Kozinoğlu anlattı: Büyük kırılmanın perde arkası

Can Özçelik yazdı

Irak’ın kuzeyi Süleymaniye’de ABD tarafından Türk askerinin başına geçirilen çuvalın 18’inci yılı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün ve AKP’nin tavrı bu olayın daha sonra Türk ordusuna kurulan kumpasın başlangıcı olarak değerlendirilmesine neden olacaktı…

O güne ilişkin yapılan yorum ve değerlendirmeler ortaya çıkan gerçekler emperyalizm karşıtı yurtsever Türk subayının verilen “emri” yerine getirirken ne kadar acı çektiğini de gösterdi.

O isimlerden biri de Albay Hasan Atilla Uğur…

“Çuval” olayının yıldönümünde Albay Uğur’a o gün yaşananları ve sonrasını sordum.

Şimdi sizi kısa bir tarih yolculuğuna çıkaracağım…

Tarih: 4 Temmuz 2003.

Yer: Jandarma Genel Komutanlığı / Ankara.

Olayın öğrenilmesinden hemen sonra Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanı personelini hemen toplantıya çağırdı. Harekât Başkanı, Personel Başkanı ve İstihbarat Başkanvekili Hasan Atilla Uğur ile diğer komutanlar Kurmay Başkanının makam odasına toplandı.

“İNCİRLİK’TE ABD ASKERLERİNİN BAŞINA ÇUVAL GEÇİREYİM” TEKLİFİ

Toplantıda Albay Hasan Atilla Uğur şu teklifi yaptı: “Bu sadece TSK’ya değil Türk Milletine yapılmış bir saldırıdır. Bu tür şok durumlarında yapılacak en doğru hareket derhal misilleme yapmaktır. Onlar Kerkük valisine suikast duyumu aldıkları için bunu yaptıklarını söylüyorlar. İzin alalım Ben Güvercinlik’ten kendi timimiz ile Adana İncirlik’e gideyim. Bugün cumartesi ABD askerleri çarşıda, bulabildiklerimi gözaltına alıp kafalarına çuval geçireyim. Basın mensuplarına bunların ‘Adana Valisi’ne suikast yapacaklarına dair duyum aldık’ diye açıklama yapayım. Bunu derhal yaparsak hem milletimizin yüreğine düşen ateşi söndürürüz hem de ABD bizim kahramanlarımızı hemen serbest bırakarak Türkiye’den özür diler dedim. Komutan beş dakika dışarı çıktı. Tekrar makama döndüğünde komutanımızın çok üzgün olduğunu gördüm.”

“ABD’NİN PKK’YA YARDIMI BİLİNİYORDU”

Yapılan öneriler olsa da sonuç değişmedi.

Bunun asıl nedeni Başbakan Tayyip Erdoğan’ın CHP’nin “ABD’ye nota verin” çağrısına, “ne notası veriyorsun müzik notası mı?” diye yanıt vermesiyle anlaşıldı.

Peki o gün neler yaşandı?

FETÖ kumpasına uğrayan Hasan Atilla Uğur hem yaşadıklarını hem de koğuş arkadaşı olan ve cezaevinde hayatını kaybeden MİT Orta Asya Başmüşaviri Kaşif Kozinoğlu’nun anlattıklarını ilk kez açıkladı.

O dönem Albay rütbesiyle teröre karşı bölgede uzun süre görev yapan Hasan Atilla Uğur, aynı zamanda PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ı sorgulayan komutan olarak biliniyor.

Yaptığı görev nedeniyle “Çuval” olayını en ayrıntılı bilen kişilerden olan Albay Uğur, 4 Temmuz’a gelinen süreci şöyle anlatıyor:

“Irak’ın kuzeyinde Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat teşkilatımızın milli menfaatlerimiz doğrultusunda ve uluslararası hukuk kurallarına göre görev yapması bu olaydan çok daha öncesinde başlamıştır.

ABD’nin Irak’ın kuzeyinde Barzani ve Talabani aşiretlerini kullanarak kukla bir Kürt devleti kurma çabaları PKK terör örgütüne yardım gayretlerinin yoğun olduğu bir bölgede bizim bulunmamız ülkemizin bekası ile yakın ilişkilidir. Bu nedenlerle başta Özel Kuvvetler Komutanlığı mensupları orada görev yaptılar. Eldeki bütün bilgiler ABD ekiplerinin PKK’ya her türlü yardımı yaptığını, Barzani ve Talabani’nin ise Türkiye’ye karşı ikili hatta üçlü oynadığı şeklinde idi.”

Aslında “Çuval” olayı, 1 Mart 2003 yılında Türk askerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı askerlerin Türkiye’de bulunmasını sağlayacak olan tezkerenin Meclis’te reddedilmesinin rövanşı olarak algılanmıştı.

