana getirilecek olmasına mı; PKK'dan sonra yeni bir terör örgütünun kucağımıza bırakılmasına mı yanalım?!.

IŞİD Türkiye'ye neyle saldıracak? ABD, Almanya gibi koalisyon güçlerinin PYD'ye gönderdiği, ama IŞİD'in eline geçen silahlarla... Aynen bir vakitler Irak'taki muhaliflere gönderdikleri silahların PKK'nın eline geçmesi ve bunlarla Türkiye'yi kan gölüne çevirmesinde olduğu gibi...

GÜLEN'İ ALAMADIĞİ HALDE İNCİRLİK'İ VERDİ

Erdoğan, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz ve 17/25 Aralık Savcısı Celal Kara ellerini kollarını sallayarak, “firar” ettiğinde şöyle konuştu:

“Önce Gürcistan, sonra Ermenistan… Şimdi de Almanya. Şimdi göreceğiz. Almanya’yı da göreceğiz. Şimdi öyle zannediyorum ki, süratle bunlarla ilgili büyük ihtimalle kırmızı bülten çıkacaktır. Kırmızı bültenle Almanya’yı da göreceğiz ne yapacak? Eğer yapmazsa, Almanya bizden herhangi bir suçluyu, Tayyip Erdoğan imzasıyla alamaz. Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir.”

Erdoğan'ın “Almanya'yı da göreceğiz” vurgusuna dikkat!..

Acaba başka “görmek” istediği ülke hangisiydi? Tabii ki, ABD. Obama'nın yüzüne söyleyip söylemediği meçhûl, ama Erdoğan'ın yakın çevresine, “Fetullah Gülen'i vermiyor. Vermediği sürece bizden herhangi bir suçluyu alamaz” diye dert yandığı biliniyor.

Değil Obama'dan “FETO terör örgütü ve paralel devletin lideri” ilân ettiği Gülen'i almak, hakkında kırmızı bülten bile çıkaramadı, ama Obama'nın bir telefonuyla İncirlik anlaşmasını hızlandırdı, sonuçlandırdı.

Acaba İncirlik karşılığında “KCK paralel devletinin başı” Murat Karayılan, Cemil Bayık veya Duran Kalkan'ı verirler mi?

İmralı ve PKK'nın şartlarından birisi Kandil'in de “müzakere masasına” oturmasıydı. 1 Eylül'den sonra İmralı'daki teröristbaşının yeniden devreye sokulacağı, Öcalan'ın “barış çağrısı” yapacağı konuşulduğuna göre, neden olmasın?!. ABD, seçim üzeri teröristbaşlarından bir kaçını verirse, hem AKP “terörle mücadeleyi” kazanmış, hem de İmralı'nın PKK'nın yeni “komuta karargâhı” olması sağlanmış olmaz mı?

ÇİPRAS'IN TERBİYE EDİLMESİ

Türkiye'ye nasıl ve neden “Muz cumhuriyeti” muamelesi yapılıyor?

Meydanlarda, “Dinlendik” diyen, bakanlarına hatta Anayasa Mahkemesi Başkanına, Genelkurmay Başkanına “şantaj” yapıldığını açıklayan bizzat Erdoğan'dı.

ABD, Almanya ve İngiliz istihbaratının Türkiye'yi dinlediği geçen yıl ortaya çıktığında Erdoğan 'ın tepkisi şu oldu:

“Şu anda Türkiye ile ilgili bu süreci liderlerle bir araya geldiğimizde kendileriyle çok açık, net konuşacağım. Dünyada istihbaratı güçlü olan ülkelerin, farklı ülkeleri dinlememe diye bir şeyi yoktur. Bunu da hepimizin bilmesi lâzım. Bunu hepsi yapıyor. Dolayısıyla bu konuda neyi, nasıl yaptı, nasıl deşifre ettikleri, bunlar çok çok önemli. Önümüzde NATO Zirvesi var, BM Genel Kurulu var. Buralarda yapacağımız görüşmelerde bunları tabi liderler olarak da aramızda konuşacağız. Öyle zannediyorum ki dünya barışını tehdit eden bu tür açıklamaları, herhalde bundan sonra daha kontrol altına alma gibi bir durumları olabilir.”

Adamlar, herhalde keyif için veya spor olsun diye Türkiye'yi dinlememiştir, değil mi?

Yandaş medya, “firari savcıların” ellerindeki bilgi ve belgeleri Alman istihbaratına verdiğini öne sürüyor. Gerek var mı?

MEHMET YARBAY DAHİL HERKES SORUYORSA

Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras 7 aylık iktidar döneminde AB ve IMF'den neler çektiğini şöyle özetledi:

“7 ay boyunca şakağıma tabanca, boğazıma bıçak dayadılar. Ülkeyi bu şartlar altında yönetmek zorunda kaldım.”

Öz çocuğu Yunanistan'a bu muameleyi reva görenler; “100 yıllık hesaplaşma” içinde olduğu, tepeden tırnağa dinlediği, tüm sırlarını ele geçirdiği Türkiye'ye neler yapmaz ki?!.

Keşke MHP'li Tuğrul Türkeş'in “ne karşılığında” hükümete girmeyi tartıştığımız kadar Türkiye'nin dinlenmesini ve İncirlik anlaşmasının nasıl kotarıldığını da konuşabilseydik!..

Seçim sath-ı mailini giriyoruz. Lütfen dikkatle izleyin; İncirlik'i ağzına alan olacak mı?..

Hâla, “PKK niye kudurdu? Masa niye devrildi, kim devirdi? Bu iş nereye varacak?” soruları soruluyor ve Mehmet Yarbay dahil herkes, “Çocuklarımız niye şehit oldu?” diye feryat ediyorsa, cevaplayalım:

Konuşmaktan ve sorgulamaktan kaçtığımız sorunumuz çok büyük, çok derinlerde... İktidarı, muhalefeti, bürokrasisiyle ülkemizi “bagajsız” insanların yönetmesini sağlayamadığımız sürece, “demokrasicilik oyununun piyonu” olmaya devam ederiz ve ne seçimlerde sonuç değişir, ne bu kara çark kırılır!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com

ak masa niye devrildi kim devirdi Müyesser yıldız parti arşiv