Kritik seçim

Böylesine politik iklimde yapılan KKTC cumhurbaşkanlığı seçimine nasıl ilgisiz kalınabilir?

Merkez medyada –neredeyse- çalışmadığım gazete-televizyon kalmadı. Haber merkezlerinde hep aynı sözü duydum:

-Kıbrıs haberleri okunmaz.

-Kıbrıs haberleri seyredilmez, dinlenmez.

Dikkat etmişseniz; son yıllarda medyada Kıbrıs haberleri pek görülmez oldu.

Oysa. Kıbrıs, 1950'lerden başlayarak 1980'lerin ortalarına kadar Türkiye gündemindeki sıcak yerini hep korudu.

Türkiye politik hayatında 1990'lardan itibaren muhafazakâr hareketler hızla büyürken, bu çevrelerin “milli dava” olarak gördüğü Kıbrıs neden gündemden düştü/düşürüldü?

İşte… Kıbrıs'ta pazar günü çekişmeli cumhurbaşkanlığı seçimi var; çok önemli bu seçime Türk medyasının ilgisizliği sürüyor.

Kıbrıs'ın, Türk halkının duygusundan-bilincinden çıkarılmak istenmesinin amacı neydi? Ki bunda

maalesef başarılı oldular. Öyle ki:

Çoğu kişi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni “yapay devlet” görüyor. Bayrağıyla alay edenleri bile gördüm! Tarihinden koparılanlara şunu anımsatırım:

Kıbrıs bayrağı, 1616 yılında İspanyollara karşı Osmanlı'nın deniz savaşı verdiği Kıbrıs yakınlarındaki Gelidonya Burnu Muharebesi'ndeki Osmanlı kadırgalarının gönlerinde dalgalanmaktaydı. Kıbrıs bayrağı, 27 yıllık değil, 404 yıllıktır…

Kimseye tarih dersi verecek değilim; “çok bildiklerini” sandıkları Kıbrıs, Yunan egemenliğine girmedi; Osmanlı'dan önce de Venedik ve Roma-Bizans vardı. Mısır vardı, Hitit vardı, Fenikeliler vardı, Arap/Emeviler vardı, Lüzinyalılar vardı… Neyse asıl konumuza geleyim…

ŞIMARIK ÇOCUK

Konumuz şu:

Son on yıldır Kıbrıs Türkiye'nin aksine Batı gündeminde çok sık yer almaya başladı.

Önce olanlar şuydu:

İngilizlerin, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra adadan çekilmesiyle Rumlar, Kıbrıs'a hâkim olmak için etnik çatışmayı körükledi. (Ki, adada 450 yıl kalan Osmanlı, Rumları tıpkı Türkler gibi eşit tebaası gördü; diline-dinine karışmadı.)

Adada geçici barış ardından Rumlar–Türklere veto hakkı gibi- güvenceler veren 1960 Anayasasını üç yıl sonra değiştirmek isteyince iç çatışmalar başladı.

Rumların Akritas planının amacı, faşist örgüt EOKA eliyle Kıbrıs'ı Yunanistan'a/ “Megali İdea” bağlamaktı. Yunanistan, 19'uncu yüzyıl sonunda Girit'te yaptığını bu kez Kıbrıs'ta gerçekleştirmek istiyordu. (Hürriyet gazetesindeki 21 Şubat 2010 tarihli Girit yazımı bulup okumanızı öneririm.)

Sonuçta… EOKA lideri Mikos Sampson'un Kıbrıs'ı ele geçirme maksadıyla 1974'de askeri darbe yaptı. Gerek darbeye son vermek, gerekse Rum katliamlarını durdurma hedefiyle -adaya barış getirmek için- Türkiye, Atilla Harekâtı gerçekleştirdi. (Gerek Avrupa Konseyi ve hatta Atina Yüksek Mahkemesi bu askeri müdahalenin haklı- meşru olduğuna karar verdi.)

Ardından konu diplomasi masasına geldi:

Dedik ki; iki devletli çözüm olsun.

Kabul etmediler.

Dedik ki; konfederasyon olsun…

Kabul etmediler.

Dedik ki; Fransa'ya bağlı Monako modeli gibi Kuzey Kıbrıs özerk olsun Türkiye'ye bağlansın.

Kabul etmediler.

Rumlar, Batı'nın şımarık çocukluğuna devam ettiler/ediyorlar; federasyon isteyip istemedikleri bile kesin değil…

KRİTİK SEÇİM

Kıbrıs yaklaşık elli yıl, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin meselesiydi.

Güney Kıbrıs, 2004'te AB'ye alınınca Avrupa da taraf oldu. O tarihte AB baskısıyla AKP iktidarına –topraklarımızın bir bölümünü kaybettiren- “Annan Planı” dayatması yapıldı…

Keza: AB, Kıbrıs Türklerini yanına çekmek/entegre etmek için “Mali Yardım Yönetmeliği” (FAR) gibi fonlar oluşturup ticari kurumlara ve sivil toplum kuruluşlarına 520 milyon Euro dağıttı! Öğrencilere AB ülkelerine gitmesi için burslar verdi. Vs.

Uzatmayayım: 2010 yılında Kıbrıs açıklarında doğalgaz bulununca Kıbrıs, dünya meselesi haline getirildi.

İsrail, Mısır, Lübnan, Yunanistan, Güney Kıbrıs ele ele verdi. ABD şirketi Exxon Mobil, Fransız şirketi Total, İtalya şirketi Eni ve hatta Shell devreye girdi. Bunlar, Güney Kıbrıs yönetimine Münhasır Ekonomik Bölge deklarasyonu yayınlatarak Doğu Akdeniz Havzası'ndaki hammadde kaynaklarına el koymak istedi.

Hedefleri, KKTC ve itibariyle Türkiye idi…

AB, -Osmanlı'yı paramparça eden- Sevr benzeri “Sevilla Haritası” dayattı. Tartışmalar, gerginlikler sürüyor… Bugün Kıbrıs, stratejik ve jeopolitik açıdan AB, NATO, ABD gibi hegemonik aktörlerin merkezinde.

Türkiye direniyor…

Ya KKTC?

Böylesine politik iklimde yapılan KKTC cumhurbaşkanlığı seçimine nasıl ilgisiz kalınabilir?

Kıbrıs Türkleri sandıkta karar verecek; haklarından, topraklarından ve ileride gerçekleşecek maddi zenginliklerinden feragat edecek mi? Canını- malını Rum tarafına yine emanet edecek mi?

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.

Odatv.com

Kritik seçim - Resim : 1

soner yalçın arşiv