Kriz var peki ne yapacağız

Ülkeyi kapsayıcı, iktisadi değişime açık, reform ajandası olan moral veren cesur politikalar üretilerek halkın güveni kazanılabilir… Rehber, Atatürk önderliğidir.

Nobel ödüllü ABD'li iktisatçı Christopher Sims dedi ki:

– “Ekonomik krizleri çözmek çocuk oyuncağıdır bizim için, bütün problem siyasaldan geliyor.”

Türkiye ve dünyanın yaşadığı ekonomik krizin/ağır felaketin tek sorumlusu siyasal iktidarlar mı? Ekonomik ekolün/yöntemin/akımın payı yok mu? Daha birkaç yıl öncesine kadar neredeyse kutsallaştırılan -örneğin Chicago Üniversitesi– iktisatçılarının hiç mi günahı yok?

Yanıtı Nobel ödüllü İngiliz iktisatçı Angus Deaton versin:

-“Chicago iktisadı, bize piyasalara yönelik sağlıklı bir saygı duygusunu verdi ancak piyasaların neyi yapamadığı, neyi kötü yaptığı ya da yapmaya hiç kalkışmaması gerektiği haller hakkında çok az şey verdi. Felsefeciler hiçbir zaman paranın iyiliğin tek ölçüsü olduğunu kabul etmediler ama ekonomistler onları okumak ya da dinlemek için çok az zaman harcadılar. Değişim ufukta; Cambridge iktisadına daha fazla dikkat kesilmek, yalnızca kapitalizme değil, iktisat bilimine yönelik inancın da geri kazanılmasına yardımcı olabilir…”

İktisadi inancı yok eden; Chicago Üniversitesi “ürünü” neo-liberal ideoloji/“Chicago oğlanları” oldu!

Bizde de Özal'la başladı ve Erdoğan'la yolun sonuna gelindi. Bugün yaşadığımız ağır buhranın önemli nedeni bu kuşkusuz…

Peki, ne yapacağız?

Muhalefet partileri enerjisini salt iktidarın olumsuz icraatını konuşarak harcamaya devam mı edecek? Halk, zaten yaşayarak görmüyor mu krizin boyutunu?

Soru şu: Muhalefet hangi iktisat ekolü ile çözecek, bunca ağır sorunun yükünü?

Yeni yapısal reformlar yapmalıyız diye yazıyorum ısrarla…

HOŞ GELDİN ATATÜRK

Bugün… Sağcısı da solcusu da krizin çözümünü merkantilist/ korumacı ekonomide arıyor. Hoş geldin Atatürk! Hoş geldin CHP programı!

Dünya şu noktaya geldi; devlet pazara girmelidir!

Artık… Malların, sermayenin, hizmetlerin, bilgi ve teknolojinin serbest dolaşım politikası görüşü tek ediliyor.

Artık… Devletin devreye girerek, yapılan işlemlerin ulusal çıkarlara uygunluğunu, ülkenin istikrarına, iç-dış güvenliğine zarar verip vermediğini denetlemesi gerektiği görüşü ağır basıyor.

Devlete piyasada sorumluluk veriliyor. Devlet artık seyirci olmayacak; “görünmez ellerin” insanoğluna iyi gelmediği bir kez daha ağır faturalar ödenerek yaşanıyor…

Sadece ekonomik krizler değil; devletin elini ayağını piyasadan çekmediği Çin'in ne kadar zenginleştiği de kamucu görüşün ağırlık kazanmasında etkili oldu. (Bayarlar-Menderesler ve devamındaki sağ iktidarlar, Atatürk'ün devlet önderliğindeki üreten ekonomi sistemini sürdürseydi ülkemiz ne derece zenginleşirdi?)

Bugün dünyada devletin/kamunun yıldızı parlıyor!

Bugün dünyada ulus devletlerin önemi/değeri bir kez daha iyi anlaşılıyor!

Eğitimden sağlığa, bilimden teknolojiye devletin insan odaklı politikaları serbest pazara bırakmasının, devletin yatırımlarını azaltmasının ne derece hatalı olduğu yaşanılan son yıkımla bir kez daha ortaya çıktı.

Ekonomide devletin rolü önemli hale gelince şu soru kaçınılmaz oldu:

Hangi kadrolar, hangi ekonomik yol haritasıyla insanoğlunu krizden kurtaracak?

KRİTİK KAVŞAK

Çincede “kriz” ve “fırsat” kelimeleri aynı kökten gelir.

Bizde de “risk” ve “rızk” kelimeleri, -tüm kadim bilgiler gibi- her kritik kavşağın/krizin yeni fırsatlar/alternatifler doğuracağını anlatır!

İnsanlar böyle dönemlerde değişim ve dönüşüme daha açıktır.

O halde… Ülkeye yeni ruh gerekiyor, bu kez yapısal reformları kaçırmamak gerek. Bunu, iktidarın yarattığı ahbap çavuş rantı, yağmayı, sömürüyü, dışlamayı, krizi konuşarak yani, sürekli geriye bakarak-konuşarak yapamazsınız.

Kılıçdaroğlu'nun son dönemde yaptığı susarak konuşma politikası önemlidir. İktidarın demokratik kurum ve kuralları dışlayıcı, ayrımcı, kutuplaştırıcı tavrı ve herkesin biriyle kavga ettiği “hobbesyen” anlayış siyasetin işlevini, saygınlığını yok etti/ediyor. Siyaset dünyasından sadece gürültü duyuluyor!

Buna uymak/iktidara laf yetiştirmek muhalefeti de aşağıya çekiyor; bu kavga sarmalından çıkmak gerekiyor artık.

Lakırtıyı bırakıp ülkeye yaratıcı, üretken, yararlı politikalar-projeler arayışında olmak şart.

Ülkeyi kapsayıcı, iktisadi değişime açık, reform ajandası olan moral veren cesur politikalar üretilerek halkın güveni kazanılabilir…

Rehber, Atatürk önderliğidir.

Ekonomik dinamizm arayışındaki Batı, korumacı 1930'lara dönerken bizler, Atatürk'ün az bilinen 1928'den sonraki dönemini tekrar tekrar incelemeliyiz.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.

Odatv.com

Kriz var peki ne yapacağız - Resim : 1

soner yalçın arşiv