Marksistler Cemaat- Hükümet kavgasına nasıl bakmalı

Benim alanım genelde iktisat, özelde kamu maliyesi olmakla beraber, alanım dışındaki konular üzerinde de, hatta hiç haddim olmadan bazı özel ihtisas...

Benim alanım genelde iktisat, özelde kamu maliyesi olmakla beraber, alanım dışındaki konular üzerinde de, hatta hiç haddim olmadan bazı özel ihtisas alanlarında da bir şeyler yazıyorum. Bugün de, maalesef, aynı çizgide devam edeceğim. Zira Türkiye'de öylesi garip olaylar cereyan ediyor ki, bunları görmemek ve bunalmamak olanaksız. Bu ortamda, haramilerle dolu freni tutmayan bir trende, ne zaman nereye çarpacağımı bilmeden, giderek koyulaşan karanlık tünelde ilerliyor gibi hissediyorum.

Bugün, nasıl geliştiğini hiç anlamadığım, bir zamanlar uyuyan, şimdilerde kıpırdayan hukuk üzerinde birkaç laf edeceğim. Bunun nedeni de, hukuk uyurken başka türlü, uyanıyor intibaını verirken de başka türlü içimin yanıyor olmasıdır. Bir zamanlar yüzlerce insan neye göre olduğu belli-belirsiz, hatta ilgili-ilgisiz şekilde tutuklanırken, kuşkulu delillere dayanılarak insanlar içeri tıkılırken, bunlardan bir kısmının yaşamını yitirdiği, bir kısmının umarsız hastalıklarla boğuştuğu aşamalarda sessiz kalınıp, siyaseti -belki de tüm toplumu- koruma işgüzarlığı yozlaştırılarak yandaşlaştırılan medyaya bırakılarak demokrasi ve hukuk katledilirken, toplum temizleniyor kanaati yaygınlaştırılıyordu. Türkiye'de tasarlanan rejim değişikliğinin önüne çıkabilecek engelin ortadan kaldırılması için, geçmiş ve yaratılmış kanıt ve tanıklara dayanılarak salt suçlular değil, topyekûn kurumun hedeflenip değersizleştirilmesinde bir bölüm hukuk alemi isyan etmediğinde, bir bölümü de arazide verilmiş görevi hakkıyla yerine getirme çabası sergilediğinde, hukuk susmuştu, susturulmuştu!

Şimdilerde de yine üzülerek izlediğimiz olumsuz gelişmelere tanık olmaktayız. Toplumu şekillendirme misyonunu yüklenmiş olarak yarım asırdır alttan alta toplumu saran gizil habis doku ile, önceleri bu dokuya dayandığı halde gücü eline geçirdikten sonra mutlak iktidara sahip olma kavgası veren görünür siyasal erk kavga etmektedir. Ne gariptir ki, şimdiye dek uyur-uyanık gezinen hukuk şimdilerde, hak ihlalini önleme görüntüsü altında, aileleri ile birlikte iktidarı kurtarmaya yeltenmektedir.

Elli yıldan fazla sürede toplumun alt katmanlarından cemaat örgütlenmesi ile yükselen gizil güç, iktidarını da parlamentoya taşırken bir "demokrasi" söylemi dillere pelesenk oldu. Biat kültürü ile cemaate, erzak kolileri ile siyasete köleleştirilerek özgürlüğünden ve bireysel davranışından yoksun kitleler üzerinde yükselen siyaset topluma demokrasi getirecekti. Heyhat! Siyasi güç, bir yandan dershaneleri kapatarak, diğer yandan da, toplumun dincilik duygusunu sömürürcesine, hemen tüm okulları imam hatipleştirerek, başlangıçta desteğini aldığı cemaatin dershaneler sürecinde hakim olduğu nesil yetiştirme erkini elinden almaya yeltendi. Hukuk, özgürlük ve demokrasi adına, ne dershanelere ve tarikatların gençlere kanca atmasına ne de okulların imam hatipleştirilmesine güçlü ses çıkarabildi. Oysa, ne dershanelerin ana amacı özgür birey yetiştirmekti, ne de dinci-kapitalist kılıfa büründürülmüş tarikat yuvaları insanlara gerçek hak yolu sunma arzu ve misyonu ile yüklü idi. Demokrasi ve özgürlük mücadelelerinin daha buralarda verilmesi gerekirken, tüm bu alanlar sahte özgürlük ve gardırop demokratlığı adına alabildiğince serbest bırakıldı, hatta desteklenerek, teşvik edildi.