Emekli Albay Hasan Atilla Uğur, tezkerenin reddinden yaklaşık 1,5 yıl önce

Bülent Ecevit’in Başbakanlığı’nı yaptığı hükümetin 600 ABD askerlerinin Türkiye’yi kullanarak bölgeye geçiş yapmasına izin verildiğini hatırlatarak şöyle devam etti:

“Bu izin olayının esas amacı: ABD’nin bir müttefik ve PKK’yı ‘terör örgütleri’ listesine almış bir devlet olarak bize istihbarat yardımında bulunacakları idi. NILE adlı birlik ABD Özel Kuvvetleri ve CIA personelinden oluşuyordu. İlk zamanlarda bazı bilgiler aktardılar elbet. Ama 1 Mart tezkeresi reddedilince işler bir anda değişti. ABD açıkçası hiç beklemediği bir tokat yemişti ve bunun intikamını almak için her şeyi yapacaktı.”

“ABD, İLK NİSAN TÜRK ASKERİNİ GÖZALTINA ALDI”

Hasan Atilla Uğur, ABD’nin ilk hamlesinin Nisan 2003’te olduğunu vurgulayarak, “Kızılay’ın dört yardım TIR’ına eşlik eden arkadaşlarımız ABD hava indirme tugayına bağlı askerler tarafından gözaltına alınmış ve Kerkük havaalanına götürülmüşlerdir. Onların durumunu öğrenmek için Kerkük havaalanına giden bir başka ekibiz de başlarındaki Yarbay arkadaşımız olmak üzere gözaltına alınmışlardır. Bu ilk büyük faciadır aslında. Genelkurmay Başkanlığı hemen devreye girmiş ve 24 saat sonra arkadaşlarımız bırakılmıştır.”

MİT GÖREVLİSİ KAŞİF KOZİNOĞLU ANLATIYOR

“Sonrasında ABD hava indirme tugayı başındaki ABD albayı bizim birliklerimiz başında bulunan albayımıza adeta ültimatom verme küstahlığında bulunmuştu. Tehdit metninde özetle ‘Burası bizim işgalimiz altında olduğu için işgal hukuku’ geçerlidir. Timlerinizin yerlerini, nerelere gittiğinizi ve bütün faaliyetlerinizi bize bildireceksiniz, dışarıda sivil kıyafet ile dolaşmayacaksınız’ diyorlardı. Bu husus başta olmak üzere her şey Genelkurmay Başkanlığı’na bildirildi. Ama rahmetli Kaşif abi (Kozinoğlu) ve o bölgede görev yapan arkadaşlarımdan öğrendiğime göre hiçbir cevap gelmemişti.”

“ÖZELLİKLE İRTİBAT GÖREVLİLERİNİ HEDEF ALDILAR”

“Timlerimiz her türlü olası duruma göre tedbirlerini almışlardı. Ama esas tim merkezlerine değil sadece irtibat görevi yerine getiren Süleymaniye’deki timimizi hedef aldılar. Süleymaniye’de meskun bir binada kalan bu timin sadece bir makinalı tüfeği ve her personelin kendi hafif silahları vardı. ABD askerleri ve onlara kılavuzluk eden piyonlar timin bulunduğu binaya 50 askeri araç ve ağır silahlar ile geldiler.

Kaşif Kozinoğlu o sırada ABD askerlerinin iletişimi kesmek için sinyal kesici ve karıştırıcı kullandıklarını da söylemişti. Türkiye’ye yani Genelkurmay’a ulaşımı engellemişlerdi. Hani yıllardır söylenen bir şey var ya ‘Durum Ankara’ya bildirildi ama ABD askerlerine karşı koyun, ateş edin emri verilmedi’ diyor bazıları. Bu külliyen yalandır. İşin aslı o sırada binada bulunmayan bir astsubay arkadaşımızın iletişimde kopukluk olduğunu anlayınca, durumu tespit ederek Ankara’ya bildirmesidir.

‘Çuval’ olayının meydana gelmesinde ‘müttefik’ denilen ABD’nin böyle bir alçaklığı yapabileceğinin ön görülememesi başlıca en büyük sebeptir bana göre. Ayrıca arkadaşlarımdan aldığım bilgiye göre her durum Ankara’ya bildirilmesine rağmen bir cevap bir emir alınamaması, yani doğru bir tabir ile bir angajman kuralımızın olmaması da ABD’nin rahat hareket etmesine neden olmuştur.”

Can Özçelik

Odatv.com

Kozinoğlu anlattı: Büyük kırılmanın perde arkası - Resim : 1