KÜRT SERMAYESİNE “EDİ BESE” DENECEK Mİ

Güneydoğu’da başlayan, yakın erimde anayasa değişikliklerini ve halkoylamasını, uzak erimde Türkiye’yi etkileyecek olan “evetçiler - boykotçular”...

Güneydoğu’da başlayan, yakın erimde anayasa değişikliklerini ve halkoylamasını, uzak erimde Türkiye’yi etkileyecek olan “evetçiler - boykotçular” tartışması, önemli ve yaşamsal bir gerçeğin altının bir kez daha çizilmesini sağladı. Anayasa, demokrasi, yargı, evet, hayır tartışmalarının içinin kimileri için nasıl doldurulduğu, kimileri için de nasıl boşaltıldığı görüldü.

Etnik ve dinsel tartışmalar o kadar öne çıkarıldı, liberalizm o kadar iliklere işletildi ki, emperyalist işbirliğinin 1980’lerden buyana ülke insanına yaşattıkları marjinal tartışmalara hapis edildi. 12 Eylül’le hesaplaşma, beş generalle özdeşleştirilerek, sermaye ve emek yönlü gerçekler gözden kaçırıldı. Anayasa değişiklikleri de aynı yüzeysel düzlemde götürülmeye çalışılıyor. Bu olumsuz tablo karşısında sınıfsal bakışın bütünleşme çabaları insanın içine su serpiyor.

Evet ya da boykot tartışmasının iki temel eksene oturduğu görülüyor. Birincisi af, açılım ve bu konuda görüşme ya da pazarlık yapılıp yapılmadığı, ikincisi ise basında yer alan nitelendirmeyle “Kürt sermayesi”nin evet kararını açıklaması. Birincide partiler arası tartışma yapılırken, ikincide iç tartışma yaşanıyor.

İkinci tartışma bir kez daha gösterdi ki, sermayenin kadını, erkeği, memleketi, milleti, etnik kökeni, dili, dini olmaz. Klasik deyimle, sermaye her yerde sermayedir. TÜSİAD örneğinde olduğu gibi, kimi tartışmalar yaşansa bile, o tartışmalar sadece “iç çelişkiyi” gösterir. “Kürt sermayesi” de sınıfının tercihine uygun davranmış, anayasa değişikliklerine “evet” diyeceğini açıklamıştır. Gerekçesinin bu ya da şu olması önemli değildir. İşin özü, bu anayasa değişikliklerinin, siyasal yönetimin, uluslararası sermaye ile özdeşleşen ekonomi politikasına uygun olarak hazırlanmış olmasıdır. Sermaye yanlı siyaset, üzerindeki yargı denetimini engellemek için kendi önlemini alarak Anayasa’yı değiştirme yoluna giderken, bölge sermayesinin bunun dışında kalması düşünülemezdi. Kendilerinin, TÜSİAD gibi “bitaraf” olmadan tercihlerini açıklamaları ise elbette ki bölge politikasına bağlı olarak çeşitli şekillerde açıklanabilir.

“Kürt sermayesi” tercihini yaptığına göre; emekçiler, çalışanlar, emekliler, işsizler, esnaf ve sanatkarlar, çiftçiler, kısacası vahşi kapitalizmin sömürdüğü, ezdiği herkes, etnik ve/veya dinsel ayrım tuzağına düşmeden bu tercihe karşı sınıfsal tavrını ortaya koymak zorundadır. Bu sınıfsal tavır, Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda, Ortadoğu’da yaşananların ve terörün gerçek yüzünün ortaya çıkmasının da önünü açacaktır.

Sözü, sadece bölge üzerine söylemediğimizi, emperyalist, ırkçı ve dinci politikaların sömürüsüne karşı sınıfsal dayanışmanın gerekli olduğunu, anayasa değişikliklerinin bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini ayrıca söylemeye gerek olmadığı da açıktır.

Ali Rıza Aydın
Anayasa Mahkemesi Eski Raportörü
Odatv.com

Odatv'nin Notu:
"Edi Bese" Kürtçe'de "Artık Yeter" anlamına gelmektedir.

kürt sermayesi referandum arşiv