HALK İÇİNE İTİLDİĞİ ÇAMURU İDRAK ETMEYE BAŞLARSA...

Burjuva hukuku gerektiği yer ve zamanda gerçek anlamda hukuku, mağdurları ve toplumu düşünmemişken, her ne hikmetse, şimdilerde tüm bunları düşünür olarak, meydanları dökülüyor. Amaç mağdurları kurtarmak ise, biraz geç değil mi! Mağdurları kurtarmak adına atılan adımlar, ailece bazı siyasileri ya da bir siyasi yapıyı toplumu sarmış yapı aleyhine kurtaracaksa böyle bir hukuk olur mu?

Evet, olur! Çünkü hukuk; kurumsal dokusu ile devletin ideolojik aygıtı, örgütsel yapısı ile de baskı aygıtıdır. Siyaset böyle olur mu? Evet, o da olur! Çünkü "eş başkanlık" vb gibi hayali rütbelerle süslenip yağlanarak meydanlara sürülen siyasilerin kâh hırs ve gafletlerinin, kâh manipülasyonlarla şaşırtılan yöneticilerin kaosa sürükledikleri toplumlar emperyalistler tarafından örtülü olarak denetlenir, hatta siyasi işgale uğratılır. Gizli siyasi işgal ise yabancılar marifetiyle değil, kompleksi davranışlı yerli hırslılarla gerçekleştirilir. Günümüzün küreselleşme koşullarında savaşlar artık silahla değil, özelleştirme-yabancılaştırma vb gibi ekonomik ya da politik süreçlerle sürdürülmektedir. Yarım asra yakın süre içinde ülkenin dincilik karanlığına boğulması da, karanlığın olgunlaştığı dönemde iktidara taşınması da, emperyalistlerin iç hainler eli ile toplum üzerinde sürdürdüğü gizli işgal harekâtıdır. Emperyalizmin olağanüstü güçlendiği küreselleşme döneminde yaşanan son çatışmalar, çatışmalarda burjuva hukukunun dahi ayak altına alınması, siyasilerin üzerinde dolaşan şaibe bulutları, siyasilerin bu hukuk yapısında dahi kendilerini aklamaya yeltenmek yerine, yakışık almayan dolambaçlı yollara sapması, siyasetin burjuva hukukunu dahi hiçe sayması salt bir iç olay olmayıp, emperyalizmin Ortadoğu politikasının uzantısı olarak, Türkiye'nin çökertilmesine hizmet eden sürecin aşamalarıdır. Bu sürece mutlaka karşı çıkmak bir kurtuluş ve özgürlük mücadelesidir. Bu mücadele, öncelikle bu iktidara, saniyen emperyalizm destekli tüm iktidarlara karşı olarak, yeni kadro ve ekonomik yapılanma ile olanaklıdır.

İktidardaki bir siyasal kadro, muhalefet dışında, iki kanaldan denetlenebilir. Bunlardan biri hukuk kurumu, diğeri ise halk kanaatidir. Kuvvetler ayırımı ilkesinin sıfırlandığı, halkın dinciliğe ve seçim rüşvetlerine savrulduğu çaresizlikle beslenen bir iktidarın önünde bir engel yok gibi gözükebilir. Ancak, iktidarın susturduğunu düşündüğü burjuva hukuku yerine gerçek hukuk ayağa kalkarsa, İsmet Paşa'nın dediği gibi namusluların cesur olabileceği medya uyanırsa, halk içine itildiği çamuru idrak etmeye başlarsa, işte o zaman tarihin çöplüğü toplumu karanlıklara götürmeye çalışan güçleri yutmaya açılır.

Prof.Dr. İzzettin Önder

Odatv.com

cemaat hükümet toplum hukuk Türkiye arşiv